T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
D Ü Ş Ü N C E G Ü N D E M İ | 10 ŞUBAT 2006 CUMA | ||
|
Kutsal savaş
Peygamber Muhammed'in önce Danimarka, ardından da Avrupa gazetelerinde yayımlanan karikatürleri etrafında dünya ölçeğinde kopan gürültü patırtının gazete manşetlerinde dikkat çekilen meselelerle hiçbir ilgisi yok. Aslında bu manşetler, asıl gerçek ve kritik sorunları bulanıklaştırıyor. Manşetlerden, meselenin İslâm'ın kutsallarıyla Batılı ifade özgürlüğünün arasındaki çatışma olduğunu okuyoruz. Kıta Avrupası'nda büyük gösteriler, boykot çağrıları, iş bırakma eylemleri ve şiddete başvurma girişimleri yoktu. Bununla birlikte yoğun bir öfke vardı ve bu öfkeyi anlamak önemlidir. MÜSLÜMANLARA KARŞI AYIRIMCILIK İlkin şu: Avrupalı Müslümanlar için mesele, İslâm'da nelere izin verilebileceğinden çok ayrımcılık meselesidir. Elbette ki, Peygamberi terörist olarak resmetmek tepelerini attırdı. Bu olay, Avrupa'ya hızla yayılan İslâm-düşmanlığı ve Müslümanları aşağılama dalgasına büyük katkılar yaptı. Onlar, İslâm'ın, sürgit artan çifte standartların kurbanı olduklarına inanıyorlar. İfade özgürlüğü, elbette ki, doğru bir şey. Ama Avrupa, Müslümanların ifade özgürlüğünün önüne pek çok yasal ve sosyal sınırlar getiriyor. Oysa Yahudi-karşıtı karikatürler, her yerde yasal kovuşturmalara tabi tutuluyor. Her geçen gün çok sayıda Avrupa ülkesi, homoseksüel düşmanlığını ya da azınlıklara aşağılayıcı hakaretleri koruyan yasal düzenlemeler yapıyor. Cüceleri ya da özürlüleri alaya alan karikatürler saygın Avrupa gazetelerinde yayımlanır mı? Hayır! O halde, Müslümanları alaya alan ve zaman zaman ırkçı boyutlar kazanan karikatürlerin yayımlanması, bütün Avrupa halkları tarafından neden destekleniyor öyleyse? İkincisi de şu: Açık konuşalım. Dinî sembollere hakaret konusunda Müslümanlara farklı davranılmıyor. Şu çok aşırı laik Fransa'da bile, Katolik kilisesi, bir moda tasarımcısının Havarilerin yerine rüküş kadınları yerleştiren Kutsal Son Yemek tablosunun aleyhine açtığı davayı kazandı. İngiltere Başbakanı Tony Blair, geçen yıl, parlamentoya, sadece Hıristiyanlığa karşı değil tüm dinlere karşı hakareti yasaklayan bir yasa tasarısı sunmuştu. Sonuçta tasarının yasalaşmasını başaramadı; ama böyle bir şeyi denemesi bile önemlidir. EŞİTLİK VE ENTEGRASYON ÇAĞRISI Burada önemli olan nokta şu: Bu haftaki protestolar, Avrupa'daki ılımlı Müslümanlar için, ayırımcılık ya da özel muamele çağrısını değil, eşitlik ve entegrasyon çağrısını temsil ediyor. Bütün bunlar, İslâm dünyasında patlak veren şiddeti mazur göstermez. Mesela, Danimarka hükümetine karikatürleri yayımlayan gazeteyi cezalandırma çağrısı yaparak sorunu ilk kez uluslararası gündeme taşıyan Kopenhag'taki Arap büyükelçilerinin girişimleri bunun bir örneği. Çünkü bu, örneğin Suriye gibi seküler rejimlerin hâkim olduğu ülkelerin dini hassasiyetlere saygısızlıktan büyük rahatsızlık duyduğu gerçeğini gün ışığına çıkarıyor. Karikatürlerin kınanması, elbette ki, dînî hassasiyetlerin yanında olmak, iç düşmanlarını (büyük ölçüde militan İslâmcıları) kendi "silah"larından mahrum bırakmak ve Avrupa'daki kendi göçmenlerine destek çıkmak gibi daha pragmatik kaygılara dayanıyor. LAİK ARAP REJİMLERİNİN İKİ YÜZLÜ TEPKİLERİ Gerçekte, İslâm'ı koruma bahanesiyle pek çok Arap hükümetinin bastırmaya çalıştığı işte bu özgürlüktür. Bu bağlamda, Avrupa'daki protestoları hangi Müslümanların düzenlediklerine bakmak oldukça ilginç olabilir: Pek çok sözde fundamentalist grup, protestolara pek fazla katılmadı, sessiz kaldı. Protestolar, laik Cezayir yönetimiyle yakın ilişkileri olan Fransız Müslüman Konseyi'nin başkanı Dalil Boubakeur [Delil Ebubekir] gibi ılımlı Müslümanlar tarafından düzenleniyor. Başka bir ifadeyle, siyaset, dinden daha büyük rol oynuyor burada. Aynı şekilde, Suriye ve Mısır gibi ülkelerdeki otoriter Arap yöneticiler, bir yandan, Müslüman Kardeşlere baskı uygularken, öte yandan da, karikatür protestolarını kendilerine meşruiyet kazandıracak bir fırsat olarak görüyor ve kullanıyorlar. İslâm dünyasındaki, özellikle de Ortadoğu'daki kitlesel protestolar da aynı şekilde [baskıcı laik rejimler tarafından-YK] politize edilmektedir. En güçlü protestoların, Avrupa Birliği'nin en çok müdahil olduğu Filistin, Pakistan ve Suriye gibi ülkelerde gerçekleştirilmiş olması tesadüf değil. İSLAM DÜNYASINDAKİ BÖLÜNME Karikatür ajitasyonundan çıkarılacak en kötü ders, en bildik ders oldu: Karikatür ajitasyonunun, o derin ve tehlikeli "medeniyetler çatışması"nı temsil ettiği iddiası. Ama bu doğru değil. Oysa protestolar, İslâm dünyasının birliğini göstermek yerine bölünmüşlüğünü gözler önüne serdi. Bir tarafta, [özellikle Avrupa'da] sürgit çoğalan modernist [sekülerleşen] Müslümanlar topluluğu; öte tarafta ise iktidarlarını ve gizli çıkarlarını korumaya kararlı yaşlı ve otoriter politikacılar [ve İslâmcılar]. Modernist Müslümanlar, kendilerini, her şeyden önce ve öte Avrupalı olarak görüyorlar ve kendilerine göçmen olarak muamele edilmesine ve hakaretler edilmesine rıza göstermek istemiyorlar. Oliver Roy, Paris'teki Sosyal Bilimler Yüksek Araştırmalar Okulu'nda profesördür. Roy'un bu makalesi, Newsweek dergisinin 13 Şubat 2006 tarihli nüshasından çevrildi.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Kültür |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |