T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
E K O N O M İ 19 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Tamamen yabancılaşmış bir bankacılığa karşıyım

Denizbank'ın Belçikalı Dexia'ya satışında kilit isim olan Hakan Ateş, bankaların, sivil zamanlarda toplumların orduları olduğunu belirterek, yerli oyuncuların varlığını etkin bir şekilde sürdürmesi gerektiğini söyledi

Fatma
Çiftçi
Pazartesi
Söyleşisi
Zorlu Grubu'nun bir 'tabela bankası' olarak satın aldığı Denizbank'ın, 9 yıl içinde 81'incilikten 9'unculuğa yükselmesinde en büyük pay sahibi, bankanın Genel Müdürü Hakan Ateş. Bir binası bile olmadığı için, bankayı otel odasında kuran Ateş, geçtiğimiz ay sonunda Denizbank'ın yüzde 75'inin 2.4 milyar dolara Belçika-Fransız ortaklığındaki finans devi Dexia'ya satışında da kilit rol oynadı. Satış sürecini bizzat yöneten Ateş, aslında ulusal bankacılıktan yana. Yüzde 17'si yabancılaşan Türk bankacılık sisteminde, yerli ağırlığının etkin bir şekilde sürmesini isterken, Denizbank'ın satışı için de "Hayırlı bir satış oldu. Ekonomi çok önemli bir oyuncu kazandı" değerlendirmesini yapıyor. 27 yıllık bankacı Hakan Ateş ile, Denizbank'ın satış sürecini, yeni bankanın yeni dönem rotasını ve Türk bankacılık sistemini konuştuk.

Denizbank, onlarca bankanın sistem dışında kaldığı 2001 kriziyle nasıl başedebildi?

Konsolidasyon kelimesinin gizli anlamı şudur; kötüler gider iyiler kalır. Zor dönemlerde nasıl ki, ağacı silkelediğinizde az tutunmuş yapraklar dökülür, geri kalanı kalır. Türkiye de öyle bir süreci aslında birkaç kere yaşadı. Biz de herkes gibi zorlandık. Ama galip çıkmasını becerdik. Doğru oynadık, stratejilerimizi doğru koyduk. Kararlılığımızı sürdürdük. Dünyada birçok ülkede, kriz dönemleri yükselen ekonomiler başta olmak üzere bir örnek oluşturduk.

EN İYİ HİSSE SATIŞIYDI

Denizbank'ın başına geçtiğinizde bir tabelası vardı. Bugünkü noktaya nasıl gelindi?

Evet. Elimizde yalnızca bir isim vardı. Şimdi bu isim Türkiye'nin önde gelen 30 markası arasında ortalara oturdu ve başlara oynuyor. Bu değer, bankanın dört duvarı değil. Bankalar olarak hizmet üreten kuruluşlarız. İşimiz tamamen vizyon, strateji, risk yönetimi, strateji ve uygulama planları. Bunları çok iyi yapanlar kazanıyor. Arkanıza da sermaye desteğini aldığınız zaman piyasada çok önlere çıkıyorsunuz. Biz de 81'nci banka olarak başladığımız Denizbank ismiyle başladığımız bankacılık hayatını şu anda 6'ncı özel banka, tüm bankalar arasında 9'uncu banka olarak sürdürüyoruz.

Peki satış gerekli miydi?

Türk bankacılık sektöründe bir devinim var. Çok büyük sermayedarlar girdi. Uni Credito, GE, BNP, Fortis , HSBC, Citibank gibi. Çok büyük sermayedarlarla ileriye doğru baktığınızda bu paradigma değişikliğine ayak uydurma zarureti vardı. Hissedarlarımızla görüştüğümüzde de aynı kanaati paylaştık. Zorlu Grubu'nun enerji ve diğer sektörlerde de ağırlıklı yatırımları var. Böyle bir yola çıkmaya karar verdik. 10'dan fazla yatırımcı, daha sonra da onların arasından dört banka seçtik. Veri odaları açtık. Her biri veri odasında en az 50, en çok 100 kişilik gruplarla çalıştılar. Otellerimiz de iyi para kazandı. 60-70 kişi, en fazla 100 kişi ekiplerle geldiler. Biz de onların başkentlerine gittik. Bir ay veri odası olmak üzere, toplam dört aylık bir süreçti.

AKTİF YÖNETİMİ VE MORTGAGE

Dexia ile birlikte bankacılığa yeni enstrümanlar da girecek mi?

Kamu ve yerel yönetim projelerinin finansmanı, özel sektör yap-işlet-devret gibi projeleri ve bunların finanse edecekleri tahvil ihracıyla, sermaye piyasalarında kullanarak finanse edecekleri çok büyük çaplı projelerden söz ediliyor. Özel bankacılık ve buna bağlı olarak da aktif yönetimi dediğimiz fonlar, mortgage da etkili olacaklar.

Ciddi altyapıları var. Diğer faaliyetlerimiz olan KOBİ bankacılığı, tarım ve bireysel bankacılık da büyüyerek devam edecek. Şube sayımızı artırmayı sürdüreceğiz. 2008'de 400, 2010 da da 500 şubeye çıkmayı hedefliyoruz.

HAYIRLI BİR İŞ YAPTIK

Denizbank'ın satışıyla birlikte Türk bankacılığında yabancı payı yüzde 17'ye yükseldi. Türk bankacılığında yabancı ağırlığının artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu gün de ulusal bankacılığı savunuyorum. Ama Denizbank'ta yapılan iş son derece hayırlı oldu. Fiyat hareketlerinin çok olduğu, morallerin bozulmaya yüz tuttuğu dönemde iyi bir moral oldu. Zorlu Grubu bundan sonra yapacağı, özellikle enerji ağırlıklı yatırımları için önemli bir kaynağa kavuştu. Öbür tarafta ekonomi, Dexia gibi yatırımlarını hep uzun vadeli yapan çok önemli bir oyuncu kazandı. Aynı zamanda Türkiye'yi bir üs olarak kabul edip, buradan Balkanlar, Ortadoğu, BDT ülkeleri ve Kafkas bölgesindeki faaliyetlerini Türkiye üzerinde oluşturmayı planlıyorlar. Çünkü Türkiye, insan kaynağı kaliteli ve bol olan, bankacılık teknolojisi çok üstün bir ülke.

DENİZBANK'TA 9 YILDIR GENEL MÜDÜRLÜK YAPIYOR

1959 yılında Ankara'da doğan Hakan Ateş, ODTÜ İşletme Fakültesi mezunu. İş yaşamına 1981 yılında İş Bankası'nda müfettiş olarak başlayan Ateş, Interbank'ta da çeşitli birimlerinde görev aldı. Bu bankadaki son görevi Merkezi Operasyon'dan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı idi. 1994-1996 yılları arasında Bank Ekspres'te Mali İşler, Teknoloji ve Operasyon'dan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışan Ateş, Bank of America'nın danışmanlığında bankanın yeniden yapılandırılması projesini yürüttü. GarantiBank Moscow'u kuran ve 1996'dan itibaren 1,5 yıl boyunca Genel Müdür olarak görev yapan Ateş, 1997 Mayıs ayında DenizBank'ta kurucu Genel Müdür olarak başladığı görevini halen sürdürüyor.

Bankacılığa çok büyük aktörler girdi

"Ulusal bankacılıktan yanayım" diyorsunuz, ama yılın en büyük banka satışını gerçekleştirdiniz. Bu biraz da, "Hem ağlarım, hem giderim" benzeri bir durum olmuyor mu?

Doğru. Ama biz kapalı bir ekonomi değiliz. Küresel ekonomiye daha fazla entegre olmamız gerekir. Biz gidip Avusturya'dan, Rusya'dan banka aldık. Onların da gelip burada alması doğal. Bir paradigma değişimi var. Sisteme çok büyük oyuncular girdi. Orta ölçekli bankaların büyük sermaye gruplarıyla stratejik işbirliğine gitmesi aslında doğru. Ama toplamda Türkiye ekonomisine baktığımda, Türkiye'de bir Polonya, Çek, bir Slovakya örneklerinin yaşanması bence doğru değil. Oralarda bankacılık sektörünün yüzde 80-90'ı yabancıların elinde. Kaynakların akılcı dağılımına aracılık eden yegane organize kuruluşlar bankalardır. Sivil zamanlarda da toplumların orduları bankalardır. Küresel çıkarlar güzel, ama bir taraftan da buradaki ulusal çıkarlarımızla ilgili hareket edebilecek o tür stratejiler geliştirebilecek oyuncuların Türkiye'de daima var olması gerekir.

Ziraat Bankası satılmamalı

O zaman "Geride kalanlarda yabancıya satış olmasın" diyorsunuz.

Kalan büyük bir yapı var. Onların büyümesi lazım. Hemen komşumuz gelip bizden banka alabiliyorsa, bizim de bu coğrafyada bizim bankalarımızın da stratejik olarak büyümesi lazım. Onun da önünün açılması lazım. Buradaki ulusal oyuncuların da bölgede faaliyetlerini artırarak sürdürmesinden yanayım.Tamamen yabancılaşmış bir bankacılığa karşıyım. Bugünkü yüzde 17 yüzde 25-30 olabilir. Onun bir mahsuru yok. Oran şudur demek çok doğru değil, ama yerli oyuncuların etkin şekilde varlığını sürdürmesi Türkiye için faydalı. Kırılganlığı da azaltır. Kamu bankalarının özelleştirmesinde de, bir Ziraat Bankası'nın ille de özelleşmesi diye bir şeyi gerekli görmüyorum.

Devam etmem kontrat şartı

Dexia, Denizbank ismini kullanmayı sürdürecek mi? Hakan Ateş olarak siz görevinizi sürdürecek misiniz?

Denizbank önemli bir marka. Bundan vazgeçmeyiz. Ama Dexia'nın bir parçası olduğunu da ifade etmek isteriz. Bakalım nasıl yapacaklar. Satış BDDK onayı sonrasında gerçekleşecek. Şu an itibariyle birşey yapmıyoruz. Benim devam etmem, zaten kontrat şartıydı. Bize gelen dört alıcı banka da, benimle özel görüşmelerini satıştan önce zaten yapmışlardı. İşimiz bankacılık, devam edeceğiz.

Zorlu da alıcıyı bilmiyordu

Satış kararının iki gün öncesinde, Dexia'ya satışı yalanladınız. Neden?

Çünkü son dakikaya kadar belli değildi. Satış anlaşması 31 Mayıs akşamı gece saat 10.00'da sonuçlandı. Alıcının Dexia olacağını ne ben, ne Ahmet Zorlu biliyordu. Son müzakerelerde iş tamamlandı. Son dakikalarda sadece fiyat değil, kontrat şartlarının da son rötuşları yapılıyordu.

Satış makyajı yok

Son dönemlerinde Denizbank'ın kredilerinde, özellikle bireysel kredilerde büyük sıçrama görüyoruz. Bu durum acaba satışa bir hazırlık mıydı?

İnanın ki değildi. Ne Grup'ta, ne de banka yönetiminde hisselerin tamamının satılacağı yönünde bir fikir oluşmuş değildi. Bizim birinci ilkemiz kurumsal iletişimdir. Yani şeffaflık, hesap verilebilirlik, eşitlik ve sorumluluk. Yönetimimiz bu dört ana ilke etrafında şekillendi. Bankanın orasına makyaj, burasına bir rötuş yapıp daha iyi fiyata satmak gibi bir şey ne Zorlu Grubu'nun, ne de bizim aklımızdan geçmedi.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


   İş'in Sırrı

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi