T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 9 TEMMUZ 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
  Favorilere Ekle
  Giriş sayfası yap

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Rasim ÖZDENÖREN

Kuytu

Oraya ilişkin herkesin bir öyküsü, bir anısı olmalı diye düşünüyorum. Orası, yalnızca benim kentimde değil, her yerde olan, kentin dışına atılmış mekânlardan biri.. herkes bilir orayı, herkes orada bir vakit eğleşmek ister, ama kimse azmetmedikçe oraya ulaşamaz. Kimilerine göre orası kentin pınar başıdır. Bir yeşertiliktir. Her yanından pınarlar kaynar. Kayın ağaçlarının, çınarların göğe kol saldığı, suyunda elini on saniye durduramadığı mesire mahallidir. Gene de insanın ayağının bindebir düştüğü bir yerdir. Böyleyken günün birinde deseler ki, oraya bir bomba atılmış, bütün çınarlar yerle bir olmuş, sular kayaların, granitlerin altında kalmış, şimdi pınar diye bildiğiniz o yerde yalnızca bir taş çölü duruyor.. birden herkes saçını başını yolmaya başlar. Birden herkes niye ben orda değildim olur.. orda olsa, bunu yapanın o işi yapmasına asla müsaade etmeyeceğini düşünür. Şimdi, orada niye gece gündüz yatıp bekçilik yapmadığına binlerce hayıf geliştirir, kabul edilemez olduğunu bildiği tövbelerin binlercesini arka arkaya sıralar. Fakat heyhat! Artık orası yoktur. Bir daha hiç olmayacaktır.

Niçin giderdim ben oraya? Ne arıyordum? Belki varoluşumun ötesine geçmek istiyordum. Belki kaçtığım, kaçmak istediğim biri varsa, kaçmayı orada bulabileceğimi düşünüyordum. Bu düşüncenin bende erken başladığını söyleyebilirim. Yani kaçmak istediğim şey (kişi) aynı zamanda birlikte olmak istediğim şeyle (kişiyle) özdeş olandı. Belki de o ıssız yer, benim, ona buluşmak üzere söz verdiğim meçhul bir gökküresiydi.

Çoğu kimse oraya hayal kurmaya gider. Onların kurduğu hayal benim için dünyanın en saçma olayıdır: çayırları düşünürler, çayırlarda otladıklarını, yanı başlarında bir inekle karşılıkla geviş getirdiklerini, bir keçinin iki ayağı üstünde yükselmiş dudaklarıyla yaprakları ustaca kopartışına duydukları hayranlığı anlatırlar. Benimse böyle hayallerle işim yok, daha ileri giderek böyle hayallerden nefret ettiğimi itiraf edebilirim. Ben mutluluğu kentte ararım. Çünkü ancak orada kendimi insan yapısı bir ortamda bulabilirim. Bağırdığımda birilerinin beni duymasını isterim.

Durum böyleyken, benim oraya gitmemin ardında kentten uzaklaşma diye bir kaygının yatmadığını, ıssız yerlerde mutluluk avcılığına çıkmadığımı/çıkmayacağımı bilmeniz gerekiyor. Ben oralarda, eşyayla sıkış tıkış doldurulmuş, kırık iskemle parçaları, sehpa döküntüleri, hasır kırpıntıları, eprimiş ipek çarşaflar, örümcek ağıyla dokunmuş perdeler, bir teneke sobadan arta kalmış kurumlu borular, yarıklarından dibi görünmeyen bodrum karanlıkları.. gibi bir mekânda oluşmakta olan faciaları düşünürüm. Bütün bunlar, insan elinden çıkma şeyler olduğu için de bana sıcak, dokunaklı, insanca şeyler olarak görünür.

Hayatımın ilk dönemlerinde yeterince yürekli olabileydim böyle bir kuytunun filmini yapmak isterdim. Ancak film yapmak takım işi olduğundan ve ben kendimde takım yöneticiliği kabilinden bir yetenek görmediğimden o işe hiç bulaşmadım. O kuytuların tablosunu kelimelerle ve kelimelerden oyup çıkarmaya çabaladım.

Sanırım, buna mutsuzluktan hazzetme denmez. Çünkü mutsuzluğun bir adım ötesinde umutsuzluk konaklar. Onu da her daim kendimden kışkışlamışımdır. Öyleyse bakiye nedir: belki orada ben, kendi kuytumun nokta mekânını buldum. Konuk olduğum kuytuda, kuytunun sahibinden başka herkesi kovdum ve orada, o noktada sahibimle, bu demektir ki kuytunun sahibiyle başbaşa kaldım. Sonra onu (orayı) kendimden de boşalttım: sahip olarak bir o kaldı, bir o...

_______________

Teşekkür: Yeni Şafak aylık Kitap Eki'nde (Temmuz 2006, sayı: 7) hakkımda hazırlanan dosyayı akıl edenlere, katkısı ve emeği geçenlere, ayrıca hakkımdaki iyi duygularını ve düşüncelerini belirtenlere (Ahmet Sait Akçay, Alim Kahraman, Cihan Aktaş, Ahmet Kekeç, Fatma K. Barbarosoğlu, İnan Çetin, Ömer Ayhan, Münire Daniş, Suavi Kemal Yazgıç, Sadık Yalsızuçanlar, Cemal Şakar, Mücahit Küçükyılmaz) içten teşekkürlerimi, en iyi dileklerimi sunuyorum. R.Ö.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi