T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 19 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hüseyin HATEMİ

Adı güzel kendi güzel

Yalçın Doğan 2005 Sonbaharı'nda heyecanla Ertuğrul Özkök'e telefon ederek Tehran'da bir müzede Resûl'i Ekrem'in (S.A.) resmini gördüğünü bildirmiş. Bu resmin fotoğrafını sonradan gören Özkök, "bugüne kadar Hazret-i Muhammed'in bu kadar güzel bir tasvirini görmemiştim" diyor. (Hürriyet, 17 Haziran 2006). Başlık da güzel: Hazret-i Muhammed'i görebilseydik! Sağ ol ve var ol ey yazar! Bu duygulanman kutlu olsun ve sürekli olsun!

Özkök, "Acaba Hazret-i Muhammed'in böyle güzel tasvirlerini görebilseydik ne olurdu?" diyor. Acaba karikatür krizi sırasında, İran'da esasen Emîr-ul mü'minîn'in resmi gibi ve imam Huseyn'in Resûl-i Ekrem (S.A.) resminin aynı olduğunu tahmin ettiğim resim Batı'ya gösterilse, gazetelerde yayımlansa idi, kanlı öfke hareketlerinden çok daha iyi olmaz mı idi: "-İşte biz yüce sevgili'yi böyle tahayyül ediyoruz, siz de ona karşı önyargılarınız dolayısı ile içinizin karalığını kağıda dökerek kendi içyüzünüzü tasvir ediyorsunuz, kendinize yazık etmeyin de onu siz de severek mutluluğa erişin!" dese idik? Mevlânâ Mesnevî'de Yüce Sevgili'nin bu gerçeği gösteren bir sözünü aktarır. Kendisi hakkında kötü bir niteleme yapan kişi ile kendisinin güzel vasıflarını belirten kimse hakkında: "Her ikisi de, ayna gibi, bende kendilerini gördüler ve kendilerini nitelediler" buyurduğunu söyler.

Özkök'ün şu sorusu da esasen bilinçli müslümanların daha Resûl'i Ekrem (S.A.) asrından beri ve onun aramızdan zahirî ayrılışından sonra sordukları, fakat maalesef ortak bilinç konumuna gelemeyen bir sorudur: "Bizler, yani müslüman dünya, bu kadar insanî bir peygamberin mesajından, bugün nasıl bütün dünyada (Bazı Hristiyan ve Musevîlerde -H.H.) "terörle" özdeşleştirilmiş bir dînî imaj ortaya çıkmasına izin verdik? Veya en azından mani olamadık?.. Müslüman âleminin makul çoğunluğunun hiç mi sorumluluğu yoktur"? (Aynı yazı). -Bir kez daha sağ ol ve var ol ey yazar! Bu duygulanman ve bilinçlenmen kutlu olsun! Ben de uzun yıllardır bu bilinçte olanlardanım! Aramıza hoş geldin! Fakat inşaallah "ateş almaya gelmiş gibi" derhal kalkıp gitmezsin!

Hürriyet'in aynı sayısının başlığında da gerçekten rezalet olan bazı uydurma isnadların "ayıklanacağı" haberi var. Bu ayıklanma da sadece bazı iğrenç ve kadın aleyhdarı uydurmalara münhasır kalmamalı! Kur'an-ı Kerim temel ölçütleri içerir. Bunları Rasûl-i Ekrem'in (S.A.) neshetmesine aklen ve mantıken imkãn yoktur. Esasen Yüce Sevgili "benden rivayet edileni Kur'an'ın bu kıstaslarına vurun, Kur'an'a uymuyorsa duvara vurun, fırlatın!" buyurmuştur.

Bize, Kur'an-ı Kerim'in ifadesi ile, "insanlığın ortak medeniyetinin temsilcisi" olmamızı sağlayacak bir "En Güzel Örnek" verildi. "En hayırlı ümmet" olmamızın yolu açıldı. Fakat bu yolu izlemek yine bizim seçimimizde idi. "En hayırlı ümmet" olmaya aday, kendisine "En Büyük Nimet, Rahmeten lil Alemîn, Vesîle" verilmiş olan "ümmet" bu fırsatı kullandı mı? Heyhat! Resûl-i Ekrem'in (S.A.) irtihalinden kırksekiz yıl sonra, Huseyn'in mübarek başı, Şam'da, mızrak üzerinde, Yezid'in sarayı önünde idi! "Ni'metlerden sorumlu olan ümmet", demek ki sorumluluğunun bilincinde değildi! Yezid "meşru başkan", Huseyn "asî" görülürse, bu kafa karışıklığının sonucu bugünkünden de kötü olabilirdi, olmamasını da yine Rahmet Peygamberi'nin ve Ehl-i Beyt'inin şefaatine borçluyuz.

Özkök, K. Armstrong'un "biz hiçbir metinde İsa'nın güldüğünü okumadık. Ama Hazret-i Muhammed'in sık sık güldüğünü okuyoruz" sözünde de "ilginç bir fark" buluyor. Ancak, bu farkın da "tasvir edenler"den geldiğini gözden kaçırmamak gerek! Yoksa İsa da bütün Peygamberler gibi "mütebessim" idi elbette! Kelimullah Musa (A.S.) da böyle idi. İsa (A.S.), "oruç tuttuğunuzda, müraîler gibi ekşi surat takınmayın" dememiş mi idi?

Tanrı elçilerinin ve velîlerinin "tebessüm medeniyeti"! Gel artık! Yılışık kahkahalarından da, korkunç ve gülünç ulumalardan da usandık! "Değer mi dünyanın varı ve yoğu/ Resûl-i Ekrem'in (S.A.) bir gülüşüne?"

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi