AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Offf... Amma can sıkıcı ülke!

Bu satırları da bir gazetede okuduğunuz için epeyce garip kaçacak ama bu ülkede gazete okumanın ve televizyon seyretmenin okuyucular ve izleyiciler üzerinde "kötücül" bir etki bıraktığının kesin olduğunu bir kez daha tekrarlayacağım. Gerçekten de "medya dünyası", karşılaşıldığında, aydınlatıcı olmaktan çok uzak, tam tersine zihinleri bulandırıcı bir dünya. Bir kere herşeyden önce bu dünyada hemen hiçbir şeyin "ağırlığı" yok. Hemen her şey hakkında konuşulabilmek için mutlaka "hafifletilmeli". Her şey birbiriyle yer değiştirebilir, her şey dışında kalan her şeyle ilişkilendirilebilir...

Son günlerde gazeteleri ve ekranları kaplayan "türban" tartışmasına bakın... Bütün bu yayınlar, tartışmalar niçin yapılıyor? Bir şeyi anlamak, bir meseleyi çözmek için mi, yoksa "Epeydir unutmuştuk, hadi yine tartışalım" diyerek ortalığı canlandırmak için mi? Önümdeki gazete bir bakan eşinin "başını modern bir şekilde bağlaması"nı iki gündür manşetten indirmiyor. "Pratik bakanın eşi formülü buldu" deniyor. "Orta yolu buldu" manşeti arkadan geliyor. Bir başka manşet "Kültürümüze daha uygun" fikrinde... Bir patlangacın içinde "Barış olsun" lafını görüyoruz... Sonra hemen bir "araştırma": Ne dediler? "AKP'den hem destek hem eleştiri geldi".

Habere konu olan bakan eşi de sanki bu yayından memnun.... "Piyano çalar tenis oynardım", "Eşim de ben de solcuyduk", "Beni Brigitte Bardot'a benzetenler bile olurdu" diyor. Bilmem, belki de hepsi uydurma haberdir bunların.... Sadece eşi değil, bakanın kendisi de konuşmuş: "Kendi tercihi". "Kültürümüze daha uygun" manşetinin altında yer alan bir fotoğraf da "Türkiye mozaiği" başlığıyla süslenmiş. Fotoğraf karşımızda görüyoruz: (Soldan sağa) "İddialı göğüs dekoltesi olan" Gülben Ergen, başörtülü Emine Aksu, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Emniyet Müdürü'nün başı açık eşi, Emniyet Müdürü, hep birlikte 158'inci Polis Balosu'nda "polis panzeri" şeklindeki pastayı kesiyorlar.... (Düşünün; pasta "polis panzeri" şeklinde!)

Gazete temkinli bayağı; "polis panzeri" şeklindeki pastanın kesiliş töreninin yanına da "Paşaların valsi" fotoğrafını yerleştirmiş. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olan "paşa", eşiyle vals yapıyor....

Hiç şüphe yok ki, karşımızda duran bu sayfa düzeni hiç mi hiç aydınlatıcı değil, "kâbus" gibi bir şey... Bu sayfa düzeninde ve bu düzenin okurlarıyla kurduğu ilişkide çok "tatsız" bir şeylerin yattığı muhakkak... Her şey karmakarışık... Brigitte Bardot, "polis panzeri" şeklindeki pasta, "Barış olsun" ya da "Türkiye mozaiği" lafları, bu arada bir biçimde araya sokulmuş olan "Orduevine giremez" hatırlatması, hepsi ama hepsi kendi halinde bir toplumun ancak "karabasan"larında karşılaşabileceği türden şeyler.,..

Siz söyleyin; bu derece zihin bulandırıcı bir manzarayla gazete ve ekranda her gün karşılaşmak zorunda kalan bir toplumda akıl fikir kalır mı? "Gerçeküstücü" bir manzara bu....

Bu işin bir yanı. Öte yanda yapılmaya çalışılanlar başka bir âlem... Farkındasınızdır muhakkak, Türkiye bir haftadır "türban"ın toplumun kaçta kaçı tarafından kabul gördüğünü tartışmakla meşgul. Üniversiteye "türban"la gitmek isteyen öğrencilere toplumun ne ölçüde hak verdiğini tartışmakla meşgul... İyi, bir kez daha öğrendik ki, toplumun büyük çoğunluğu bu iş "olsun" diyor. Peki, iyi de buradan nereye varacağız? Sonuçlar yasakcılar açısından "iyi" çıksaydı nereye varacaktık ki? Toplumun yüzde 70'i değil de yüzde 10'nu "türban"la üniversiteye devama evet deseydi, varmamız gereken sonuç farklı mı olacaktı? Ne o, "türban"ı da "referandum"a mı sokmaya niyetleniyoruz yoksa! Bu ülkede işler artık hepten karışmış durumda. Bu dünyada kamuoyu araştırmalarından, ya da işin aslını söyleyecek olursak "sosyolojik" araştırmalardan "hak" türetmek nerede görülmüş? Bu cinliği eloğlu bilmediği için mi mesela Fransa'da hepsi teker teker sayılabilecek az sayıdaki "türbanlı" öğrencilerin (unutmayın, hem de ortaöğretimde!) hakları üzerine hiç değilse 15 yıldır tartışılıyor?

Haddinden fazla can sıkıcı, haddinden fazla asab bozucu bir manzarayı hem seyredip hem de yaşattığımız besbelli....


3 Haziran 2003
Salı
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED