T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fikri AKYÜZ

Senbenimkimoldugumubiliyormusunhaa.com.tr

Yapılacak ilk genel ve yerel seçimde, elektronik posta adresi olmayan adayların en fazla olduğu parti, oy vermek istediğim bir parti bile olsa o partiye oy vermeyeceğim.

Hiç unutmuyorum; rahmetli kayınpederimin bana ilk hediyesi "Kim Kimdir?" isimli bir kitaptı. Hediyeyi aldığımda hissettiğim sevinç katsayısı, kayınpederimin kızıyla evlendiğimde duyduğum sevincin katsayısı kadar değildi ama anılan kitabı kaybetseydim duyacağım üzüntü Mehmet Akif Ersoy'un adının kitapta yer almaması halinde duyacağım üzüntü kadar büyük olurdu. Ama kayınpederimin bu hediyesine iki üç yıldır bakma ihtiyacı duymuyorum; çünkü "kimkimdir.gen.tr" adlı site bu ihtiyacımı gideriyor.

Artık neredeyse, kabadayılar ve mafya mensupları bile, "senbenimkimoldugumubiliyormusunhaa.com.tr" adlı site kurmak üzereyken, genel ya da yerel yöneticilerin kişisel site kurmamalarının hiçbir makul izahı yoktur. Ne yazık ki eğitimli pek çok insan, "arama motoru" deyince bundan "araba motoru" sözünü anlıyor ve ne hazindir ki dünyadaki tüm araba motorlarının tüm özelliklerinin bir arama motoru vasıtasıyla öğrenilebileceğini dahi bilmiyor.

Evet, beni bu yazıyı yazmaya sevk eden husus, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün "abdullahgul.net.tr" adlı kişisel sitesinde "GULTV" adıyla yayın yapılıyor oluşuna dair okuduğum haberdi. Türkiye'nin tüm okullarına internet erişimi sağlayan Başbakan Tayyip Erdoğan ve kişisel web sitesi oluşturan Abdullah Gül'ün bu vizyoner tutumu karşısında hem "gönendim" hem "kıvandım".

Bununla birlikte, Google'ın kullanım özelliklerini, bu arada "önbellek"in ne işe yaradığını da bilmek gerekiyor. Örneğin; iki kelimeyi birlikte yazmak istediğinizde yazdığınız bu sözcükleri tırnakla kapatmayı belleğinizden çıkarmamanız gerekiyor. Diyelim ki, Fatih Sultan Mehmet'i aramak istiyorsunuz; şayet ismi tırnakla kapatmazsanız, bir kaç sayfa sonra karşınıza her üç ismin ayrı ayrı yer aldığı başka cümle ve isimler, örneğin, "Fatih Ürek Bodrum'u fethetti" de çıkabilir, "Nadide Sultan" da! Ya da, Turan Güneş'in Kıbrıs çıkarmasına izafeten söylediği "Ayşe tatile çıktı" cümlesini tırnak olmaksızın boşluğa yazarsanız, boşa yazmış olma ihtimali yüksek olur. Ve karşınıza, "Ayşe kadın fasulyesi" ya da "Ayşe Hatun Önal Kıbrıs'a tatile çıktı" cümleleri çıkar!.

Öğretmenler ve komutanlar, özdeyişlerin asıllarını öğretmek yanında yeni özdeyişler icat edip bunları öğrencilerine belletmelidir. Örneğin; "Muhtaç olduğun bilgi Google'da mevcuttur"; "Bir Google dünyaya bedeldir"; "İlk hedefiniz İnternet, ileri.."; "Google'a girmek Cumhuriyet'i savunmakla eşanlamlıdır" gibi..

Bakın o zaman, "Türk" nasıl "çalış"ıyor, ne biçim "öğün"üyor ve kendine nasıl "güven"iyor!

Garnın Yardım Gazmayınan Belinen!

Türkiye'de her şey değiştiği gibi, enteller ve zontalar da değişiyor. Maganda, zonta, kıro, hırbo, zırto, hanzo aynı gibi görünse de aslında ayrı birer mahluktur. Şimdi siz kalkıp bir kıroya zonta derseniz, kesinlikle hanzoluk yapmış olursunuz.

Entellere gelince.. Örneğin; entel zat, terörist başından bahsederken, bu başın başına "Sayın" sıfatını koyarak saygın olacağını zanneder. "Mersi" ve "tünaydın" diyen ender kimseler kategorisine girmenin derin hazzını yaşarlar. Bir "top"a "meşin yuvarlak" da diyebilirler, "aykırı cinsel kimlik" de.. Cümle içinde geçen Allah sözcüğünün ilk harfini küçük yazarsa kendi isminin büyüyeceğine inanırlar. Haddinden fazla imtiyazlı "Cumhuriyet"in imtiyaz sahibinden feyz alıp "ilhan'ihaye" payidar kalırlar.

"Güle güle" yerine, "bay bay" bile değil "bye" diyerek adamı "bayarlar". Üniversiteye "evrenkent" diyerek farklı oldukları "zehabına" kapılırlar. Laf aramızda, "zehab" derlerse, derin adam sıfatını taşıdığını düşünürler!

"Emine Erdoğan başını açarsa Türkiye rahatlar" şeklinde tefsirde bulunan Kurtul Altuğ'a "müfessir"; "Erdoğan, cumhurbaşkanı adayını açıklarsa Türkiye rahatlar" diye içtihat geliştiren Ömer Sabancı'ya "müçtehit" muamelesi yaparlar. Ramazan ayına Ramazan ayı; Ramazan Bayramı'na Şeker Bayramı derler.

Zontalara gelince, zontalar tabii apayrı bir "yaratıktır." Zontalar, örneğin; saçını kapatmak için, eteğini kaldırıp başına geçirirler. Arabasının dikiz aynasına "sidi" takıp, arka stop lambalarını komple siyaha boyarlar. İki tane bidonu birbirine ekleyerek minare yaparlar.

Denize, Man kamyonu lastiğinin şambreli ile girerler. Yaşlı insanların alnındaki çizgilerde hikmet arayacağına, kendi suratındaki falçata izlerinde keramet ararlar. Türkçe bilmedikleri için, örneğin "sana iptila derecesinde müptelayım" derler. Müebbet hapis cezası değil de "ölünceye kadar müebbet hapis" cezası alırlar. Adam konuşuyorsa "ötme kardeşim" derler; konuşmadığında ise "öttüre öttüre" konuşturularak adalete yardımcı olurlar.

"Garnın yardım gazmayınan belinen (kazma ile bel ile); Yüzün yırttım dırnağınan elinen (tırnak ile); Yine karşıladı beni gülünen (gül ile); Benim sadıh yarim gara torpahtır" diyen Aşık Veysel'in dilinden mistik felsefeyi anlamazlar. Ama "Arabada beş, evde onbeş.." diye başlayan şarkı sözlerinin ne anlama geldiğini çok iyi, ama çok iyi anlarlar. Donu düşene kadar da gülerler!


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi