Demek Türkiye Yunanistan'dan bakıldığında öyle görünüyor... Radikal sayfalarına taşımasa, Kathimerini gazetesinin "Türkiye'de son söz hâlâ askerin" başlıklı yazısını göremeyecektik. Yunan gazetesi, Türkiye söz konusu olduğunda, politikacılar ve bürokratlarla müzakere yürüten dışişleri bakanı Papandreu'yu, "Boşuna nefes tüketiyorsun" diye uyarıyor. Söylediğini yazının başlığına çıkarmış zaten: "Türkiye'de son sözü asker söylüyor..."

Yunanistan'dan bakıldığında Türkiye böyle görünüyor olabilir; ancak bu görüntünün bugünün gerçeğini yansıttığını iddia etmek o kadar kolay değil. Askerlerin son zamanlarda daha fazla konuşması bile, bir yönüyle, Kathimerini gazetesinin tespitinin yanlışlığına işaret ediyor: Emir demiri kesseydi, söylediği 'son söz' kabul ediliyor olsaydı, asker konuşma ihtiyacı duyar mıydı?

Türkiye'de, askerin, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden faklı bir konumu olduğu tartışılmaz. Kendisini Cumhuriyet'i koruma ve kollama görevinin 'tek sahibi' olarak görüyor asker ve 'tehdit' değerlendirmesini de buna göre oluşturuyor. Cumhuriyet'in tehdit altına düştüğüne kendisi inandığı ve politikacıları inandıramadığı zaman da sisteme müdahaleye hak kazandığı kanaatinde. Geçmişte yaşanan askerî müdahalelerin anlamı bu.

Ancak, iyi eğitim aldığına kuşku bulunmayan, dünyayı yakından takip ettiği bilinen askerî kesimin global gelişmelerin farkında olmaması düşünülemez. Türkiye'nin önünde fazla bir seçenek yok bugün: Kapılarını dışarıya kapatarak tek başına varlığını sürdüremeyeceğine göre kendisini bir ittifak içerisinde bulması gerekiyor; Rusya, Çin veya İran ile yakınlaşma 'özlemi' duyulsa da bunun gerçekleştirilemezliği meydanda. Türkiye için 'anlam' taşıyan tek seçenek AB...

Böyle bir değerlendirme yapmak için 'kurmay' olmak gerekmiyor; kurmayların ise farklı bir değerlendirme yapıyor olmaları imkânsız. Elbette, asker de, Türkiye'nin önündeki anlamlı tek seçeneği AB olarak görüyor; bunu açıkça ifade ediyor da. Asker şu sıralarda Türkiye'nin gitmekte olduğu istikametten duyduğu kaygıları kayıtlara geçirme çabasında... Her köklü değişim arefesinde, her güçlü kişi ve odağın yaptığından farkı yok askerin yaptığının; sancılı, zorlu, hatta tehlikeli bir sürece girildiğini duyuruyor...

Bunu 'son söz' olarak anlamak vahim bir yanlışlığın içine düşmektir.

Geçmişte emirin demiri kestiği çok oldu. Bir çok tartışma, asker kendi görüşünü doğrudan veya dolaylı bildirdiğinde, kendiliğinden sona erdi. Kimbilir kaç kez... Türk Ceza Kanunu 312 ve 159 ile Terörle Mücadele Kanunu 8. maddelerinde değişiklik yapılması ne zaman gündeme gelse askerin sesini yükselttiği hatırlanacaktır. Her üç maddenin bugünkü biçimi askerin hassasiyetlerini yansıtıyor...

Acaba bundan sonra da aynısı mı olacak? 6. uyum paketi içerisinde yer alan düzenlemeler askerin itirazı yüzünden daha önce akamete uğrayan konularla ilgili; hatta bazısı askerin sistem içerisindeki yerini yeniden belirlemeyi amaçlıyor. Öte yandan, Washington'un Irak harekâtı sonrası bölgede yaşanan altüst oluş da, askerin alışkanlıklarını zorlayan yeni bir manzara ortaya çıkardı. Genel olarak Batı'nın, özel olarak da AB ve ABD'nin Türkiye'nin hassasiyetlerine bazen önem vermedikleri endişesinde asker. Genelkurmay başkanı Org. Hilmi Özkök, daha dün, PKK'nın devamı olan KADEK'i terör örgütleri listesine almadığından hareketle, AB'yi eleştiriyordu.

Durum Yunanistan'dan nasıl görünürse görünsün, bizim buradan fark ettiğimiz, global gelişmelerin yönlendirmesiyle, Türkiye'nin kendisini AB perspektifi içerisinde daha rahat hissedeceğinin herkes tarafından anlaşıldığıdır. İçinden çıktıkları gelenek uzun yıllar AB'yi bir 'Hıristiyan Kulübü' olarak algıladığı halde Tayyip Erdoğan ve arkadaşları bunu anladıysa asker de anlamıştır elbette.

Yunanistan'daki meslektaşlarımıza da bir anlatabilsek!

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

AboneFormu

MesajFormu