T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 TEMMUZ 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Dücane CÜNDİOĞLU

İlk Yapma Dil: Bâleybelen

Yıllar önce düşünce geleneğimizde "dilin kutsallığı" ve "kutsal dil" (lingua sacra) konusunu incelemiş ve klasik metinlerde geçen tanıklıkları toplayarak okura bu konuyla ilgili geniş bir seçki sunmaya çalışmıştım. (Bu çalışmamın yer aldığı kaynak için bkz. "Anlamın Buharlaşması ve Kur'an/Hermeneutik Bir Deneyim II", İstanbul, 2005, Kaknüs Yayınları)

"Kutsal dil" denince, akla insanoğlunun ilk dili geliyordu ister istemez: İlk dil...

İnsanoğlunun macerası, bir diğer deyişle evveliyatı cennet'e kadar geri gittiğinden, bu "ilk dil", bir çırpıda "cennette konuşulan dil" anlamı kazanmış ve bu konuda bazı siyasî hâdiselerin de etkisiyle kutsal dil'i, ilk dil'i, cennet dilini belirlemek, uzun asırlar boyunca üstesinden gelinmesi gereken bir mesele haline dönüşmüştü.

Kur'an'ın dili Arapça'ydı; pek tabii ki Efendimizin (s.a) dili de... Dolayısıyla 'kutsal', yani 'ilk' dil sözkonusu olduğunda Arapça'nın akla gelmemesi düşünülebilir miydi? Elbette hayır!

Bakınız rivayet mecmuaları bu sorunu nasıl halletmek yoluna gitmişler?

— Hz. Adem'in cennet'teki dili Arapça idi. Ancak Adem isyan edince, Allah ondan Arapça'yı aldı, o da Süryanice konuşmak durumunda kaldı. Tevbe edince de Allah tekrar ona Arapça'yı verdi.

— Cennet ehlinin dili Arapça'dır, onlar Allah'ın huzurunda Arapça konuşurlar.

— Arapları üç sebepten ötürü seviniz: Ben Arabım, Allah'ın Kelâmı Arapçadır ve cennet ehlinin dili Arapçadır.

Bu rivayetlere mukabil İranlılar dururlar mı, onlar da hemen Arap ve Arapça karşıtı rivayetler üretmişler:

— Arş'ı taşıyan melekler, bir inci gibi zarif olan Fars dilini konuşurlar.

— Allah, içinde kolaylık bulunan birşeyi murad ettiğinde, onu mukarreb meleklerine bir inci gibi zarif olan Farsça'yla vahyeder.

— Arş'ın etrafında konuşulan dil Farsça'dır. Allah, içinde kolaylık bulunan birşey vahyedeceği vakit, onu Farsça vahyeder, eğer içinde zorluk bulunan birşey vahyedecekse bu sefer Arapça vahyeder.

— Allah gazab ettiğinde vahyini Arapça, râzı olduğunda ise Farsça inzâl eder.

— Allah bir kavme rahmet göndermeyi murad ettiğinde, onu Mikâil ile birlikte Farsça gönderir. Bir kavme belâ göndermeyi murad ettiğinde ise, onu Cibril ile birlikte Arapça gönderir.

Bazıları da ikisinin ortasını bulmayı denemişler:

— Cennet ehlinin dili, Arapça ile bir inci gibi zarif olan Farsça'dır.

İranlıların bu rivayetlerine karşı Arapça yanlısı olanlar da tekrar karşı saldırıya geçmişler:

— Allah'ın en nefret ettiği dil Farsça'dır. Şeytanlar Huzistanlıların, Cehennemlikler Buharalıların [Türklerin], Cennetlikler ise Arapların dilini konuşurlar.

— Allah'ın en nefret ettiği dil Farsça'dır.

— Arapça'yı güzel konuşabilenleriniz, sakın Farsça konuşmasınlar! Aksi takdirde nifaka vâris olurlar.

— Farsça konuşan kimsenin fesatçılığı artar, mürüvveti azalır.

Araplar ve İranlılar meydanı alır da Türkler dururlar mı, onlar da Türkçe'nin üstünlüğü için rivayetlere sığınmışlar. Nitekim Kaşgarlı Mahmud, Divanu Lugat'it-Türk adlı eserinin girişinde şöyle diyecektir:

— And içerek söylüyorum, ben, Buhara'nın —sözüne güvenilir— imamlarından birinden ve başkaca Nisaburlu bir imamdan işittim, ikisi de senedleriyle bildiriyorlar ki: Yalvacımız [Peygamberimiz] Kıyamet belgelerini, âhir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin çıkacaklarını söylediği sırada "Türklerin dilini öğrenin; çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır." Bu hadîs sahih ise —sorgusu kendilerinin üzerine olsun— Türk dilini öğrenmek gerekli bir iş olur; yok, bu söz doğru değilse, akıl da bunu emreder.

"Dilsizlere dil veren" Muhyî-i Gülşenî'nin icad ve keşf ettiği, bilinen ilk yapma dil olan "Bâleybelen" de bu kutsallık mücadelesinde kendi hakkını arayan dillerdendir. Ve bir "şifre dil" olmak itibariyle insanlık tarihinde hâlâ emsalsizdir.

Değerli ilim adamı Mustafa Koç'un hayranlık uyandırıcı gayretlerle ve büyük fedakârlıklarla yayıma hazırladığı "Bâleybelen: İlk Yapma Dil" (İstanbul, Haziran 2006) adlı muhteşem eser, bu konunun meraklılarının susuzluğunu giderecek denli büyük bir okyanus; yani hem geniş, hem derin.

Mustafa Koç'u heyecan ve hararetle tebrik ediyor ve memleketimizde hâlâ böylesine deli sevdaların peşinden koşacak denli âşık-ı sâdıklar bulunduğu için Hakk'a şükrediyorum.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi