T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 TEMMUZ 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Ah Filistin!

Siyonist İsrailliler ile ABD yönetimi ve bir kısım kamu oyu dışında İsrail'in Filistin'e yaptıklarını haksız bulmayan, zulüm saymayan yok gibidir. Yaklaşık altmış yıl önceki kuruluşundan bugüne kadar İsrail'in yaptıkları zulümdür ve -o tarihten beri- başta İngiltere ve ABD olmak üzere ona destek verenler bu zulmün ortaklarıdır.

Zulmün özeti:

Siyonizm ideolojisine bağlı bulunan Yahudiler (Siyonist olmayan Yahudileri hariç tutuyorum) ellerinden gelse Filistinlilerin tamamını yok etmek ve ülkede onlara bir karış toprak bırakmamak istiyorlar. Bu olmazsa bir avuç toprak içine hapsedip dünyanın gözü önünde giderek yok olmaları için gerekeni yapıyorlar. Amaçları Kudüs'ün başkent olduğu, Nil nehri havzasından Fırat havzasına kadar uzanan "Büyük İsrail Devleti"ni kurmak ve Mescid-i Aksâ'yı yıkarak onun yerine Süleyman Mabedi'ni inşa etmektir. Filistin ve İsrail gezilerimde bu amacın hem propaganda afişleri hem de maketler halinde açıkça ifade edildiğini gördüm. Siyonistler bu amaca ulaşmak için Filistin topraklarının büyük bir kısmını işgal ettiler, Filistinlilere bıraktıkları topraklarda ise sulara hakim oldular, verimli toprakları "güvenlik gerekçesiyle" kullanım dışına çıkardılar. Yerlerinden yurtlarından edilmiş mültecileri, beş altı metre yükseklikte tel örgülerle çevrilmiş yerleşim yerlerinde âdeta hapsettiler; birer oda, nefes alamazsınız, tuvaletlerin giderleri sokak ortasındaki açık arklardan akıyor, giriş çıkış kontrollü, iş yok, aş yok, İsrail tarafına geçip çalışmak isteyenler her gün arama ve bekletme işkencesine tabi tutuluyorlar, en küçük bir olayda derhal geçiş noktaları kapatılıyor ve günlerce açılmıyor...

Şimdi düşünelim, Filistinliler ne yapacaklar?

Adına İslam dünyası denilen kitle zayıf, dağınık, birbirine düşmüş, emperyalistlerin oyuncağı ve âleti olan yönetimlere mahkum bir heyûlâ; kendilerine medetleri yok ki, Filistin'e imdad etsinler! Dünya kamu oyu ve BM de aciz; yalnızca kınamakla, "İsrail şuralardan çekilmelidir" diye karar almakla yetiniyorlar, ABD ve İsrail'e karşı bir şey yapamıyorlar (isteseler, işlerine gelse, biraz fedakârlığı göze alsalar yaparlar, ama niçin yapsınlar!?). Bu durum karşısında Filistinliler oturup da yok olmayı beklemek yerine bir şeyler yapmaya çalışıyorlar: Tank ve toplara karşı çocuklar taş atıyorlar, canından bezenler canlı bomba olup bir yerlerde patlıyorlar, arasıra "file sinek kabilinden" füzecik fırlatıyor, havan mermisi atıyorlar. Bunlarla önemli bir zarar veremedikleri halde her eylemden sonra yaşlı, çocuk, kadın ayırmayan bire beş, on, yirmi kayıp verdikleri İsrail saldırılarına maruz kalıyorlar; evleri başlarının üzerine yıkılıyor, kıt kaynakları tahrip ediliyor. Dünya bunları seyrederken ABD başkanı çıkıyor "İsrail meşru savunma yapıyor" diyerek işi geçiştiriyor. Halbuki -olaya baştan itibaren bir bütün olarak bakıldığında- "İsrail zulmün savunmasını, Filistin ise hakkın (hakkının) savunmasını yapıyor".

Bu gidişin sonu ne olur, ne yapılmalı?

Bu soruya verilecek en kısa cevap şu olabilir:

Zulmün sonu yoktur, "Zalimlere birgün Mevlâ layık oldukları cezayı verir", bundan başkaları da zarar görür, Ortadoğu'daki istikrarsızlık ve huzursuzluğun da dünyaya çıkardığı fatura ortada. İsrail dünya kamu oyunun kabul edebileceği bir sınıra çekilmeli, Kudüs'ü başkent yapmaktan vazgeçmeli, başka bir başkentli İsrail devletine razı olmalı, Filistinliler de "Siyonist emellerinden vazgeçmiş olan" İsrail devletini tanımalı, iki devlet sulh içinde yaşamalıdır. Başta ABD olmak üzere bütün dünya bu çözümü geçekleştirmek için işbirliği yapmalı, bu manada Filistin'e yardımcı olmalıdırlar; tabii bu vazife başta İslam ülkelerine düşüyor. Ayrıca İslam ülkeleri, çözüme kadar Filistin halkının ayakta kalabilmesi için ellerinden gelen yardımı yapmalıdırlar.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi