YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Siyaset 'piyasa'ya haddini bildirmeli...

Günlerdir ısrarla, sistematik bir biçimde ve derinlemesine haber sorgulayanların en önemli özelliği borsada oynamaları. Bunlar profesyonel oyuncu değil, başka işleri olan insanlar, yatırımlarını borsada değerlendiriyorlar. Değerlendirmenin daha da ötesinde bir 'güç oyunu' oynarcasına zevk alarak strateji yeteneklerini paraya dönüştürmeye de çalışıyorlar.

Bu özelliklere sahip olan tanıdıklarımın telefonları böyle zamanlarda en ince detayına kadar siyaseti kollamak için yöneliyor sağa sola. Bana gelen telefonların 'titreşiminden' anladığım kadarıyla, çok hassas bir denge üzerinde hareket ediyorlar bugünlerde. Uzun zamandan beri Hükümetin ne olacağı sorusuna şimdilerde FP davasının ne yönde şekilleneceği de eklendi. O nedenle borsada tepeye fırlamakla en dibe düşmek, profesyonel sayılmayacak oyuncular için bile 'sıcak temas' alanında.

Siyasetin gündemi ile borsa arasında belli dengeler kurulmuş durumda memlekette. Fakat 'sokak' ile bunların arasında hiçbir denge yok. Yüzlerce ya da binlerce insanı herhangi bir kuruma ya da partiye bulaşmadan ilgilendiren 'çıplak' bir olay, borsayı hiç etkilemiyor. Ancak toplumsal bir olay eğer siyasal kurumlar düzeyinde bir işleve sahipse borsada bir dalga meydana getiriyor. Öbürü de belli etkiler yaratıyordur belki ama, ben, bana gelen telefonların yoğunlaşma dönemlerinden ve biçimlerinden, borsa ile siyaset arasındaki dengenin, siyaset ile sokağın 'temassızlığının' kemikleştiği noktada kurulduğunu görüyorum.

Üstelik bu temassızlık giderek 'kutsanıyor.' Yoksulun hakkına sahip çıkmanın onurlu bir iş olduğu düşüncesi tek tek insanların hayatından kovuluyor, siyasetin damarlarından boşaltılıyor. Dünya başka bir yerde dönüyor, başka bir yerde dönmeye zorlanıyor. Devletçiliğin eleştirisini kutsayan büyük sermayenin sözcüleri hiçbir değeri yüceltmiyorlar, yüceltemiyorlar...

Ülkede Başbakan'ın sağlığı ile ilgili birtakım spekülasyonlar gündemleşmese ya da bir partinin kapatılmasıyla ilgili bir konu olmasa borsa 'derinden' etkilenmeyecek. Borsa etkilenmediği için de herşey yolunda görünecek. Çünkü birşeylerin yolunda gidip gitmediğinin göstergesi, sokakla ya da gündelik hayatla hiçbir içsel bağı kalmamış süreçler ya da mekanizmalar artık. İnsan yok artık hayatın merkezinde, insanın ne kadar 'piyasalaştığı' var.

'İnsanın piyasalaşmasına' kim direnecek peki? Tabii ki siyaset direnecek. İnsanoğlu niye buldu siyaseti? Dehşetin önüne geçmek için. Dehşet dediğimiz şey aslında bir başkasının hayatına karşı duyarsızlaşmaktan başka nedir ki? Bir başkasının hayatına karşı duyarsızlaşmak aslında kendi benliğimizle yüzleşmeyi savuşturmaktan öte neyin işaretidir ki? Theodor Adorno demişti, 'Artirit ya da sinüzit dertlerinden pek farklı olmayan bir sorunla uğraşıldığı düşüncesi, benlik uçurumu karşısında duyulan dehşetin savuşturulmasını sağlar', diye. Benlik uçurumu karşısında duyulan uçurumun savuşturulması, birkaç aşama sonra bir başkasının 'piyasalaşmasına' göz yumulmasıdır, bunun küreselleşmenin gereği sayılmasıdır.

Kendi 'benlik siyaseti'ni herkes kendi halletsin. Ama kimse bir başkasının piyasalaşmasının önüne geçecek siyasal sorumluluktan kaçamaz; insan olmanın biricikliği buradadır çünkü. Bir başkasının yoksulluk sınırında yaşamaya terkedilmesini, sinüzütten pek farklı olmayan bir dert gibi gösteren serbest piyasacılık, 'sokaktan kopardı' siyaseti. Asıl felaket burada işte.

Türkiye'ye gerçekten yeni bir siyaset gerekiyor. Devletçilik tabusunu yıkan serbest piyasacılık daha şedit bir tabu oldu. Asıl bu tabuyu yıkacak bir siyaset ancak yeni olabilir. Yüzünü borsaya dönmüş siyaseti de, yüzünü küçük siyasi alana dönmüş borsayı da aynı strateji ile karşısına alacak ve 'hizalayacak' bir siyaset gerçek bir siyasettir artık.

Siyasetin asker-sivil bürokratların etkisinden kurtarılması tartışmasını tek yönlü yaptırarak, siyaseti 'piyasanın emrine' sokanları da gündemine almalı herkes. Tabular ya da tabu-yıkıcılıklar arasında tercih yapmaya soyunmayacak, neyin tabu olduğuna da, tabu-yıkıcılığın ne olduğuna da kendi karar verecek bir siyaset gerekiyor. Benlik uçurumu karşısındaki dehşetin savuşturulmasının bedelinin bir başkasının hayatının piyasalaşması olmasının önüne geçecek ve piyasalaşmayı bir tabu-yıkıcılık gibi pazarlayan küreselleşmeye de haddini bildirecek bir siyaset...


3 ŞUBAT 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ömer Çelik

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...