YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Ah sayın Cumhurbaşkanı!

Verso tarafından yapılan en son kamuoyu araştırmasında Cumhurbaşkanı Sezer'in "itibar oyu" gene birinci sırada ve yüzde 84.2 idi. Kişiliklerin ve kurumların sür'atle itibar aşınmasına maruz kaldığı bir ülkede yükselen bir itibar grafiği, bir devlet adamı için şüphesiz onur verici bir durum. Yükselmek veya hiç olmazsa varolanı korumak; Türkiye'de asıl zor olan bu. Çünkü ülke, yetkilerin, sorumlulukların, düşüncelerin, değerlerin savrulduğu dehşet verici bir kaygan zemine sahip.

Bugüne kadar sayın Cumhurbaşkanı tarafından ortaya konan seçici davranışlar genelde benimsendi. İtibar yükselişi bununla ilgili. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'nda verdiği ünlü nutkundan bu yana sergilediği hukuktan yana tavrı, Başsavcı Savaş'ın hukuku polemik ortamına çeken çizgisine karşı gösterdiği muhalefet, YÖK Başkanının başına buyrukluğu karşısında sergilediği direnç, sonra tevazuu, sadeliği vs... onu farklı kıldı. Farklı algılanışında, Demirel'in 28 Şubat'la bütünleşen çizgisinden farklı duruşunun da büyük etkisi bulunduğunu belirtmek gerekiyor.

Ama korkuyorum, YÖK için yaptığı son iki atama sebebiyle eleştirilerin konusu olacak. İlk iki ataması, yani Prof. Dr. Aysel Çelikel ve Prof. Dr. Ramazan Aslan, eleştiri almadılar. Farklı düşüncelerdeki çevreler bile, söz konusu isimleri bir itidal çerçevesinde değerlendirdiler. Ama son iki isim Prof. Dr. Türkan Saylan ve Prof. Dr. Alpaslan Işıklı sanırım aynı kabule mazhar olamayacaklar. Çünkü her iki ismin, yaşanan gerilimli süreç içinde üstlendikleri rol, çok tartışmalı bir nitelik taşıyor.

Prof. Işıklı'nın, dünkü Yeni Şafak'ta yer alan yakın özgeçmişine bakalım bir:

"Prof. Işıklı'nın Aydınlık, Teori, Kuvayı Milliye, Cumhuriyet, Müdafaayı Hukuk, Atatürkçü Düşünce, Ulusal, Altıok, Sosyal Demokrat Gelecek Mülkiyeliler Birliği dergilerinde yüzlerce makalesi yayınlandı. Işıklı 28 Şubat sürecinde CHP'den ve DSP'den umduklarını bulamayan kemalist-sol eğilimli aydınlar tarafından kurulan Sol Güç Birliği'nin kurucuları arasında yer aldı. Sol Güç Birliği üyelerinden pek çok isim 18 Nisan seçimlerinde Doğu Perincek Grubunun kurduğu İşçi Partisi listesinden milletvekili adayı oldular. Sol Güç Birliği'nin yürütme kurulu üyesi ve genel sekreterliğini de yapan Işıklı....."

Bu özgeçmişin ana özelliği 28 Şubat misyonunun sivil ayağını oluşturmaktır. Aydınlık Grubu ve İşçi Partisi çizgisi, yaşanan süreç boyunca "devrimci kemalist jakobenliği" savunmuştur. Bu çerçevede, CHP ve DSP soluna siyasal alternatif oluşturma çabaları sergilemiş, ama halk nezdinde itibar görmemiştir. Bir devrimci azınlık çizgisi olarak kalmıştır. Bu çizginin üniversitedeki uzantısı ise, Atatürkçü Düşünce Klüpleri olmuştur. (Bu klübe bağlı gençlerin, nasıl bir fanatizmve anti demokratik ruh halini sergilediğini en son Ateş hattı programında izleme imkânı buldu Türkiye)

Şimdi soru şudur: Bu özgeçmiş, sayın Cumhurbaşkanı'nın kefaletine mazhar olacak bir özgeçmiş midir?

Ben, zaman içinde sayın Cumhurbaşkanının bu tercihi sebebiyle pişmanlıklar içine düşeceğini düşünüyorum. Dilerim sayın Işıklı beni yanıltır, sayın Cumhurbaşkanını da pişman etmez.

Prof. Dr. Türkan Saylan'a gelince... Kendilerini elbet, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ndeki çalışmalarından ve geçtiğimiz süreçte üniversitelerde İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile birlikte oluşturduğu "İkna Odaları"ndan tanıyoruz. Bireysel olarak bakıldığında ciddi toplumsal hizmetlere öncülük eden sayın Saylan, ne yazık ki, bir başka platformda, 28 Şubat'ın üniversitelere uzanan yasakçı misyonunun uygulayıcısı olmuştur. Üniversite kapılarından dönen binlerce kız öğrencinin göz yaşında, sayın Saylan'ı "inanç özgürlüğü"ne ikna edememenin izi vardır. Toplumsal hizmetlerde şefkatine tanık olunan Saylan, başörtülü öğrencilerin öğrenim hakkına karşı şahinliğe soyunmuştur.

Saylan'ın ÇYDD çerçevesinde, özellikle Doğu-Güneydoğu'ya yönelik projelerde kız öğrencilerden, öğrenim bursu karşılığı doğum kontrol belgesi istemesi, burs tahsisinde İHL'li kız öğrencileri dışlayan tavrı, hem insani açıdan problemli, hem ayrımcı bulunmuştur.

Sayın cumhurbaşkanı'nın, söz konusu iki öğretim üyesini YÖK'e tayin ederken, hele YÖK'ün iki adayını çizdikten sonra tayin ederken, elbet içlerine sinen gerekçeleri vardır. Onları, eğer dikkate almışsa, Gürüz çizgisinden ayrı tutmalarının da gerekçesi olmalıdır. En azından Prof. Işıklı'yı seçerken, ADD ve İP çizgisinin nasıl bir Türkiye öngördüğünün sayın cumhurbaşkanınca dikkate alınması sağlıklı olurdu.

Her imza ile ülke için bir risk üstleniliyor. YÖK bir sancı odağı bu ülkede. Sancının sürmesi veya sürmemesinde, bundan sonra sayın Sezer'in sorumluluğundan da söz edilecektir. Dilerim imzalarından dolayı pişman olmazlar.


3 ŞUBAT 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...