T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 15 TEMMUZ 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


İsrail, derhal durdurulmalı

İsrail ve ABD tüm bölgeye hâkim olmuş durumdadır. Bu durumda, yalnızca kahrolsun İsrail! sloganlarıyla bir yere varamayacağımız anlaşılmalı. Daha kalıcı, daha uzun vadeli projeler ve politikalar geliştirerek bu kuşatmayı nasıl yarabileceğimiz meselesi üzerinde kafa yormalıyız

  Ufuk COŞKUN (*)
Bugünlerde arkasına ABD gibi emperyalist bir ülkeyi alarak bulunduğu bölgede 50 yıldır terör havası estiren, çocuk öldüren İsrail devletine karşı gösterilen tepkiler ve İsrail'in bu saldırılarına karşı alınması gereken bölgesel ve küresel önlemler son derece yetersiz. Bu tepkiler 50 yıldır vardı ve belki de uzun yıllar da olacaktır. Ama bir işe yaramıyor, yaramamıştır.

BÖLGESEL SAVAŞ TEHLİKESİ

Yalnızca slogan atmak bir işe yaramıyor. Attığımız bu sloganlar, içimizde biriken ezikliği, burukluğu, kızgınlığı bağırarak yatıştırıp rahatlamamıza yarıyor büyük ölçüde.

Irak savaşında, Felluce'de, Ebu Gureyp'te de aynısını yaptık. Ayaklarımızı yere vura vura bağırdık, çırpındık, göz yaşı döktük. Fakat karşımızda bütün bu tepkileri tınmayan, sloganlara aldırış bile etmeyen ve her gün biraz daha fazla çocuk öldürmeye devam eden hukuk tanımaz bir ülke var. Dünyanın çıt çıkaramadığı bir ülke.

Elli yıldır bu bölgeye yönelik bilinçli, aklı başında bir politikası olmayan Türkiye artık olup bitenlere seyirci kalamaz. Bölge gücü olarak İsrail'i dize getirecek politkalar ve stratejiler geliştirmek zorundadır. Çünkü İsrail'in saldırıları, bölgesel bir savaşa dönüşmek üzeredir. Böyle bir savaş, bölge ülkelerine çok pahalıya patlar.

Kaldı ki İsrail'in şu veya bu şekilde herhangi bir masa etrafında toplanarak bu meseleyi çözmek gibi bir niyeti olmadığı artık anlaşılmış olmalıdır. İsrail, arkasındaki devasa Amerikan gücüne güveniyor. Avrupalılar da olup bitenleri yalnızca kınayarak geçiştirmekle yetiniyorlar; böyle yapmakla İsrail'in cinayetlerini meşrulaştırmaktan başka bir şey yapmış olmuyorlar.

İsrail, bütün bu sessizlikten, Amerika'nın desteğinden büyük bir güç devşiriyor. Bu güç, haktan, hukuktan, ahlâktan yana olan bir güç değil; sadece kendi çıkarını düşünen, dolayısıyla çatışmöacı, kavgacı, dünyayı felaketlerin eşiğine sürükleyen bir güçtür.

İslam ülkeleri zamanında meydanı boş bırakmışlardır. Emperyalist devletlerin oyununa gelerek birbirleriyle anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Aynı ülkenin insanları birbirlerinden nefret etmişlerdir ve onca tecrübeye rağmen bugün bile değişen bir şey yoktur.

ÇOCUK DÜŞMANI

Kendi iç sorunlarını çözemeyen Türkiye'nin Filistin adına yapacağı bir şey yoktur. Hizbullah'la çözülecek bir meselede değildir bu mesele. İsrail sorununu sürekli gündeminde tutan Humeyni'nin şimdiki İran'ı nükleer enerji sorunu, ABD'nin engelleme faaliyetleri, tehditleri vs. sorunlarla baş başayken BM ABD'nin güdümündeyken, AB sessizliği sürdürürken, İslam ülkeleri birbirlerinden kopartılmışken İsrail Filistin'de her gün biraz daha insan, çocuk, kadın, ihtiyar demeden katliamlarına devam edecektir. Tarihte bu kadar çocuk düşmanı bir devlet daha görülmemiştir.

Attığımız onca sloganları tınmayan; bağırmalarımıza, çırpınmalarımıza aldırış bile etmeyen, barış adına hiçbir ülkeyi muhatap kabul etmeyen sadece gücünü ve arkasına güvenerek bildiğini okuyan, savunmasız siviller ve çocuklar üzerlerine bombalar yağdıran akıl almaz bir ülkeyle karşı karşıyayız.

İSLAM DÜNYASI SESSİZLİĞİNİ BOZMALI

İsrail, yıllardır arkasına aldığı ABD ile inancı gereği, ideali uğruna Ortadoğu'da tüm dengeleri kendi lehine kurmuştur. İslam ülkelerinin yöneticilerini de kendilerine bağımlı kılarak bölgedeki tartışmasız egemenlik alanlarını genişletmiştir.

Şimdilerde emperyalist ülkeler İslam ülkeleriyle istediği gibi oynuyorlar. İslam ülkeleri ise hep onları suçluyor. Emperyalist ülkeler amaçları uğruna devletlerarası ilişkilerde kendileri açısından doğal olanı yapıyorlar; doğal olmayan durum ise İslam ülkelerinin neden bu kadar kullanılmaya müsait olduklarıdır. Örneğin ABD'nin Türkiye'yi bölmek için Kürtleri kart olarak kullandığı gerçeği hep tartışılır. Şimdi bu durumda Kürtleri yok etmek mi gerekiyor yoksa onları kullanılan bir kart olmaktan çıkartmak mı gerekiyor. Yani bu tarz oyunları bozmak için başka bir oyunun içine çekilmemek gerekiyor. Oyunları bozmanın bir tek yolu vardır: Aklıselim, tutarlı, bağımsız politikalar üretmektir. İslam ülkelerinin başta Türkiye'nin bölgeye yönelik birlik ve beraberlik içeren, bilinçli bir stratejileri maalesef yoktur.

Herkesin kafası karışık. Sol ideolojilerin en temel varlık nedenlerinden biri, emperyalist ülkelerin az gelişmiş, zayıf ülkelere uyguladığı baskıları ve zorbalıkları engellemek ve bununla ilgili politikalar üretmekti.

Oysa daha geçenlerde Türkiye'ye gelen Hamas için sol gazetelerden biri "terör örgütü" olarak bahsetmişti.Halbuki Hamas, ülkesini İsrail gibi her gün çocuk öldüren hukuk tanımaz bir devlete karşı mücadele eden bir oluşumdur. Bu durumda farkında olunmadan emperyalistlerin yanında yer alınmıştır.

İsrail ve ABD tüm bölgeye hâkim olmuş durumdadır. Bu durumda, yalnızca kahrolsun İsrail! sloganlarıyla bir yere varamayacağımız anlaşılmalı. Daha kalıcı, daha uzun vadeli projeler ve politikalar geliştirerek bu kuşatmayı nasıl yarabileceğimiz meselesi üzerinde kafa yormalıyız.

Meydanlarda bir yerlere tepki verilecekse öncelikle halklar kendi yöneticilerine tepki vermelidirler; neden şimdiye kadar bölgeye yönelik tutarlı bir politika üretmediniz diye. İslâm dünyasıyla bağlarını kopartan hatta buradaki halklarla aramızın soğumasına neden olan akıl-dışı, emperyalistlerin işini kolaylaştırmaktan, bu ülkeyi bölünmenin eşiğine getirmekten başka bir işe yaramayan devlet politikalarının öncelikle sorgulanması lazımdır.

İran'ın eski lideri Humeyni bölgedeki İsrail tehlikesini gördüğünden ölmeden evvel kesinlikle Filistin halkına sahip çıkılması gerektiğini ısrarla belirtmiştir; hatta bununla ilgili "her Müslüman bir kova su dökse İsrail'i sel götürür" demiştir. Bu söz çok önemlidir; çünkü bu sözün yerine oturması için öncelikle birlik ve beraberliğine ihtiyaç vardır. İslam ülkeleri evvela kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmelidir. Bu hukuk, yasa, vicdan, ahlâk tanımaz İsrail devletinin vahşiliklerini bir şekilde engellemenin yolları aranmalıdır. Bunu engellemek için Şii ya da Sünni olmak gerekmiyor; aklıselim ve ortaklaşa politikalar üretmek gerekiyor. Türkiye'de aklı başında bir grup gazetecinin Ortadoğu gezilerinden ve konferanslarından çıkarttıkları sonuçlardan da bunu anlayabiliyoruz.

BÖLGE İYİCE KARIŞACAK

İsrail, Filistin ve Lübnan'ı günlerce bombalarken ABD ise Ortadoğu'daki kartlarını yeniden oynamaya devam ediyor. Öcalan Kültür Merkezinin açılması, Barzani ve Talabani'nin sınır ötesi operasyonlarıyla ilgili maddeyi tanımaması ve ülkemizde her gün 3-5 şehit haberinin gelmesi vs.

Emperyalist ülkelerin yöneticileri, ülkelerini birer şirket gibi yönetirler; bu mantıkla doğal olarak çıkarları gereği stratejiler geliştirirler. Bu durum yadırganmamalıdır.

Burada önemli olan ne yaptığımız, ne kadar bilinçli ve akıllı politikalar ve stratejiler üretebildiğimiz sorusudur. Bizim de aynı şekilde kendi oluşturduğumuz politikalarımız ve stratejilerimiz olmalıdır.

Oyuna gelmemeliyiz. Kürtleri bir kart olarak kullanıyorlarsa, Kürt sorunuyla ilgili bakış açımızı sağlam temeller üzerine oturtacak şekilde yeniden gözden geçirmeliyiz. Onları yok saymak hatta uçuk bir tabirle yok etmeye çalışmak emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. Oysa bölge halkını kazanmaya yönelik politikalar geliştirmek, emperyalistlerin oyunlarını bozacaktır.

Mel Gibson Kürtlerin bağımsızlığını konu alan bir sinema filmini er ya da geç çekecektir.

ABD'nin bununla ilgili farklı bir strateji deneyeceği zamana daha vardır. Bununla ilgili olarak

Türkiye'deki siyasi partiler kesinlikle Kürtleri de temsil edebilmelidir.

Ortadoğu neredeyse Daidalas'ın labirentine döndü. Bu durumda yapılacak ilk şey birlik ve beraberliği esas alacak bir oluşumdur. Bölge halkları perişan ve çaresizdir. Emperyalistlerin oyunlarını ve bu köklü çıkmazları çözebilecek yeteri kadar tarihi ve kültürel birikime ve tecrübeye sahibiz. Yeter ki emperyalist güçlerin çıkarlarına uygun hareket etmeyelim; aksi takdirde, İsrail'in tam bir akıl tutulması yaşadığını gösteren, kural, yasa, vicdan tanımayan iğrenç saldırılarının da çok iyi gözler önüne serdiği gibi, yarın, çok daha büyük felaketlerin patlak vermesinin önünü alabilmemiz zorlaşabilir.

(*) Öğretmen-Sen İstanbul İl Başkanı

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi