T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Yeni dengelere doğru (2)

Bir Dışişleri yetkilisi bir hafta kadar önce şu değerlendirmeyi yapıyordu: "2006 ve 2007 yılları Türkiye'nin hem dış hem iç politikası açısından için en önemli, en belirleyici mesele Irak olacak..."

Bu tespit sadece iç ve dış dinamiklerin nasıl bir bütün oluşturduklarına işaret etmekle kalmıyor. Irak işgali, İran sorunu, karikatür kriziyle her geçen gün azan "Batı-Doğu gerilimi"nin Türkiye'nin iç siyasi ve toplumsal dengeleri üzerinde ne denli etkili olduğuna da işaret ediyor.

Nasıl?

Bir kere şu oldukça açık:

Türkiye'de iç ve dış dinamikleri cem eden önemli potalardan birisi "yeni ulusalcı dalga" haline gelmiştir. Nitekim AB meselesinin Ermeni soykırımından Kürt meselesine, din hürriyetinden düşünce özgürlüğü davalarına uzanan sert sorunlar üzerinden yol açtığı iç kapanmacı bir milli irade tartışması ve hassasiyeti bu dalgayı besleyen önemli bir musluktur. Bunun yanında bölgede, dünyada yaşanan Doğu-Batı eksenine oturan karikatür krizi gibi her gerginlik Batı tedirginliğini tetiklemekte ve Türk iç siyaset alanında bir "ulusalcılık girdisi" haline dönüşmektedir...

Buradan iki sonuç çıkar:

1. Değişim karşıtlığı ve Sevr paranoyası üzerine oturan yeni "ulusalcı dalga temel olarak AB-Türkiye ilişkilerinin de içinde yer aldığı global gerginlikten, yani dış dinamiklerden beslenmekte"dir.

2. Genel seçimlere doğru geri sayımın başladığı da dikkate alınırsa, milli hassasiyeti yüksek bir seçmen kitlesine sahip AK Parti de dahil olmak üzere "tüm siyasi partiler bu dalgadan hem etkilenecek hem faydalanmak isteyeceklerdir".

Peki bu durum Türkiye'nin iç politikasını nasıl etkiler?

Önce şunu görmek gerek:

Dünya ve bölgedeki muhtemel yeni gelişmeler ulusalcı dalgayı azdırma riski taşımaktadır.

Nitekim İran meselesi Mart ayından itibaren yükselen bir krize sahne olacak, bölgede saflar muhtemelen bu çerçevede tutulacak, "Türkiye daha aktif, görünür ve İran'a mesafe alan bir politika izlemek zorunda kalacaktır."

Benzer bir şekilde Irak da önümüzdeki yıl içinde kritik, belirleyici ve sembolik gelişmelere sahne olacaktır. Sırasıyla Irak'ta yeni hükümetin kurulması, Anayasa'da yapılacak tadil, ABD askerlerinden bir bölümünün çekilme, yerine uluslar arası güçlerin gelme ihtimali, yerel seçimler ve Kürkük'ün statüsü bu bölgede yeni bir sayfanın açılacağını göstermektedir.

Bu safhalar sonrası "özerk Kürt yönetiminin de hukuki geçerlilik kazanacağı bir Irak federasyonu tescil edilecektir"..

Bu çerçevede "Türkiye'nin bölgeye yönelik dış politikası" önemli ölçüde şimdiden değişmiştir. Eski MİT mensuplarının gazete yazıları, askerlerin üstü kapalı açıklamaları, Dışişleri yetkililerinin her fırsatta vurguladıkları "yeni politika" bu federasyonun kabul edilmesi ve içe sindirilmesi üzerine kuruludur.

Bu çerçevede Türk dış politikasının izleyeceği yeni yol, özellikle Kuzey Irak'ta "büyük ağabey" rolü oynamak, esnek ve barışçıl sınırlar ilkesini hayata geçirmektir. Buna yaparken "Türkmen kozu ya da politikası önemli ölçüde bir kenara itilecek", Türkiye Irak'taki dengeler açısından kaçılmaz olarak "Şii gücü karşısında Sünni kartını açmak zorunda kalacaktır".

Aslında bugün yapılmaya çalışılan da budur.

Sorun bunun kamuoyuna anlatılmasındadır.

Nitekim federasyon ve Kürt bölgesi gerçeğini, ulusalcı dalgadan ve tepkilerden duyduğu endişeyle bugün bile rahat bir şekilde ifade edemeyen Türk siyasetinin, yarın ne tür büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağı ortadadır.

Ufukta görünen kara şimdiden şunu söylüyor:

Dış politikanın rasyonalitesi ile seçimlere doğru iç politikanın rasyonalitesi arasındaki makaslar ciddi olarak açılabilir...

Dış politika rasyoneli iç alanda siyasi iktidarı da karşına alabilecek bir ulusculuğu derinleştirebilir. Buna karşılık iç dinamiklere seçimler nedeniyle boyun eğme Türk dış politikasını, oradan hareketle rejim dengelerini zora sokabilir...

Evet "yeni ulusculuk kıskacı"nın böyle bir yüzü var.

Herkes elini akıllıca oynamalıdır...

Aksi halde tüm bir ülke zarar görür...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi