Ana Sayfa
Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
Aktüel
Spor
Yazarlar
Televizyon
Sağlık
Bugünkü Yeni Şafak
657'liler Ailesi
Bilişim
Çalışanın Sesi
Diziler
Düşünce Gündemi
İzdüşüm
Kültür-Sanat
Nar-ı Beyza
Okur Sözcüsü
Röportaj
Sinema
Yemek
Zamanda Yolculuk
Bize Yazın
Abone Formu
Temsilcilikler
Reklam
Künye
Arşiv

Yeni Şafak'ta Ara

	Ali BAYRAMOĞLU alibayramoglu@turk.net

Brezilya- Hükümete yönelik en yoğun eleştirilerden birisi Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın bol yurtdışı seyahat yapmasıdır...

Hatta bu eleştiriler gündeme gelince, Demirel'in başbakanlığı sırasında "neden yurt dışı seyahati yapmıyorsunuz" sorusuna verdiği "komutan karargâhını terkeder mi kardeşim..." yanıtı hatırlatılır siyasi sohbetlerde...

Şaka değil...

Demirel bu ülkeyi tam 10 yıl yurt dışına çıkmadan, dünyada ne olup bittiğini bilmeden, Türkiye'nin derdini dış dünyaya anlatamadan yönetti..

1980'den hemen önce dünyayı renkli televizyon teknolojisi sararken Demirel'in Tekirdağ'da devasa bir renksiz televizyon tüp fabrikasının temelini atması yeteri kadar anlatır olup biteni...

Ama her şeye rağmen belki de kendisine göre haklıydı Demirel...

Nitekim İsmet Paşa'yı, paşa ABD'yken bir bütçe oylaması sonrası iktidardan alaşağı eden o değil miydi? Hatta İsmet Paşa'nın haberi ABD Başkanı Johnson'la görüştüğü sırada, başkanın "Biliyor musunuz Sayın İnönü, şu an iktidardan düştünüz" sözleriyle öğrendiği rivayet edilir.

Türkiye o günden bugüne, soğuk savaştan globalleşmeye, askeri dokudan nisbi sivil dokuya epey yol aldı.

Ulusal çıkarlar ile uluslararası politikanın, uluslararası karar birimlerinin iç içe geçtiği bir çağda yaşıyoruz...

Kim bilir ilerleyen yıllarda belki de Kerkük, Irak, hatta Kıbrıs sorunu ülkelerin vereceği oylarla BM'de karara bağlanacak konulardan olacak.

Kaldı ki bugün Ortadoğu meselesi, Irak, İran sorunları Türkiye'nin salt bölge dengelerine ve kendi ulusal çıkarlarına göre ayarladığı resmi politikalara sığmaz hale geldi.

Ortadoğu bugün sadece ABD'nin ya da Rusya'nın, Avrupalı büyük güçlerin meselesi değil. Kanada, Brezilya gibi ülkelerin de ilgi alanına giriyor. Dengelerin oluştuğu, güç kartlarının karıldığı arena artık çok geniş...

Brezilya'ya uçarken sohbet ettiğimiz Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan'ın kimi tespitleri son derece ilginçti:

"Bugün Brezilya'nın Latin Amerika'da bir önderlik durumu var, diğer Latin Amerika ülkelerini etkileyebiliyor. Ve bu ülke Türkiye'ye sempati duyuyor. Ayrıca Ortadoğu poliktasıyla yakından ilgililer. Kaldı ki ülkelerinde El Turco tabir edilen Ortadoğu kökenli, siyasi ağırlığı olan bir grup var. Özetle Brezilya bizimle özellikle Irak konusunda işbirliği yapmak istiyor. Bu, son derece değerli bizim için. Malum Brezilya, şu an BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliğinin en güçlü adayı. Böyle bir ülkeyle politik yakınlaşmamız bizim için çok önemli...

Biliyorsunuz 46 yıl sonra 2009-2010 dönemi için biz de BM Güvenlik Konseyi geçiçi üyeliğine adayız. Latin Amerika ülkelerinin bizi desteklemesi bu açıdan da son derece önemli. Ayrıca ticari ilişkilerimiz için de önemli bir araç Brezilya. Amerika'da AB'ye benzeyen Mercurso adlı bir yapılanma var. Bu yapı içinde ticaret yapmanız için belli süreçlerden geçmeniz gerekiyor. Brezilya bizim önümüzü açan bir ülke...

Bu mantık sadece Brezilya için değil. Afrika ülkeleri ve Çin için de geçerli..

Bu temas ve seyahatlerle bugüne ve ileriye dönük çok önemli kazanımlar elde ediyoruz..."

İçeriden, uzman, yansız bir Dışişleri bürokratının dış seyahatlerin yoğunluğu ve manası üzerine yorumu böyle...

AK Parti'nin karşı kutbunda yer alan bir siyasi partinin, CHP'nin eski milletvekili Kemal Derviş de aynı vurguyu yapmıştı birkaç ay önce...

Türkiye kendi sorunlarını çözme, varoluşunu sürdürme, hatta mümkünse bir gün bir dünya gücü olma hedefine bu yolla ulaşacak...

Kimi konularda Türkiye'nin manasız ideolojik tartışmaları aşması, Türk dış politikasının ilk ipuçları İsmail Cem zamanında ortaya çıkan devasa hamleyi görmesi gerekiyor...

Geri dön

Yazdır

Yukarı