Biliyorsunuz, aşağı yukarı bir aydır iki "sinek" türü kendisinden epeyce söz ettirdi... Bu "sinek"lerden birincisi, Başbakan'ın Beyaz Saray'da Bush ile görüşürken "Oval Ofis"e daldığı söylenen "at sineği"ydi. Hakkında çok laf edildi, bin türlü çeşitleme yapıldı...

Ülke gündemine oturan ikinci "sinek" ise "Akdeniz sineği" adını taşıyordu. Yani Türkiye'den Rusya'ya ihraç edilen domateslere dananmış bir sinek türü; Rusya'nın Türkiye'den domatez ithalatını durdurmasına neden olan sinek. Önümdeki gazete kupüründen bu sineğin beyaz tişörtlerin üzerine basılarak bir güzellik olarak "moda olduğunu" da öğrenmiş bulunuyorum...

Evet, bu iki sinek türü geride bıraktığımız günlerde (sağolsunlar) medyanın ilgisine (fazlasıyla) mazhar olmuş durumda...

Peki ama ülkemizde benzer bir ilgiyi hakeden başka "sinek" türleri yok mu acaba?

Olmaz olur mu? Özellikle Orta Anadolu'nun üç ilinde, yani Tokat, Amasya ve Yozgat'ta ortaya çıkan yeni bir "sinek" türü daha var ki, bana sorarsanız, "Şu aralar en fazla ilgiyi kesinlikle bu sinek türü hakediyor" derim.

"Keneler"den söz ediyorum. Önce Tokat'ta, sonra Yozgat'ta can almaya devam eden "keneler"den. On gün kadar önce, Yozgat'ın bir köyünde çobanlık yapan Emin Köbüt, "Kırım Kango Kanamalı Ateşi" ön tanısıyla sevkedildiği hastanede öldü. Bu arada çobana hastalığı sırasında refaket eden ablası Neriman Aktaş da kurtarılamadı. Kenelerden bulaşan ve ateş, ishal, bulantı gibi belirtileri olan hastalık kandaki trombosit sayısını hızla düşürerek ölüme neden oluyormuş.

Peki virüs taşıyan bu yeni tür kenelerden nasıl korunmalı? Daha doğrusu, Tokat, Amasya ve Çorum'un işleri güçleri dolayısıyla "kene"lerle münasebette olan insanları bu kenelerden nasıl korunmalı?

Takdir ederseniz ki cevaplaması çok zor bir soru bu. Bir çobanın ya da ahırında-ağılında hayvanı olan bir köylünün "keneler"le münasebetini kesmesi kolay iş mi?

Yozgat'ta olup biteni aktaran gazete haberinde şöyle bir "tavsiye" var:

"Sağlık İl Müdürü Fikret Purtul, (...) köylüleri uyararak dikkatli olmalarını istedi" (!)

Köylüler neye dikkat edecekler? Hayvanlara yaklaşmamaya mı, yoksa etraflarında uçuşan sineklerin söz konusu virüsü taşıyıp taşımadıklarına mı? Her iki halde de işleri çok zor.

Önümdeki haber şöyle devam ediyor: "Aynı köyden hastalık teşhisi ile iki kişinin hayatını kaybetmesi üzerine köylüler de panik yaşamaya başladı. Sağlık İl Müdürlüğü ekipleri ölenlerin yakınlarından kan örnekleri alarak incelemeye aldı. (...) Sağlık Müdürlüğü teknik ekipleri köydeki hayvanları, gübrelikleri ve köy çevresini ilaçladı.!

Alınan bu önlemler de çok gülümsetici doğrusu... Köy yerinde (bilenler bilir) "hayvanlar, gübrelikler ve köy çevresi" nasıl ilaçlanabilir ki? Ayrıca bu yeni tür "kene" büyükbaş bir hayvan değil ki, köyü karantinaya alıp hiç değilse çevre köyleri bu virüsten koruyabilesiniz...

İsterseniz, büyük çoğunluğu kasaba ve şehirlerde oturan gazete yazar ve okurları olarak kendimizi bir an için "panik içinde" oldukları söylenen köylülerin yerine koyalım: Etrafta sinekten bol bir şey yok; bu uçuşan varlıkların hangisinin virüs taşıdığı meçhul; hayvanlarımız ilgilenilmeyi bekliyor; çoban Emin Köbüt ve ablası Neriman Aktaş bir iki gün içinde "keneler tarafından" öldürüldüler... Çocuklar mecburen dışarıda oynuyorlar..

Nasıl buldunuz? Bir "korku filmi"nden farkı var mı?

Ama bu korkutucu haberlere rağmen bugüne kadar Sağlık Bakanlığı'ndan konuya ilişkin ciddi bir açıklama da yapılmadı.

Madem öyle hadi biraz da "popülizm" yapalım da tam olsun bari: Ne dersiniz, söz konusu "kene" Bodrum'da filan ortaya çıksaydı, bu "sinek" haberleri böyle kıyıda köşede kalır mıydı? Sağlık Bakanlığı bu derece sessiz kalır mıydı?

Bir "popülizm"(!) örneği daha: Cevabı siz verin...

KÜRŞAT BUMİN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan