T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 OCAK 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Hayrettin KARAMAN

Evrim teorisi (2)

Allah'a inanmayan maddeci filozoflar yaratmaya inanmaz, varlıkların nasıl vücuda geldiği konusunda hiçbir mantıki tutarlığı olmayan "tesadüf"ten (kendi kendine, rastgele oluştan) başka bir açıklama yapamazlar. Kendiliğinden var olan cansız maddeden canlı varlıkların ve bunlar içinde de en gelişmişi olan insanın nasıl var olduğu konusunda tutundukları düşünce evrim teorisidir. Bu teorinin eski Yunan düşünürlerine kadar uzanan kökleri bulunmakla beraber sistematik evrim teorisi Lamarck ve Darwin'e aittir. Lamarck 1809'da neşrettiği Zoolojik Felsefe isimli kitabında, Darwin de 1859 da yayımladığı Türlerin Menşei isimli kitabında evrim teorisini ileri sürmüşlerdir. Lamarck evrimin, türlerin tabiatında var olan evrimleşme özelliğinden kaynaklandığına inanırken Darwin evrimleşmenin böyle bir özellikten değil, tamamen dış şartlardan kaynaklandığını ve tabîî seleksiyonla oluştuğunu iddia eder. İlmî gelişmeleri uzaktan/geriden izleyen ve bilimi ideolojiye alet eden geri kalmış ülke bilimcileri evrim teorisini bilimin ispat ettiği bir gerçek gibi ileri sürmüş ve buna dayanarak, bazan bilim adına sahtekârlıklar da yaparak (örnekler için bak.M. Bayraktar, İslam'da Evrimci Yaratılış Teorisi, İst. 1987, s.196 vd.) yaratılış inancına karşı çıkmışlardır. Konuya tarafsız ve bilim açısından yaklaşanlara göre evrim teorisi adı üstünde bir teoridir; bilimin ispat ettiği, benimsediği bir gerçek değildir. Darwin gibi evrim teorisini oluşturanların samimi itirafları ve tereddütleri vardır, Darwin'den sonra da biyolojide ve paleontolojide çeşitli/farklı görüşler ve tespitler olmuştur (Örnekler için bak. Y. Sezen, Maddeci Felsefenin Çıkmazları, İst. 1996, s. 144 vd.).

İslam düşüncesinde üç ekol bulunduğunu biliyoruz: Kelam, felsefe ve tasavvuf.

Kelamcılar da sünnî olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Sünnî olmayan kelam mezheplerinden Mutezile'ye mensup Nezzam (öl. 835 veya 845 m.), Câhız (öl. 869 m.) gibi bazı alimler ile zühd döneminden sonra yetişen bazı mutasavvıflar "evrimci yaratılış teorisi" diye isimlendirilmesi mümkün olan bir teori ileri sürmüşlerdir. Hemen zikretmeliyiz ki bu teori, İslam inancı ile bağdaştırılması mümkün olmayan materyalist ve ateist varlık ve evrim düşüncelerine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıkmıştır ve ortak unsur yaratılış inancıdır; yani her şeyin yok iken Allah tarafından yaratıldığına inanmaktır. Her şeyi yok iken yaratan Allah, evrimci yaratılış teorisini ileri süren İslam düşünürlerine göre türleri ayrı ayrı ve birden yaratmamış, birinin diğerinden evrimleşme yoluyla oluşmasını sağlamıştır. Bu "birinin diğerinden oluşması" da, ilk yarattığı maddenin, aslın, çekirdeğin, kendinden sonra meydana gelecek bütün türleri bilkuvve (onda gizlenmiş olarak) içermesi sebebiyle olmakta, bu özelliğe dayanmaktadır. Bu konuda değerli bir çalışma yapmış bulunan M. Bayraktar'a göre İslam düşünürlerinin evrimci yaratılış teorileri bilim bakımından darwinizm ve lamarckizmden daha sağlam temellere oturmaktadır (ag.esr. s. 195 vd.).

Ehl-i sünnet kelamcılarına (sahih İslam inancını açıklayan ve farklı inançlara karşı savunan alimlere) göre Allah Teâlâ bütün türleri birden ve ayrı ayrı yaratmıştır. Türler arasında evrimleşme yoluyla geçişler yoktur, evrim türlerin kendi içinde olabilmektedir. Bu inanç ve düşüncenin dayandığı naslar (insanın yaratılışı ile ilgili olanları) ve kısaca açıklamaları şöyledir:

İnsan suresinin 1. âyetine göre "İnsanın (varoluş tarihinde) adının sanının bulunmadığı bir zaman parçası şüphesiz gelip geçmiştir". Bu âyet, insan yok iken yani bir varlık değilken kesinlikle üzerinden bir zaman geçtiğini, yaratılışı tamamlanıp mükemmel bir insan haline gelinceye kadar varlıklar arasında bulunmadığını ifade eder. Çünkü insan yaratılışı tamamlanmadan önce yeryüzünde toprak, sonra babasının sulbünde bir sperm ve anasında bir yumurtadır. Daha sonra ana rahminde bir embriyo haline gelmektedir. Nitekim Yüce Allah 2. âyette insanı "katışık bir nutfe"den yani ana rahminde döllenmiş bir yumurtadan yarattığını ifade buyurmuştur. Kendisine görme, işitme gibi organlar da lütfedilen bu varlık artık yükümlülüklere muhatap ve imtihana tabi tutulabilecek bir kıvama gelmiş olmaktadır (insanın yaratılış aşamaları hakkında bilgi için bk. Hac 22/5; Mü'minûn 23/12-15; Kıyamet 75/37).

Konuya devam edeceğiz.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi