T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 17 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


İslâm ve Batı: Bir kültür savaşına doğru mu?

İslâm düşmanlığının da, tıpkı Yahudi düşmanlığı gibi, demokratik çoğulcu hayat tarzımızın temelini sarsan bir tehdit olarak toplumsal bir kansere dönüşmek üzere olduğu gerçeğini görmek zorundayız. Dolayısıyla, bu yüce değerlerin inşası ve güvence altına alınmasına siyasî ve dînî liderlerin, yorumcuların, uzmanların ve medyanın, evet medyanın, öncülük etmesi bir zorunluluktur.

  JOHN ESPOSITO*
Muhammed Peygamber'in gazete karikatürleri,
Sonsuz "Uzun Savaş"a hazırlık...
   The Guardian, Başyazı
kısa ve uzun vadede tehlikeli sonuçlara yol açacak uluslararası bir gerginliği ve çatışmayı tetikledi. Danimarka'da ve diğer Avrupa gazetelerinde yayınlanan karikatürler, Muhammed'i ve İslâm'ı hedef alıyor, aşırılıkla ve terörizmle özdeşleştiriyor. İslâm dünyasında yapılan gösterilere ve eleştirilere tepki olarak Batı medyası, karikatürlerin yayınlanmasını "ifade özgürlüğü" diyerek meşrûlaştırmaya kalkıştı. Hatta Fransa'daki France Soir ile Almanya'daki Die Welt gazeteleri, "Tanrı'nın karikatürünü yapmanın" ve "dine hakaret"in de bir hak olduğunu öne sürdüler.

SEKÜLER FUNDAMENTALİZM TEHDİDİ

Avrupa, ABD ve Latin Amerika medyasının yol açtığı bu olay dolayısıyla kendi kendime sorduğum ilk sorulardan biri, "acaba İslâm, Batılı [seküler-YK] değerlerle uyuşabilir mi?" sorusu oldu. Evet... Bir kültürler savaşının eşiğine mi sürükleniyoruz? Bu soruya geçmeden önce belki de şu soruyu sormamız ve cevaplandırmamız gerekiyor: Kimin Batılı demokratik ve seküler değerlerinden sözediyoruz acaba? Tüm dinlere alan açmak ve inanmakla inanmamayı aynı aynı anda koruma altına almak için hiçbir dine ayrıcalık tanımayan bir Batı sekülarizminden mi sözediyoruz? Yoksa, din-karşıtı ve 11 Eylül olayından sonra da gittikçe artan bir şekilde İslâm-karşıtı görünümler alan Batılı "seküler fundamentalizm"den mi?

Bugün tanık olduklarımızın aslında Batılı demokratik değerlerle hiçbir ilişkisi yoktur ve bütün olup bitenler, yabancı-düşmanı ve İslâm-düşmanı bir Batı dünyası karşı karşıya kaldığımızı gösteren Avrupa medyasının marifetleridir.

Karikatürler, Müslümanları sınamayı ve provoke etmeyi amaçlıyor. Bu karikatürler, Üsame bin Ladin'i veya Zerka'yi filan değil, ifade özgürlüğü bahanesine gizlenerek Müslümanların en kutsal sembollerini ve değerlerini alaya alıyor. Kışkırtıcı manşetler, medya için kazan-kazan işlevi görüyor ve gazete tirajlarını patlatıyor: Çünkü Danimarka'daki karikatürlerin art arda başka ülkelerde de yayımlanması, hem kâr amacını, hem de İslâm'ın peygamberine hakaret amacını güdüyor. Bu olayda, Avrupa'nın o saygın gazeteleri, bir anda bulvar gazetelerine dönüşüverdiler.

TEPKİLERİN NEDENLERİ

Peki, Müslümanları, yoğun tepkiler vermeye iten şey ne? İlk bakışta, İslâm dünyasından yükselen sert protestoların, Batı'daki bazı ukala tiplerin 11 Eylül sonrası sıklıkla tekrarladıkları "bizden neden nefret ediyorlar?" sorusunu sormalarını ve bu soruya verdikleri "bizim başarımızdan, demokrasimizden ve özgürlüklerimizden nefret ediyorlar" şeklindeki o dillere sakız edilen kolaycı, yanıltıcı cevapları pekiştirdiği gözleniyor.

Ancak bu tür cevaplar, bu "kültür savaşı"ndaki temel, hayatî meselelerin, Müslümanların temel inanç akîdesiyle, Muhammed'in İslâm'daki merkezî rolü'yle ve Müslümanların peygamberlerine karşı besledikleri derin saygı ve sevgi paradigmasıyla ilgili olduğu gerçeğini ne yazık ki, göremiyorlar [veya görmek istemiyorlar-YK].

Ayrıca mesele, kimlik veya kimlik kaybı ve kitlesel olarak topyekûn bir aşağılama meselesidir. İslâm Peygamberi'nin karikatürlerini basan Batı medyasının Yahudilerin karikatürlerini veya Yahudi soykırımını konu edinen karikatürleri basabileceğini tahayyül edebiliyor musunuz?

MÜSLÜMANLARI ANLAMAK

Gallup tarafından Fas'tan Endonezya'ya kadar geniş bir coğrafyada yapılan en son kamuoyu araştırmalarından biri, bir milyar Müslüman'ın İslâm'la ve İslâm'ın algılanma biçimiyle ilgili olarak ne düşündüklerini somut verilerle gözler önüne serdi. Bu büyük araştırma, Müslümanlardaki yoğun tedirginliğin ve öfkenin nedenlerini ve kökenlerini anlamamıza yardımcı olmaya yetiyor.

"Batılı toplumların, Arap / İslâm dünyasıyla ilişkilerini iyileştirebilmesi için neler yapılmalıdır?" sorusuna, bu büyük ankete katılanların çoğunun (İranlıların % 47'si, Suudi Arabistanlıların % 46'sı, Mısırlıların % 43'ü ve Türkiyelilerin % 41'i), Batılı toplumların İslâm'ı daha fazla anlamaları ve İslâm'a daha fazla saygılı davranmaları; daha az önyargılı olmaları ve İslâm'ın emirlerini aşağılamaya kalkışmamaları gerektiği şeklinde cevap verdikleri görülüyor. Keza, çok sayıda Müslümanın, Batı'nın teknolojik başarılarına, özgürlüklerine ve ifade özgürlüğü anlayışına hayran olduklarını ortaya koyuyor.

Yeni bir ülkenin anayasası hazırlanırken, bütün yurttaşların siyasî, sosyal ve ekonomik meselelerde fikirlerini beyan edebilecekleri bir Düşünce Özgürlüğü anlayışının anayasaca kabul edilmesinden yana olup olmadıkları sorusuna ise, anketin yapıldığı bütün ülkelerdeki katılımcıların kahir ekseriyeti, (Mısırlıların % 94'ü, Bangladeşlilerin % 97'si, Lübnanlıların % 98'i vesaire) "evet" cevabı veriyorlar.

Sonuçta, Peygamber'i ve İslâm'ı alaya alarak terörle özdeşleştiren karikatürler, aşağılayıcı ve yüz kızartıcıdır. Bu tür olaylar, Müslümanların acılarını, aşağılanma duygularını ve marjinalleşmelerini alabildiğine artırmaktan başka bir işe yaramıyor.

MEDENİYETLER ÇATIŞMASINI BATI KÖRÜKLÜYOR

ABD'nin, İslâm Dünyası'ndaki hegemonik dizaynlarını pekiştirmek için Avrupa ile daha fazla işbirliği yapması, Avrupa'nın da, ABD'nin işbirliği çağrılarına hemencecik olumlu cevap ve destek vermesi, Batı'nın, İslâm-düşmanı olduğu, bir medeniyetler çatışması ve İslâm'a karşı bir haçlı savaşı yürüttüğü şeklinde yaygın kanaatin büyük ölçüde pekişmesine ve doğrulanmasına katkıda bulunacaktır. Guantanamo'daki ABD'li sorgulayıcıların, Kur'ân'a hakaret ettiklerine ilişkin haberlerin gün ışığına çıkması ve Müslümanların öfkelerinin patlamasına yol açacak şekilde Avrupalıların Danimarka'daki karikatürlere saçma bir şekilde destek vermeye kalkışmaları, Müslümanların ve Batılıların gözünde, medeniyetler çatışmasının fitilinin Batı tarafından yakıldığı görüşünün bir başka kanıtıdır.

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Münih Konferansı sırasında Avrupa ile ABD'yi, yalnızca ortak stratejik çıkarları olan müttefik güçler olarak tarif etmekle kalmayıp, aynı zamanda, "ortak bir tarihe, ortak değerlere ve demokrasi inancına sahip, küresel İslâm imparatorluğu kurmayı arzulayan güçlere karşı ilan edilen bir savaşla karşı karşıya kalan" "medenî dünya" diye tarif etmesi, medeniyetler çatışması görüşünü daha fazla pekiştirmektedir.

Rumsfeld'in bu çatışmayı, bencilce, sadece kendi ülkesinin çıkarlarını eksene alarak tarif etmesi, Batı'nın eleştirisine yer bırakmıyor. Münih Konferansı konuşmasında Rumsfeld'in, farklı İslâmî hareketlerin [farklı] hedeflerini birbirinden ayırma, ABD'nin başarısız Irak politikalarını itiraf etme ya da Batı'nın Müslümanlara -Müslümanların sık sık zikrettikleri- acıların ve zulümlerin yaratılmasında tarihsel olarak oynadığı rolü dürüstçe ifşa etme teşebbüsünde bulunmasına tanık olamadık, ne yazık ki.

Aksine Rumsfeld, asıl çatışmanın İslâm dünyasının kendi içinde yaşandığını; Batılıların sözümona propaganda etmekten bıkmadıkları Batı'daki o yüce özgürlük anlayışına karşı Müslümanların umutsuzca savaştıkları şeklindeki o kolaycı ve kendini-tatminden ve kandırmadan başka bir işe yaramayan klişeleri ısrarla tekrarlamayı yeğledi.

İSLAM DÜŞMANLIĞI, KÜRESEL BİR KANSER

İfade ve düşünce özgürlüğü gibi temel ilkeler ve değerler, aslâ göz ardı edilemez. Ancak özgürlükler, boşlukta varolmaz ve sınırsız değildir. Pek çok ülkede, Yahudi soykırımını inkâr, ırkî nefreti kışkırtmak ve katliamı savunmak gibi nefreti körükleyen beyanlar, nefreti kışkırtma yasası ile kriminal bir saldırı olarak tarif edilmiş ve yasaklanmıştır. İnancın da, inançsızlığın da koruma altına alınması gerekir. Çoğulcu bir toplumda varolan inanç özgürlüğü, bazı şeylerin kutsal olduğu ve mutlaka koruma altına alınması gerektiği anlamına gelir.

İslâm düşmanlığının da, tıpkı Yahudi düşmanlığı gibi, demokratik çoğulcu hayat tarzımızın temelini sarsan bir tehdit olarak toplumsal bir kansere dönüşmek üzere olduğu gerçeğini görmek zorundayız. Dolayısıyla, bu yüce değerlerin inşası ve güvence altına alınmasına siyasî ve dînî liderlerin, yorumcuların, uzmanların ve medyanın, evet medyanın, öncülük etmesi bir zorunluluktur.

Peki, Müslümanların tepkilerini nasıl değerlendirmeli? Müslüman liderler, yurttaşlarının inançlarını ve haklarını ifade etmelerine olabildiğince usturuplu şekillerde destek vererek, bir yandan ifade özgürlüğünü savunduklarını belirttiler, öte yandan da, Batılıların ifade özgürlüğü bahanesiyle İslâm'a hakaret etme girişimlerini reddettiler. Burada, meşrû muhalefet biçimleriyle, olayı iyice içinden çıkmaz hâle getiren ve Batılıların basmakalıp Müslüman tiplemelerini haklı çıkaran ve pekiştiren şiddete dayalı gösteriler ya da yabancı ülkelerin elçiliklerine yapılan saldırılar arasında keskin bir ayırım çizgisi konulması gerekiyor. Kitleleri sağduyuya çağıran ve şiddeti sert bir dille kınayan ABD'deki, Avrupa'daki ve İslâm dünyasındaki Müslüman [dînî] liderler, bu süreçte, kritik bir rol oynadılar ve oynuyorlar.

Küreselleşme ve artan bir şekilde çok-kültürlü ve çok-dinli hâle gelen Batı, bizim kutlu demokratik değerlerimizin ateşini test ediyor. Mevcut karikatür tartışmasının da gösterdiği gibi, çoğulculuk ve hoşgörünün tesis edilebilmesi için, İslâm dünyası ile Batı arasında daha fazla karşılıklı anlayış ve saygıya ihtiyaç duyulduğu kanıtlanmıştır.

*John Esposito, Georgetown Üniversitesi'nde Din, Ululslararası İlişkiler ve İslâm Araştırmaları profesörüdür.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi