AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Faizler neden düşmeli?

Başta dolar olmak üzere döviz, Merkez Bankası'nın alım ve müdahalelerine rağmen, hala düştüm, düşeceğim sinyalleri verirken, geçen hafta hükümet ile Merkez Bankası arasındaki gerginlik kamuoyuna da resmen yansımış oldu. Önce Kürşat Tüzmen, ardından Başbakan'ın kendisi, Merkez Bankasının dövizdeki düşüş karşısında şu ana kadar yürüttüğü politikayı ciddi anlamda eleştirdiler. İşin ilginç yanı, Hazine Müsteşarlığı da şu ana kadarki tavırlarıyla, Merkez Bankasının ortaya koyduğu duruşun yanındaymış gibi bir izlenim veriyor. İşin karşılıklı restleşme noktasına gelmesi, ekonomi politikalarında olması gereken rasyonellik ölçüsünden uzaklaşmaya sebep oluyor. Ve maalesef, zor temin ettiğimiz istikrar ortamı için hiç de sağlıklı bir gelişme değil.

Öncelikle bir tespit yapalım: Merkez Bankasının parasal büyüklükleri kontrol altındayken, faizlerle oynamak dışında serbest piyasada oluşan döviz kurlarını etkileme imkanınız yoktur. Diyelim ki, Merkez Bankası kurların düşmesini engellemek için piyasalardan bol bol dolar, euro aldı. Tabii olarak bunun karşılığında TL girmiş olacak tedavüle. Ancak IMF ile halihazırda sürdürdüğümüz stand-by programına göre, parasal taban ve Merkez Bankası ile Hazinenin toplam Net İç Varlıklar (NİV) rakamları performans ve gösterge kriterleri olarak belli bir takvim çerçevesinde sabitlenmiş durumda. Sözgelimi, Nisan sonu itibariyle parasal tabanın 12,8 katrilyonu, toplam NİV'in ise 32,8 katrilyonu geçmemesi gerekiyordu. Haziran sonu üst limitler ise sırasıyla 13,2 ve 34,1 katrilyon. Yani iki ay için azami % 3,5'un biraz üstünde bir artış öngörülüyor, ki bunlar nominal değerler olduğu için Mayıs ve Haziran enflasyon rakamlarını bundan düşmemiz gerekecek. Bu limitler çerçevesinde Merkez Bankası da, dolardan TL'ye geçişi ifade eden ters ikame sürecinde oluşan TL likiditesini, piyasalardan çekmek durumunda kalıyor. Dahası Hazine de geçen yılın tersine son zamanlarda itfadan fazla borçlanma politikasını hızlandırmış gözüküyor. Böylece tedavüldeki paranın belli limitleri aşması engelleniyor. Buna karşılık, NİV hedefinin tutturulması daha kolay, zira burada döviz karşılığı emisyon ölçüsü olduğu için çok da zorlanmıyor Merkez Bankası.

Şu halde Merkez Bankası istediği kadar piyasadan döviz toplasın, dövizdeki düşüşü fazla engelleyemeyecek gibi gözüküyor. Böyle bir ortamda Merkez Bankasının karşısında iki seçenek bulunmaktadır. Ya, İMF ile yeniden görüşüp parasal taban limitleri değiştirilecektir, ya da faiz oranları aşağı çekilecektir. Birinci ihtimali, bizimkiler İMF ile pazarlık olmaz anlayışından olsa gerek akıllarına bile getirmediklerinden geriye ikinci seçenek kalmaktadır. Piyasalar zaten faiz düşüşünü beklemektedir. Mayıs başından beri kısa vadeli TRLIBOR faiz oranları 2 puan gerilemiş, Hazine ihalelerinde ise bir yıllık kağıtlara teklif edilen faiz 9 puan geri çekilmiştir. Piyasalardaki muhtelif vadeli kağıtların faizleri incelendiğinde, özellikle önümüzdeki altı ay için faizlerin düşeceği beklentisinin hakim olduğu görülmektedir.

Bu gidişat karşısında Merkez Bankası neden hala kendi faiz oranlarını düşürmekten çekinmektedir? İki sebepten. İlki enflasyon fobisi. Düşen faizlerle birlikte yatırım ve özellikle tüketim patlaması yaşanması durumunda bunun doğrudan fiyatlara yansıyacağı korkusu, Merkez Bankası'nın makul bir adım atmasını engellemektedir. Ancak, şu unutulmamalıdır ki, tüketim iki senedir bastırılmış bir durumdadır. Eğer düşük faizler tüketimi körükleyecekse, hiç korkmayın, düşük dolar kuru da aynı işi becerecektir. Üstelik ikinci şıkta, ithalat da patlayacaktır. Merkez Bankasının ikinci endişesi ise, kendi müdahalesinin etkilerinden korkmasıdır. Döviz kurlarındaki tersine bir hareketliliğin istikrarı azaltacağı ve dövizde spekülasyona sebep olacağı, bunun sonucunda da faiz oranlarını yeniden yükseltmek zorunda kalacağı bir noktada bulmak istemiyor kendisini. Zaman zaman yaptığı açıklamalarda altını çizdiği gibi, Merkez Bankasının temel endişesi kurların seviyesi değil, volatilitesi, yani aşırı oynaklığı. Ancak işin kötüsü, müdahalede geciktikçe, müdahalenin istikrarı bozucu etkisi de o kadar fazla olacaktır.

Merkez Bankası, fobileri yüzünden sorumluluktan kaçamaz. Varsa aklından geçen başka bir alternatif, buyursun açık ve net bir şekilde paylaşsın kamuoyuyla.


3 Haziran 2003
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED