AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Kaçağın kararı

Epeydir görünmüyor. Meğer kaçıyormuş insanlardan. Hakkında o güne değin oluşmuş kanıların ne kadar yanlış olduğunu biliyor ve utanıyormuş bu durumdan. Fakat ortaya çıkıp herkese açık bir itiraf gösterisi yapmayı da uygun bulmuyormuş. Çünkü, günahın biraz da gizliliğiyle günah olduğunu, öyle uluorta dile getirilmesinin o günahla şu veya bu şekilde ilgisi olan bütün tarafları inciten bir saygısızlık olacağını sanıyormuş. Sanmaktan da öte, inanıyormuş buna. İnsanın bilgisi ne kadar çoğalmış olursa olsun, "ayıp" diye bir şeyin hep var olması gerektiğine de inanıyormuş çünkü.

Kendi kirliliğiyle yüzleşmesi, bir temizlenme, arınma ihtiyacı uyandırabilirmiş elbette ama hiç değilse bu kez öyle olmamış. Sanki kire daha çok bulanırsa, daha iyi bir temizlenişe de imkân hazırlanacağını düşünmüş. Belki düşünmeden böyle bir kanışa varıp kandırmış kendini. Zaten neredeyse bütün davranışlar, kanışlara dayanmıyor muymuş? Kanış denince ille de aldanmayı, hüsrana uğramayı anlamak gerekmediği de açıkmış. Kanış, bir çeşit doyuş hâli değil miymiş?

Bu arada ve elbette kiri sevebilmekten, ondan hoşlanma olasılığından ürkmüş basbayağı. Suya koşmuş hemen. Fakat yıkanırken yeniden kirleneceğini düşünmekten kendini alamamış. Düşünmekten kurtulabilmeyi aramış. Bulamayacağını düşünüp mırıldanmış: Acz… İlticâ bir bayrağa mı benziyormuş, bir örtüye mi, seçememiş ama onun ne kadar gerekli ve güzel ve sıcak ve güvenli olduğunu derinden hissetmiş.

Aslında şöyle veya böyle birtakım akıl yürütmelerle yaşamaktan, her duruma uygun bir açıklama, her davranışı yorumlamaya elverişli bir anahtar, her tutumu en uygun yerinden kolayca tutuverip askısına asıverecek bir askı bulundurmaktan iyiden iyiye rahatsızlık duyuyormuş. Artık.

Evet, "artık" imiş bu. Çünkü, eskiden, yani çok yakın zamana kadar, o da hoşlanıyormuş mantıktan, muhakemeden, bilgiden, bilinçten, içtihattan, kıyastan ve makul komplo teorilerinden. Şimdiyse… şimdiyse bir dağ başı bulsa iyi olurmuş. Temiz hava, bir iki koyun veya keçi. Tavuklar, civcivler. Ispanak, patates, börtü böcek.

"Kimseye söyleyecek sözün yok mu, kalmadı mı?" demişler. "Nasıl olmaz, nasıl kalmaz?" demiş. "Benim sözüm olmayabilir, kalmayabilir elbette; benim sözümün bir önemi, bir değeri, bir bağlayıcılığı, bir geçerliliği, bir gerekliliği olmayabilir veya kalmayabilir ama Allah'ın ezelî ve ebedî sözü, herkes için ve elbette benim için anlamını duyurmaz, korumaz, geliştirmez, olur mu, olabilir mi hiç böyle bir şey?"

"E ee, neden kaçıyorsunuz öyleyse?"

"Ne kaçması canım, kaçan kim? Ben yürüyüşe çıkıyorum sadece. Bunca otomobilin arasında yürüyüp yürümediğimi ne ben anlayabiliyorum, ne başkaları. Evet, yürüyüşe çıkmak istiyorum ben. İsterseniz, siz de gelebilirsiniz. Fakat lütfen gelirken kamera filan getirmeyiniz. Yürüyüş gösterisi yapmasın kimse, yürüyecek olanlar yürüsün! Tamam mı?"


6 Eylül 2005
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED