T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 20 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


Hakikati kan ile örtmek

  • LEYLA İPEKÇİ KAPLANOĞLU
    İnsan varoluşundan tapınma ihtiyacını soyutladığınızda, fıtratından gelen tapınma gereksinimi artar ve yatay bir eksende her mefhuma doğru yayılmaya başlar giderek: Cinselliğe, ihanete, ırka, toprağa, ulusa, psikoloğa, şarkıcılara, futbolculara, katillere vs tapınma katsayısının günümüzde bu kadar tavana vurmasının nedenlerini biraz da kutsalın içini boşaltarak seküleri kutsal ilan etmemizde aramalıyız.

    SEKÜLER KUTSALLAŞTIRMALAR

    Kendi elimizle yarattığımız her ilah için daha fazla kibirleniyor, gururlanıyoruz. Bu bir bakıma Tanrı'nın yerine kendimizin geçmiş olduğunu vehmetmek demek. Böylesine kibir, cüret ve kendini bilmezlik tam olarak şirkin kapsama alanına dahil değil midir? Tek ilah Allah'tır diye zikredilen bir dinde? Devleti putlaştıran, ulusu, ırkı putlaştıran her dogma bizi ezelî sebepten uzaklaştırmıyor mu?

    Din-dışı kalan dogmalar sorgulanamadıkları için sizi derinleştiremez. Dinin 'sorgulanamazları' ise size daima kalbinizin açıklığı oranında yeni yanıtlar yollar. Varolanda sizi derinleştirebilen yalnızca dini dogmalardır. Diğerleri ruha değil nefse hizmet eder ve mutlaka iktidarı ele geçirmek veya hiç bırakmak istemeyen karanlık odakların elinde erdemlerinizi suistimal ederek sizi paçavraya çevirirler. Aynı amaçla bazı dogmalardan müthiş ilkeler türetilmiştir. O ilkeler ki iktidara oynayan kimi mercilerin elinde insanın erdemleriyle yer değiştirmeye başlamıştır sık sık: Örneğin bir bakmışsınız geniş kitleler bazı faziletler arasında devletin bekası için kurşun atmayı da saymaya başlayıvermişlerdir hiç yadırgamadan.

    KAHRAMAN KİM, HAİN NE DEMEK?

    Toprağını korumak için direnmek ve kanını bu uğurda feda etmek, hatta toprağını ve canını korumak için savaşanlara destek olmak, haksızlıklara, zulme, işkenceye, devlet terörüne karşı direnmek faziletli bir davranıştır kuşkusuz. Ama birtakım iktidar odaklarının gizli elleri tarafından yönlendirilen çeşitli kurumların bekası adına siviller üzerinde bir şaibe yaratıp bu bahaneyle onlara kurşun sıkmak aynı şey midir? Oysa aynı birimlerle tartılabiliyor terazide. Sorgusuzca. Kahraman olmakla hain olmak arasındaki farkın neredeyse sıfırlandığı bir memlekette düşünce suçuyla yargılanan bir yazarla tescilli bir katil yine aynı birimle tartılabiliyor rahatlıkla. Kavramlar karmakarışık. Vatan ile devlet aynı şey olarak algılanıyor. Devlet bir aygıttır ve vicdanı yoktur oysa. Vatan ise uğruna ölebilecek insanlarla oluşur. Devlet adına kan dökmek ile vatan uğruna kanının son damlasına dek çarpışmak arasındaki fark neredeyse hain ile kahraman arasındaki fark kadardır. Unutuluyor. Neden?

    VİCDAN NEREYE DÜŞER?

    Çeşitli dogmaların sorgulanamazlığı yüzünden. Sağcı bir partiye mensupsanız, devlet adına cinayet işleyenleri solcular kadar rahat eleştiremez oluyorsunuz. Zaten solcular kendi davaları için çıkardıkları çıngarı sizin haklı mağduriyetleriniz söz konusu olduğunda çıkarmamış oldukları için solculara tepkiniz ağır basıyor. Neye karşı? Vicdanınıza. Siyasi ilkeler gereği vicdanınızın üzerini örtmeye başlıyorsunuz. Üstelik bu örtme işlemini gönlünüz rahat yapabilmeniz için size çeşitli seçenekler sunuluyor: Bayrağımızı çiğnemeye kalkıştılar diye bir laf ortaya atılıveriyor ve siz davanız adına öfkelenmekte daha da haklı hale geliyorsunuz. Bayrağınızla örttürüyorlar size vicdanınızın üzerini. Kimi zaman da 6-7 Eylül olaylarındaki gibi provokasyonlarla, yalan haberlerle.

    Daha dün askere gitmeyi, savaşmayı reddeden vicdani retçiler için verip veriştiriyordunuz. "Beğenmiyorsan çek git" diyordunuz. Bugün vatan sevgilerini, vatandaşlarını katlederek kanıtladıkları için askerlik yapmayan suçluları normal karşılar oldunuz. Anti-sosyal kişilik teşhisiyle çürüğe çıkmalarına tepki vermiyorsunuz ama eline silah alıp masumları öldürmek istemediğini söyleyen vicdani retçileri eleştiriyorsunuz. Bugün de sizin öfke ve intikam hislerinizi milli hassasiyetlerinizi kaşıyarak kabartanlar tarafından bir kez daha kapanıyor vicdanınızın üzeri.

    Kim mi onlar? Sizin öfke ve kininizden nemalanarak AB karşıtlığından AKP iktidarına, türban yasağından YÖK'e, etnik terörden irticai faaliyetlere her kavramı kendi bekaları uğruna kullanan, yeniden üreten, yeni aktörler türeten, siyasi her kelimenin geniyle oynayan ve sözümona entelektüel tanımlarla bilinçaltlarımızı ele geçirerek daima daha derinlere çakılmayı sürdüren bir zümre. Ama uzantıları her an solda ve sağda; çeşitli bürokrat, stratejist, iş adamı, gazeteci, ekonomist, köşeyazarı, araştırmacı-yazar, haber programcısı, yapımcısı vesaire.

    Sizi kuşaktan kuşağa milli hassasiyetler, ülkü, devletin bekası, yabancı düşmanlığı gibi mefhumlarla daima diri, kıpır kıpır tutan bu becerikli beyler olmasa, sizde düşmanlık edecek bir tutam kin kalmasa nasıl korunacak milli kimlik bilinciniz? Birileri devletin bekası için kurşun sıkıp kan dökmeyi tv dizileriyle meşrulaştırdıkça, magazinleştirdikçe, katletmeye haklı nedenler ürettikçe siz de havada kapışıyorsunuz katillerin kahramanlık hikayelerini. İmrendiğiniz, kurban kestiğiniz katiller bir bakıyorsunuz bu sayede sıradan cinayetlerini kahramanlık gösterileriyle size yutturmakta hiç zorluk çekmez olmuşlar. Kanını döktükleri insanların karanlık ve şüpheli kişiler olduğunu ileri sürmeleri yetiyor.

    FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER VE TETİKÇİLERİ

    Siz zaten o vakte dek yalnızca dizilerle değil, özellikle de sol cenahta gibi duran çeşitli araştırmacı yazarların çok satan kitapları sayesinde şaibeli ilişkiler ve gizemli topluluklar açısından belli bir kıvama getirilmiş, düşmanlık tazeleyeceğiniz yepyeni öteki'lere kavuşmuşsunuzdur. Esrarengiz bir dil kullanarak, çaktırmadan hedef göstererek şüphelenmenize, komplo içinde komplo aramanın inceliklerine vakıf olmanıza hizmet eden bu dedikodu düzeyindeki araştırma kitapları, magazin diliyle de desteklenerek aportta bekler hale sizi getirmişlerdir. Faili meçhul kalacak cinayetleri ve ortaya hiç çıkmayacak bağlantıları sürdürmek için artık tek bir cümle eksiktir. "Maktulün de şaibeli ilişkileri vardı" gibi. Bu derin beylerin en masum, en ilkeli, en duyarlı hedef kitlesi siz olmalısınız. Çünkü sorgusuzca, dogmatik bir heyecanla, bir 'makbul vatandaş' refleksiyle havada kapıveriyorsunuz bu lezzetli yemleri.

    'Kökeni yüzünden vurduk, karanlık ilişkileri yüzünden vurduk' gibi kulplarla kendi kanlı eylemlerini kahramanlık martavallarıyla süslemiş katillerin işi bu raddeden sonra o kadar da zor değildir artık. Maktullerini ortadan kaldırmaya yine bazı beyler tarafından yetkili kılınmış, ehliyet verilmiş bu kişiler, yargısız infaz yaptıklarını değil, bir kötülüğü ortadan kaldırdıklarını söyleyerek sizin nazarınızda daha da prim yapmaya başlayacaklardır giderek. İrili ufaklı nice hileli plan doğrultusunda üretilmiş kavramlara sığınarak, aynı gizli odakların karanlık iktidarlarına secde ediyor, sahte ahitler imzalıyorlar. Kabul görmüş kahramanlıklarına halel gelmesin diye, gerçekte kimlerin günah keçisi olduklarını umursamıyorlar. Birilerinin şişmiş hesaplarına hizmet eden bu tetikçiler, belki zamanla hakikatin ne olduğunu merak etmek yerine, bu takılan kulplara kendileri de inanıyorlardır.

    Devletin bekasını koruduklarını sanarak kendilerini kahraman gören bu tetikçiler esas olarak kimler tarafından kullanıldıklarını, hiyerarşik piramidin en üstünde kimlere hizmet ettiklerini çoğunlukla bilmiyorlar bile. Bilmedikleri için tehlike arz etmeleri veya bir gün davaya ihanet etme ya da şantaj yapma ihtimalleri azalıyor. Kahraman olmaya giden yol tabii kolay değil. Henüz kendileri için ısıtılıp sizin onayınıza sunulacak daha nice senaryo var sırada. Sır ve gizem dolu uluslararası ilişkiler, iyi niyet gösterileri, depremzedelere dağıtılacak milyon dolarlar var. Sizin nazarınızda sadece kahraman değil, melek ilan edilecekler daha. Oyun belki de yeni başlıyor. Aman dikkatli izleyin bu kahramanlarla ilgili yeni vukuatları.

    MİLLİ HASSASİYETLERİ MANİPÜLE ETMEK

    Hakikat her nerede ise, elleri kelepçelenmiş, ağzı bantlanmış bir biçimde açığa çıkmayı bekliyor. Sizin etrafı görememeniz yüzünden belki daha çok bekleyecek. Milli tetikçilerin kişisel hikayeleri öne çıkarıldıkça, çeşitli kurumlara yazdıkları tuhaf mektuplar tam da bugünlerde ele geçirilip medyaya döküldükçe kafalar iyice bulandırılıyor. Bu haldeyken, bu karanlık eylemlerin ardındaki gerçekler giderek hiçbirinizin ilgisini çekmez oldu. Şaibeli diye katledilen kişilerin kemikleri sızlıyordur, çünkü asıl şaibelilere onları öldürenler kulluk ediyor. Sizin de etmenizi talep ediyorlar durmadan. Zaten kendileri için yazılan hikayeye, egolarının da katkısıyla öyle bir inandılar ki, bizzat nesnesi oldular kendi kahramanlıklarının. Böylelikle de birer aygıta dönüşmeye başladılar giderek; vicdanları tıpkı bir devlet gibi yok oldu. Yok olmadı aslında, içeri kaçtı diyelim. Kendini devlet sanmak da şirk değil midir? Ya sizin de o ilaha tapmanız için her yolu mubah görmek?

    Sizin mantığınızdan hareketle sormak istiyorum: İktidar elinize geçtiğinde Amerikalıların yaptığı gibi insansız uçaklar fırlatıp sivil halkları mı katledeceksiniz? Almanların yaptığı gibi vicdan testlerine mi tabi tutacaksınız ikinci sınıf vatandaşlarınızı? Büyük Ortadoğu Tuzağı'na, İsrail'in nükleer silahlarına, emperyal niyetlerle bu coğrafyada aramıza nifak tohumu sokarak bizi birbirine düşüren bazı Batılı güçlere karşı elini masum kanlarıyla kirletmiş tetikçilerinizle mi savaşacaksınız? Halkınızın milli kimliğini ve vatanınızın onurunu her fırsatta, resmi dille söylemek gerekirse komünizm, irtica, bölünme gibi akımlara karşı salt dogmatik bir düşmanlık besleyerek mi koruyacaksınız? Kimliğinizi tartan tek ölçü manipüle edilmiş milli hassasiyetler olduğunda, nefret ve intikamınızın da tek birimi bu olmaz mı? Kimliğiniz sık sık krize girmez mi?

    HAVA KARARMADAN UYANIN

    Müslümanların nefse karşı cihadı, kan ve hakikat arasındaki ilişkiye dair bir şeyler hatırlatsa keşke size. Hz. Ali, düşmanını kıskıvrak yakalamışken, düşmanın kendisine nefretle tükürmesi üzerine onu serbest bırakır. Şahsi bir öfkenin nefsinde uyandığını fark etmiştir, bu yüzden savaşmaktan vazgeçtiğini söyler ve savaş alanını terk eder.

    Siyasi konjonktüre ve derin çıkarlara göre ya laiklik elden gidiyor ya da vatan elden gidiyor diye şahlananların ve her daim kendi elleriyle sizi çaktırmadan besleyerek kullananların ekmeğine daha ne kadar yağ süreceksiniz? Sınıfsal, dini, etnik, stratejik... Gerekli her çeşit bölünme zihinlerde çoktan tamamlandı. Hava kararmadan uyanın!

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi