T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Argo

Eski bir arkadaşıma rastladım. Boğaz manzaralı bir mekânda oturduk, çay içtik, sohbet ettik. Cebinden çıkardığı kartını verdi. Profesör olmuş.

Bir önceki kartında "Doç" yazıyordu. Geçen yılları konuştuk; kitapları, dergileri, öğrencilik hatıralarımızı ve ucundan kıyısından gündemdeki konuları. Denizle aramızdaki yolun kıyısına bir kamyonet geldi durdu ve manzaramızı kapattı.

Yanımda yeni prof, eski doç; karşımızda kırmızı Fargo...

Laf dönüp dolaşıp argoya geldi.

Bir haftadır gündemdeki konular arasında argo kelimelerin önemli bir yer tutması da dikkate alınırsa, o kamyonet oraya gelmeseydi de fark etmezdi sonucuna varabiliriz.

*

Türkçe sözlükte 'argo' şöyle tanımlanıyor:

"Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek veya topluluktaki insanların kullandığı özel dil veya söz dağarcığı." İlk çıkışının 15. yüzyılda olduğu tespit edilen argoya, hemen bütün dillerde rastlamak mümkün.

Argo kelimesinin nereden çıktığı hususunda rivayetler muhtelif.

Yunanistan'daki Argos şehrinden.

Mitolojideki Altın Post'u arayan Argonotlar'ın bindiği 'argo' adlı gemiden. Fransız kabadayısı argo gramercisi Ragot'tan. Çingenece 'zergo'dan.

İtalyancadaki 'gergo'dan.

Fransızcadaki argu, nargot, ragoter, argaut, hargoter gibi kelimelerden birinden.

*

Argo üzerinde çalışan ve eser verenler arasında önemli bir yeri bulunan Ferit Devellioğlu, Türk Argosu adlı eserinde şöyle söyler:

"Konuşma dilinde argoyu hakir görmek ve bunu edebi dilin sadece soysuzlaşmış bir bozuntusu saymak doğru olmaz. O, insan ruhunun derinliğini anlatmaya yeterli olmadığı halde müstebit kurallarla külçeleşmiş edebî dile yapılan tepkilerden biridir."

Doğan Aksan, argonun gelişmiş, oldukça sanatlı ve çoğu kez nükteli bir dil olduğunu belirtir.

Emel Kefeli, argonun belli bir topluluğun iletişim aracı, şifreli dili ama aynı zamanda o topluluğun zekâ ve yaratıcılığının, kültür zenginliğinin de önemli bir göstergesi olduğuna dikkat çeker. Argo Kitabı'nda Mehmet Arslan, argonun sınırlarını çizmenin, hangi kelimelerin veya deyimlerin kesin olarak argo olduğunu tespit etmenin mümkün olmadığını belirterek, Türk argosunun zenginliğine değinir.

"İstanbul, bir dil metropolüdür. İstanbul 'etnik' azınlıklarla 'etik' azınlıkları argoda buluşturan bir metropoldür. Bu anlamda ancak New York İstanbul argosuyla boy ölçüşebilir. O da eski dünya dilleriyle bağları açısından biraz zayıf kalabilir."

*

Osman Cemal Kaygılı, Hulki Aktunç, Tahir Alangu, Emine Gürsoy, Mehmet Halit Bayrı, Ergun Hiçyılmaz gibi pek çok yazarın bu konuda eserleri olduğunu da belirtelim.

Bu arada eserlerinde argoyu en iyi kullananlardan biri olarak Kemal Tahir'i de unutmayalım.

Bütün bunları gördükten sonra, argonun her dilde önemli bir yeri bulunduğu sonucuna varıyoruz.

Öyle ki argo ile yazılar ve şiirler yazılmıştır. 'Adamım' adlı bu örnek Hilmi Tuner'den: Kıtıpiyoz... Bir çorbacı... Dolmacıdır... Adamım Bir çorbacı... Kıtırbom... Palavracı... A canım Dolmacıdır... Palavracı... Martavalcı... Civanım... Adamım... A canım... Civanım... Arslanım.

*

Bir örnek de kendimden verecektim fakat onu sonraya bırakalım.

YEŞİL'DEYİZ

Kapat gözlerini kimse görmesin, yalnız benim için bak yeşil yeşil...

Ne zamandır bu şarkıyı duymuyorduk. Ne zamandır 'Yeşil' gündemde değildi. Mehmet Eymür onun için 'öldü' dedi. Celalettin Cerrah yaşamadığını söyledi. Ama gazetelere yansıyan haberler başka türlü.

Ya gazeteler yalan söylüyor yahut öldüğünü söyleyenler.

İddiaya göre oğlu Murat Yıldırım babasının selamı olduğunu söyleyerek haraç topluyormuş.

Tabii bu kadarı Yeşil'in yaşadığına delil sayılmaz. Ölmüş annesinin kılığına girerek emekli maaşı alanları unutmadık. Neyse. O Yeşil'den başka ve gerçek Yeşil'e geçelim. Bu akşam Bursa Yeşil'de Şaban Abak'la beraber BİHMED'in konuğu olacağız. Çaylarının güzel olduğunu iddia ediyorlar. Göreceğiz.

JİTEM

Öğretmen okuma yazmayı öğrettiği birinci sınıf öğrencilerinden, alfabenin her harfi için kelime üretmelerini istiyor.

Çocuklar evde yazdıkları kelimeleri öğretmene gösteriyorlar.

Sıra j harfine gelince bulunan kelimeler şöyle:

Japon, jilet, jandarma, pijama, ajan, ajanda, jitem.

Çocuklardan biri jitem'e itiraz ediyor. "Öyle kelime mi olur, uydurma bu!" Kelimeyi defterine yazan çocuk diretiyor. "Niye uydurma olsun, gerçek!" Öğretmen vaziyete el koyuyor.

O kelimeyi nereden duyduğunu soruyor çocuğa.

"Babam söyledi."

"Baban ne iş yapıyor?"

"Jandarma başçavuş."

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi