Türkiye'nin birikimi... | ||
|
'Taksim gezisi'ni ne yapalım?Taksim Gezisi 1940'lı yıllarda Vali ve Belediye Başkanı olan Lütfi Kırdar'ın yaptırdığı parklardan biridir. Eskiden o bölgede Ermeni Mezarlığı vardı. 1859'de VI. Daire-i Belediye Kurulunca Pera halkının gezinti ve eğlence ihtiyacını karşılayacak bahçeler planlandı; ancak mezarlığın toptan kaldırılması mümkün olmadı. 1870'te M. Deroin'in tasarladığı bahçe inşa edildi. İçinde bir ahşap gazino, havuz, büfe ve gezinti yolları vardı. Burası aynı zamanda eski "Belle-vue" kahvesini de içine aldığından "Belle-vue Bahçesi"; bazan da Taksim Bahçesi olarak anılageldi. Daha çok İstanbul'daki azınlıkların, elçilik mensuplarının devam ettikleri, danslı toplantıların yapıldığı bir yerdi. Bahçe I. Dünya Savaşı sıralarında harap oldu. 1939'da Cumhurbaşkanı İnönü'nün direktifleri ile yeniden düzenlendi. (İnönü'nün oraya bir de heykeli dikilmek istenmişti, ama olmadı.) 1968'de bilindiği gibi Sheraton otelinin temeli atıldı ve otel 1975'te açıldı (Sonradan el değiştirdi). 1992'den itibaren de Metro İnşaatı bir köşede yer tuttu. Otel'in olduğu yerde kurulan gazino Taksim Belediye Gazinosu adıyla tanınmıştı. Cumhuriyet baloları, resmî toplantılar, alafranga düğünler burada yapılırdı. Bu gazino da altmışların ortalarında kapandı. Park'ın bulunduğu alana XIX. asrın sonlarında bir Topçu Kışlası inşa edilmişti. Kışla avlusu 1922'den sonra futbol sahası olarak kullanıldı, ta ki 1940'larda park inşaatı için yıkılana kadar. Taksim Gezisi semtin merkezinde, Boğaz'ı gören hakim bir tepe üzerinde ağaçlı, çiçekli, modern bir mekan olduğundan hayli rağbet bulmuştu. 1991-92 yıllarında elden geçirildi. Ama şimdi perişan. Bir kere otomobiller park etmek için, her yanından saldırıyor. Saldırı o cam fanus içinde çivit renkli objelerin bulunduğu modern heykelin önünden başlıyor. Giderek çay bahçelerinin sandalye aralarına kadar uzanıyor: Evlendirme Dairesi'nin eksilmeyen kalabalığı haliyle düğün sahiplerinin ve yakınlarının arabalarını buraya kadar taşıyor. Zaten gezinin ağaçları altında artık kent merkezinin eski sakinleri değil; garibanlar, işsizler, civar hanlarda kapıcılık yapan ailelerin çocukları, tinerciler, gelip-geçenler barınıyor. Kentin asıl sahipleri tarafından terkedilmiş bu kabil merkezlerinin durumu içler acısıdır. Peki o zaman ne yapmalı? Orayı derhal bir "açık otopark" haline getirip oto sahiplerini rahatlatmalı. Taksim'in tek yeşil alanını yokedecek bu teklifi "çirkin" bulanlar suratını buruşturmasın. Çünkü dünyanın en büyük 500 şirketinin ilk üçü otomobil üretiyor. Malumdur ki güçlünün sözü her yerde geçer. Hadi biz bir kıyak yapalım, ikinci bir teklifte bulunalım: Hazır Metro inşaatı varken; Taksim Gezisi'nin altını oyalım, oraya bir yeraltı otoparkı kuralım. Böylece oto sahiplerinin gözüne gireriz. Lakin bu mümkün mü? Bizde oto sahibinin klasik tavrı şudur: Otomobilim dükkânın önünde dursun, tezgahın gerisinden her baktığımda yerinde durup durmadığını göreyim, içim ısınsın. Taksim Gezi'si de ne olursa olsun. Zaten akşam inmeden, trafiğe yakalanmadan çekip gidiyorum. Eh, yetkili ve sorumlular, haydi size kolay gelsin.
mkutlu@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|