AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
AB kriterleri ve hortumculuk

Tek adaletsizlik hortumcuları kollamış olmak değil. İmam-hatipli çocukların uğradığı zulüm bundan beter. Kopenhag kriterlerinden önce, Hakk'ın dergâhına yüzümüzü uralım. Hakkımız yerde kalmaz...

Sivil hortumculardan sonra, galiba sıra yavaş yavaş asker hortumculara geliyor. Medya her geçen gün yeni bir yolsuzluğa ışık tutuyor. Veya, medyaya bu görev ifa ettiriliyor! Her hangi bir meslek grubunun neredeyse denetim dışı tutulduğu bir ülkede elbette ADALET tesis edilemez. Doğrusu bana girân gelen şey, aramızdaki namussuzları tespit ve tenkil için AB ile üyelik müzakerelerini başlatmayı beklemiş olmamızdır. Sanki hortumculuğun Türk ve Müslüman olmak bakımından hiçbir mahzuru yokmuş gibi. Sanki Kopenhag kriterleri namusu, Ankara kriterleri namussuzluğu icbar ediyormuş gibi..

Tek adaletsizlik hortumcuları bugüne değin kollamış olmak değil, pek tabii. İmam-hatipli çocuklarımızın uğradığı zulüm bundan bin beter. Bir devlet, "kendini koruma" adına bir takım tasarruflarda bulunabilir ve belki bunun için birtakım okulları kapatabilir de. Fakat kazanılmış hakları gaspedemez! İmam-hatip ve diğer meslek liselerine başlayan bir çocuğa, okulu bitirdiği zaman hangi haklara sahip olacağı başta söylenmemiş midir? Devlet bu sözleşmenin altına imza atmamış mıdır? Attığına göre, hayatının baharındaki genç yurttaşına tam okulu bitireceği anda, "Sen bu haklara sahip değilsin!" demesi nasıl mümkün olabiliyor? Yargıtay, danıştay, anayasa mahkemesi gibi kurumlar ve bütün hukukçular bu durumda "varlık sebeplerini" nasıl açıklayabiliyor? Hukukçuluk, hukuk fakültesini bitirmiş olmak değil, hukuku sevmek, hukuka (haklara) saygı duymasını bilmek değil midir?

"Adaletsizlik eden, adaletsizliğe uğrayandan daha mutsuzdur" demiş Demokritos. Molla Câmî daha güzelini söylemiş:

"Adaletle bulan halk içre şöhret
Unutulmaz ila yevmü'l-kıyamet"
Genceli Nizamî altta kalır mı:
"Zulümkârlık dağıtır, berbat eyler ülkeyi
Adalet saadetle âbât eyler ülkeyi"

Madem AB üyelik müzakereleri adalet duygumuzu kamçıladı, öyleyse birkaç Avrupalı düşünüre kulak verelim. Fransız romancı Emile Zola, adalet ile hakikat ve mutluluk arasındaki ilişkiyi şöyle kuruyor: "Adalet ancak hakikatten, mutluluk ise ancak adaletten doğar." Victor Hugo ise, "İyi olmak kolaydır" diyor, "zor olan, âdil olmaktır." Muhafazakâr düşünür Edmund Burke'e göre, "Kötü yasalar, tiranlığın en korkunç biçimidir." Çin bilgesi Konfüçyüs 2500 yıl öncesinden şöyle seslenir insanlığa: "İyi yönetim yakındakileri mutlu eder, uzaktakileri kendine çeker."

Batıda ve Doğuda bu kadar dolaşmamız yeter. Osmanlıya dönelim. Şeyhülislam Yahya, devrindeki yöneticileri şiddetle uyarıyor:

"Halkı rencîde eden âlemde
Kendi rencîde olur son demde"

Bir başka Yahya (Taşlıcalı Yahya) ise, adaletsizliğe meyledecek olanlara Süleyman Peygamberin âkıbetini hatırlatıyor:

"Hakkın dergâhına yüzün urunca
Süleyman'dan alır hakkın karınca"

Kopenhag kriterlerinden önce, Hakk'ın dergâhına yüzümüzü uralım. Hakkımız yerde kalmaz!

Ne ekersen onu biçersin

Erzurumlu Naim Hoca hararetli bir vaaz veriyordu. Günah ve sevap konusunu anlatıyor, insanın günahı da, sevabı da bu dünyada kazanacağından söz ediyordu. Konuyu anlattı, anlattı, en sonunda şöyle dedi:

"Bahın gözüm cemaat ! Günahnan sevap neye benzer bilir misiz? Hani yeni çıhmış bir maçine var ya, pangalara goymuşlar, böle gidir içinden para çekirsin..."

Bu arada cemaatten biri "Hocam onun adı BANKAMATİK" diye ikazda bulundu. Naim Hoca tasdik ederek:

" Temam, işte o matik var ya, ona gidir bir kart sohirsan, sonra bir gaç numara yazirsan. Eğerçi daha önce para yatirmişsan maçine hemen istediğin parayi veriir. Yoh daha önce para yatırmamişsan, maçine sene diyir çi:

"Ula gavat, sen ne parasi yatırdın ki şimdi de benden istirsen? Hadi ordan sittir!.."

İşte sevap da buna benzer. Eğer bu dünyada sevap yaparsan , öbür dünyada garşına gelir. Yapmazsan, heç bir şey bekleme!

Erzurum valiliği köylere bir yazı gönderir.

-Kışın soğuk geçeceği anlaşılmaktadır. Kullandığınız yakıtın cinsini, kalori değerini ve stok durumunu acele bildirin.

Bir köy muhtarı cevap yazar:

-Yakıtımız pohtir... Kalorisi yohtir... Stokumuz çohtir...


26 Aralık 2004
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED