T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 23 HAZİRAN 2006 CUMA | ||
|
Türkiye'de statüko denilince akla hemen bürokrasi geliyor. (Asker-sivil) bürokrasinin kendisini devletin gerçek sahibi gibi gördüğü, iktidarını kimseyle paylaşmak istemediği söylenir. Her türlü manipülasyon da bu çevrelere atfedilir. Bunda doğruluk payı olabilir, ancak bürokrasi şimşekleri üzerine çekse de başka kurumlar bu misyonu daha rafineri ve dolaylı şekilde sürdürüyor. Mesela medya... Demokratik sistemlerde sivil toplum örgütleri ve medya kuruluşları sürecin gerekli ve önemli aktörleridir. Burada bahsettiğim pozitif anlamda bir rol değil. Medyanın toplum mühendisliğine soyunmaya, iktidarları parmağında oynatmaya, yeni dini anlayışlar üretmeye, iç ve dış politikaya yön vermeye çalışmasından bahsediyorum. Türkiye'de öyle kalemler var ki, kendilerini hancı, iktidarları yolcu olarak görüyorlar. Akıl vermenin ötesinde hem manipülasyon hem de kendi çapında operasyon yapıyorlar. Mevzu hadislerin çıkarılmasından başörtüsünün bağlanma şekline, ABD ile ilişkilerden devlet kurumlarında kimin hangi göreve getirilmesi gerektiğine kadar bir dizi konuda kendi görüşlerini, kendi adamlarını, kendi pozisyonlarını, kendi çıkarlarını dikte ediyorlar... Cumhurbaşkanlığı seçimine iki yıl kala medya kendi gündemini dayatmaya başladı. Başyazarların "Cumhurbaşkanı oluyor musun" soruları Başbakan'ı uzunca bir süre ablukaya aldı. Medya beklediği cevabı alamayınca be kez de "Niçin bu kadar çok Cumhurbaşkanı olmak istiyorsun?" diye baskı yapmaya başladı. Zamanı gelmeden sorulan soruya verilmeyen cevap, Başbakan'ın Cumhurbaşkanlığı için yanıp tutuştuğu gibi çarpık bir anlayışla yorumlandı. Gazeteciler uçakta Erdoğan'ı sıkıştırıp benzer sorular soruyor. Erdoğan "cevap vermesem, vermedi diye bildiğinizi yazacaksınız" diyerek, adayın taşıması gereken genel geçer şeyler söylüyor. Bu kez medya hep bir ağızdan "kendisini tarif etti" diye yükleniyor. Yukarısı bıyık, aşağısı sakal... Bence artık medya lafı eveleyip gevelemek yerine kendi adayını açıklamalı. Bunca yıldır iktidarlarla oynayan, borsa düşürüp borsa çıkaran, ekonomik ve siyasi krizlerin gizli etkileyicilerinden olup hiç fatura ödemeyen, iktidarın doğal ortağı gibi davranıp hiç seçime girmeyen medya doğrudan kendi içinden bir aday çıkarıp perde arkasından perde önüne çıkmalı. Herhalde sonuç herkesin malumudur. Tüm kurumların yaptıkları tüm araştırmalarda istikrarlı bir şekilde en güvenilmez kurumların başında gelen medya bir kısım emekli askerlerin/savcıların kurdukları partiler kadar bile oy alamaz. Başbakan'dan bekledikleri cevabı alamayan bir kısım gazetelerin özellikle dün tartışmaya açtıkları "darbe olur mu, medya darbede ne yapar, kim darbeyi destekler/desteklemez" yazıları da bu manipülasyonun organize bir parçası olarak okunabilir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |