AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
||
|
|
KAMİL BÜYÜKER
Gelenek Yayınları da Mevlana'nın Mesnevi'sinin konularına göre tasnif edilmiş özlü sözleri ihtiva eden eserini Said Türkoğlu'nun imzası ve 'Işığın Kalbi' adıyla yayınladı. Bu sahada yapılan çalışmaların çokluğu dikkate alınırsa, Işığın Kalbi'ni diğerlerinden ayıran özellik de bu zaten. Mesnevi, masal diyene masaldır ama... Kitabı hazırlayan Said Türkoğlu giriş yazısında, Mesnevi iklimini esas alarak hazırlanan kitapların sadece hikaye boyutuyla, macera tarafıyla uğraştıklarını ve esas Mesnevi'nin mesajını ihtiva eden kısımların atlandığını ifade ediyor. Ve Mevlana'nın kendi sözüyle bu çabaların boş olacağını Mesnevi diliyle şöyle aktarıyor: "Kim bu kitaba masal derse, masaldır ona; fakat bunu, kendi hali olarak gören kişidir er kişi.." Mesnevi, arayanların çağrısı, yola çıkanların yol azığı, kendi olmaya, kendini bulmaya sevdalıların mektebi. Yazar Said Türkoğlu, Mesnevi'nin kavrayışı sıkı okuyucu tarafından, yani nitelikli, sabırlı, zora talip olan ve söz sarhoşluğunu göze alan okuyucular tarafından okunabileceğini ve anlaşılacağını söylüyor. Sayfaları çevirdikçe aslında işimizin çok da kolay olmadığını anlıyoruz. "Aşk" diyor Mevlana, "kimseye niyazı olmayan Allah'ın sıfatlarındandır. O'ndan başkasına beslenen aşk, geçicidir. Aşkı anlatmaya kalkışır da boyuna söylersem yüz kıyamet kopar, gene de söz tamamlanmaz. Çünkü kıyametin kopacağı bir zaman vardır, bu dünyanın bir gün sonu gelecektir; fakat Allah sıfatının sonu nerede?" Öyküler değil, öykülerin özü sözler Her şey O'nun takdiri ile cereyan ediyor. Okumalarımızdan gereken dersi almamız bile: "Tutulmadan, kekelemeden yüz kitap okusan, Allah takdir etmediyse aklında hiçbir şey kalmaz. Ama kulluk eder de kitap okumazsan yeninden, yakandan görülmemiş bilgiler elde edersin. Musa'nın avucu, koynunda ışıklandı, gökteki aydan da aydın bir hale geldi." Kainat aynasında gördüğümüz her şeyin bir gerçeği, bir sahtesi var. Nice dostlar, yarenler, sevgililer edindik ama bakî olanı hiçe saydık. O'nsuz her şeyin yarım ve eksik olacağını hesap edemedik. Mevlana idraklerimize çağrıda bulunuyor: "Nice yüce güçlü dostlar edindin, yoldaşlar buldun.. Sana, nerede onlar, diye sorsam, geçip gittiler, dersin. İyi dostun, güzelim göğe ağdı; kötü dostunsa yerin dibine girdi. Ara yerde, kervandan kalan ateş gibi yarsız, yardımcısız öylece kalakaldın. A yiğit dost, yukarıdan da aşağıdan da münezzeh olanın eteğine sarıl!..." Maddeden önce manaya; kâlden önce hâl'e; kabuktan önce içe; bedenden önce ruha vurgu yapan ve ısrarla manaya vurgu yapan Mevlana, çağrısını hep bu istikamete yönlendiriyor: "Bir pire için, kilimi yakma; her sineğin vızıltısını dinleyip başını ağrıtma, gününü yitirme. Sen de şekillerde kalırsan puta tapıyorsun demektir; her şeyin şeklini bırak, mânâsına bak.."
Sözün özü, bir eseri ancak eserin kendisi anlatır. Mevlana'da Mesnevi'nin manasını anlamayanlara, mesnevi'nin ağırlığını ifade eden cümlelerle söz hitam buluyor.
|
|
|