AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R

Yazık oldu

Benimle birlikte Danimarka maçını seyreden kimbilir kaç kişi alınan sonuç karşısında yukarıdaki değerlendirmeyi yaptı; kaç spor yazarı bu iki kelimeyi yazısına başlık olarak seçti.

Çünkü olup-biteni bütün açıklığı, bütün çıplaklığı ve acılığı ile anlatıyor.

Bazı insanlar vardır girdiği işte, muhitte etrafına pozitif enerji saçar; âtıl güçleri harekete geçirir umulmadık sonuçlar alır. Fatih Hoca bu tür insanlardan biri. Onun yüzü, tavırları, sözleri, sezgileri (ve elbette ki kariyeri) böylesi bir enerji taşıyor.

Şu dar zamanda bu enerjiye ihtiyacımız var idi. Fatih Hoca'nın Alpay tercihinde bu eğilimi görüyorum: Yüreğini ortaya koyma hamlesi. Ve Alpay bunu elinden geldiği kadar yaptı. Ancak bizi yıkan goldeki baş sorumlu da o idi. İbrahim Toraman'ın kritik pozisyonlarda daha atik ve yetenekli olduğunu da gördük. Kaleci Volkan Rüştü'yü aratmadı. Ümit Özat umduğumuz kadar hücuma çıkmadı, çıktığında bulduğu topları olumlu kullanamadı.

Maçtan önce konuşan futbol otoriteleri, son zamanlardaki form durumlarına bakarak Hasan Şaş ve Yıldıray'dan çok şey beklediklerini söylediler.

Tam tersi oldu.

Ve Terim ikinci yarıda bu futbolcuları çıkardı.

Bazıları sistemden, felsefeden bahseden yazılar ile bu maçı değerlendirmeye çalışıyor. Efendim bu kadar kısa bir zamanda bir felsefenin oluşturulması, bir sistemin tatbiki mümkün müdür? Değildir.

Bu sebeple Milli Takım forveti yine klasik anlamı ile Hakan Şükür'e uzatılacak yüksek topların onun vasıtası ile Fatih Tekke'ye veya bir başkasına servis yapılması konumunu benimsemişti.

Ne yazık ki, ne Hakan; ne de Fatih gününde değildi. İkisi de inanılmaz goller kaçırdı.

Kaçan gollere baktığımızda "Biz bu Danimarka'yı yeneriz" sözünün boşuna söylenmiş olduğu görülür.

İkinci devre Okan'ın golüyle hareketlenen Milli'ler, Tümer'in enfes frikiki ile galibiyeti yakaladı.

Maçın bitmesine bir şey kalmamıştı.

Hatta normal süresi tamamlanmış, uzatmalara geçilmişti.

İşte bu sırada golü yedik.

Eskiden maçın son dakikalarına bu kadar asılan bir tutum görülmez, hek iki takım da "artık bundan sonra ne yapsan boş" havasında kaderine razı olurdu. Şimdi öyle değil. Uzatmalar maçtan daha mühim oldu sanki. Üç dakikalık, beş dakikalık uzatmalarda beraberlik sağlanıyor, hatta mağlubiyetten galibiyete geçiliyor. Bu sebeple artık futbol maçı için 90 dakika sözü yetersiz kaldı.

Futbolcular hakem bitiş düdüğünü çalıncaya kadar oyundan düşmeyecek, konsantrasyonlarını kaybetmeyecek. İyi de iş yine olacağına varıyor, tıpkı bu maç gibi.

Yazık oldu doğrusu.

Her neyse çıkmamış candan umut kesilmez, biz şimdi Ukrayna maçına bakalım.


6 Eylül 2005
Salı
 
MUSTAFA KUTLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED