T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Değerlerimizle yaşayabilmek

Her toplumu veya grubu, birbirinden ayıran ölçüler vardır. Din ve medeniyet ayrımı, nasıl ki farklı değerlerin ve hayat felsefelerin varlığından kaynaklanıyorsa; aynı kültür ve gelenekler içerisinde de bazı yaklaşım farklılıkları bulunabilir. Bu yaklaşım farklılıkları, her ne kadar metod tarzı, yetişme özellikleri ve çevre faktörleri tarafından belirleniyorsa da, bir yerde; değerlerin ihlaline ve "değer dışı eğilimlere" kadar varabilir.

İşte,böyle bir noktada; konu usul ve yaklaşım farklılıklarının ötesine gider ve bir başka yaşama felsefesini benimseme noktasına ulaşır. İşte bu "ince çizgi"yi, birçok toplumda olduğu gibi, biz de yaşamaktayız.

Metod ve yaklaşım farklılıkları sebebiyle, toplumdaki bütünlüğün ve kardeşliğin etkilenmemesi gerekiyor. Yani metod farklılıkları, sevgi ve dostluğun ikinci plana atılmasını sonuçlandırmamalıdır. Eğilim ve pratik faydalar, birilerini kendi toplum grubundan ve insanından uzağa düşürmemelidir. Aynı şekilde, küçük ayrılıklar; yaşama tarzı aynı olan insanların, birbirlerini değil de, değerlerini küçümseyen başkalarını üstün kabul etme ve sembol insan haline getirmesine yol açmamalıdır.

Maalesef bugün, siyaset, kültür ve medya alanında böyle bir ezikliği yaşamaya devam etmekteyiz. Birilerinin, birilerine veya bazı kesimlere "şirin görünme" veya bazı hedeflere ulaşma mantığı ile böyle bir tutum sergilediğini anlamamak mümkün değil. Kendi dostu ile değil de, dost olmayanlar ile; kendi grubu ile değil de, karşı gruplar ile uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkabileceğini kim söyliyebilir?

Ben, bu tür yaklaşımların temelinde; kendi değerlerine ve grubuna inanma zaafiyeti olduğunu düşünüyorum. Nitekim, tüm tutum ve davranışların mantıki bir açıklamasının olmaması; iç dünyamızla ilgili eziklik ve noksanlıkların varlığını gündeme getiriyor. Değerlerin farklılığı, yukarıda da belirttiğim gibi, neyi niçin yaptığını izah etme konusunda sorulan sorulara verilen cevapları değiştirmektedir.

Burada, bazıları "sen grupçuluk yapıyorsun" diyebilir. Ama, bilinmelidir ki; her varoluş hareketi veya her ekol, belirli grup değerleri ile kendini diğerlerinden ayırmak durumundadır. Eğer, bazı değer ve yönelişleri olumlu karşılamıyorsak; o zaman kendi görüşlerimiz doğrultusunda bir "grup şuuru ve dayanışması" kurmak mecburiyetinde kalırız.

İşte bu yüzden kendimizi, misyonumuzla özdeşleştirmek zorundayız ve misyonumuzu da, bu misyona uygun metod ve yaklaşımlar ile yaşatmak durumundayız. Bunun aksi, misyon ve değerleri, bazı menfaat ve faydalara kurban etmek manasını taşır ki, bu da; bizim ahlak ve inanç değerlerimize uymayan bir davranıştır.

Not: Yeni Şafak'taki yazılarıma son veriyorum. Tüm okuyucularıma selam ve saygılar sunuyorum.


14 Nisan 2002
Pazar
 
SAMİ ŞENER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED