AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Güven, istikrar ve reform

Cumartesi günü, aynı zamanda Baş Müzakereci görevini de yüklenen Devlet Bakanı Ali Babacan ile beraberdik. Başlıca gazetelerin ekonomi köşe yazarları ile Bakan Beyin fikir teatisi amaçlı olduğunu ifade ettiği dar kapsamlı bir toplantı oldu. Toplantıyı köşesine taşıyan bir meslektaşımız, katılanların sağ ve muhafazakâr gazetelerde yazanlarını katılanlar listesinden biçerek katılımı daha dar ve belki de daha özel göstermek istemişse de, Sayın Babacan'ın topu topu on bir ekonomisti davet ettiği toplantıda belli bir dengeyi gözettiği ortadaydı.

Babacan toplantıya ekonomideki son iki yıllık gelişmelerin kısa bir özetini yaparak girdi. Türkiye'nin son yıllarda ekonomik açıdan ciddi kazanımlar elde ettiğini, enflasyonun rekor seviyelerde düştüğünü, faiz hadlerinin, hâlâ istenilen seviyelerde olmamasına rağmen, önemli ölçüde azaldığını ve kamu borçlarının gayrisafi milli hasılaya oranının gerilediğini vurguladı. Türkiye'nin istikrarı yakalama sürecinde özel sektörün başını çektiği ve verimlilik sayesinde gelişen bir büyüme sürecinin de sağlandığının altını çizdi.

Son aylarda ortaya çıkan ihracattaki artış hızının ve büyüme oranının yavaşlamasının hükümet tarafından ön görüldüğüne de değinen Devlet Bakanı, buna rağmen yılsonu itibariyle ihracatın 71 milyar dolara ulaşacağını söyledi. Yine bu yıl turizm gelirlerinin önemli ölçüde arttığını, ülkeye giren doğrudan yabancı yatırım miktarının ise rekor seviyelere çıkacağını ifade etti. Özelleştirmede de büyük başarı sağlandığını kaydeden Babacan, yabancıların Türkiye'de özelleştirmenin başarısız olacağına dair dirençlerinin kırıldığını söyledi.

3 Ekim tarihinin programın seyrini etkilemeyeceğini belirten Devlet Bakanı Babacan, bütçe disiplininin kamu borç stokunun bir sorun olarak ortadan kalkmasına dek sürdürüleceğini söyledi. Cari açığının beklentilerin biraz üstünde olmasına rağmen geçmişten daha sağlıklı kalemlerle finanse edildiğine işaret eden bakan, 2006 yılında Merkez Bankası'nın enflasyon hedeflemesine geçmesi için şartların oluştuğunu ve bu sayede Merkez Bankası'nın daha esnek politikalar güdebileceğini ve kamuya karşı daha şeffaf olacağını ifade etti. Para Piyasası Kurulu'nun da etkisinin arttırılacağını söyleyen Babacan, bu konuda da şeffaflığın önemine dikkat çekti. Bu son husus oldukça önemliydi, zira bilindiği gibi son birkaç toplantının kamuoyuna yansıması, kurulun başta faiz oranları hakkında karar alma mekanizması ve işleyiş tarzı hakkında soru işaretlerinin oluşmasına sebep olmuştu.

Mali piyasalardaki gelişmeleri de özetleyen Babacan, bankaların açık pozisyon bulundurmamasının önemli bir avantaj olduğunun altını çizdi. Burada kur riskinin bankalardan kredi müşterilerine devredildiğini ve bunun da dolaylı olarak bankaları etkileyebileceğini sorduk. Ali Babacan, buna karşılık BDDK'nın da tavsiyeleri ile kur riskinin banka müşterileri üzerinde de birikmemesi için bankaların döviz ve dövize endeksli krediler konusunda daha hassas davrandığını söyledi. Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının OECD standartlarının üzerinde olduğunu vurgulayan Babacan, bu konuda son yıllarda atılan adımların karşılık bulduğunu savundu.

Toplantıya AB ile ilgili görüş ve endişeler de yansıdı. 3 Ekim sonrası farklı senaryolar değerlendirildi. Ali Babacan, 3 Ekim öncesi teknik meselelerin büyük ölçüde tamamlandığını, bu tarihten önce üye ülkeler ve Türkiye tarafından imzalanması gereken Müzakere Çerçeve Belgesi'nin imzaya açıldığını söyledi. AB ile son haftalarda yaşanan gelişmelerin, başlıca gerekçesinin üye ülkelerin iç siyasetinin bir yansıması olduğunu ifade eden Baş Müzakereci, ikili ilişkilerde sürecin büyük ölçüde tabii seyrinde ilerlediğini vurguladı.

Reel kesimin sorunları da aktardığımız toplantının en hararetli tartışması faiz, döviz ve Merkez Bankası politikaları oldu.

Genel bir gözlem olarak şunu yeniden teyit etme imkânım oldu. Hükümet, ekonomi politikalarını iki temel ayak üzerine kurmuş gözüküyor: AB ve IMF. Bu alanlarda sürecin sağlıklı devam etmesi durumunda hükümet tüm iç ve dış şokların üstesinden gelebileceğine inanıyor. Bu inancın altında yatan temel varsayım ise bugüne kadar piyasaların kendilerine tevcih ettiği güven unsurunun devamı.

Ancak hükümetin farkına varmadığını tahmin ettiğim bir şey var. Şu anda bel bağlanan güven, hükümetin istikrarı temin edici politikalarda sebat edeceğine olan güvendi. Bundan sonra yapısal sorunların hükümet tarafından nasıl algılandığının kamuoyunca nasıl algılandığı daha önemli olacak. Beklentiler ve tabii olarak da kırılma noktalarının değişmesi kuvvetle muhtemel.

İstikrar döneminde reform yapmak her zaman daha zordur.


6 Eylül 2005
Salı
 
MELİKŞAH UTKU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED