T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet OCAKTAN

'Hastalıklı zihniyet'in tuzağına düşmeden...

Bütün barış, hoşgörü, medeniyetler ittifakı adımlarına rağmen, Batı iflah olmaz bir 'İslam düşmanlığı' haleti ruhiyesi içinde kıvranıyor. Önce 'İslam tehdidi', 'İslamcı terör' ve 'radikal İslam tehlikesi' gibi kavramlar üretiyor, sonra da bu kavramlar üzerinden acımasız bir "öteki" düşmanlığı başlatıyor. Başbakan Tayip Erdoğan'ın hafta başında grupta yaptığı konuşmada altını çizdiği gibi, "Karikatür tartışması sadece bir karikatür tartışması değildir. Ötekini küçümseyen hastalıklı bir zihnin eseridir."

Sömürgeci geleneğinden devraldığı mirası hiçbir şekilde bırakmak istemeyen Avrupa, Müslümanlar'a ve İslam coğrafyasına yönelik aşağılamaları da demokrasi ve özgürlüklerin bir parçası olarak görüyor. Biraz da genetik kodlarındaki "Haçlı geleneği"nden devraldığı bir ruhla bütün İslam topluluklarını "ehlileştirilmesi" gereken "öteki" olarak görüyor. Bu yüzden de, azgın Batı saldırganlığına yönelik İslam coğrafyalarındaki bütün eleştirilerin üzerine "bağnazlık" ya da "İslamcı terör" etiketi yapıştırarak kendini dünyanın "beyaz efendisi" olarak ilan ediyor.

İşte şimdi, kendisinden olmayanı aşağılamanın, küfretmenin yeni bir küresel örneği ile karşı karşıyayız. Ve bu kampanya, nihai olarak Müslüman dünyanın başına yeni bir "küresel 28 Şubat" belası açmayı hedeflemektedir. Çünkü bu kampanya sadece Danimarka'nın Jyllands Posten gazetesinin salt "basın özgürlüğü" masalıyla başlattığı masum bir hareket değildir.

Nitekim, Jyllands Posten'in gönüllü olarak taşeronluğu istenilen ölçüde "kışkırtma"yı sağlayamadığı için diğer Avrupa ülkelerindeki taşeronlar devreye sokularak "nefret" daha küresel boyuta taşınmıştır. Ayrıca, Danimarka gazetesinin daha önce yayınlayacağını duyurduğu 'Hz. İsa karikatürü'nü yayınlamaktan vazgeçmesi de, bu işin planlı bir provokasyonun parçası olduğunu açıkça göstermektedir. Anlaşılan o ki, Avrupa bu dayanılmaz aşağılamayla Müslüman dünyayı bilerek ve isteyerek kendisine karşı bir çılgınlığa çağırmaktadır.

Doğrusu bu "sömürgeci iştah" insanın tüylerini diken diken etmektedir. Bu "küresel nefret" kampanyasını kimler planlıyorsa, Müslüman dünyayı biraz daha kışkırtarak, bazı çılgınların gidip Avrupa toplumlarında önemli cinayetler işlemesini adeta teşvik etmektedirler.

İşte bu "nefret senaryosu"nun, Müslüman dünya açısından hayati derecede önem arzeden noktası burasıdır. Evet, nefret kampanyalarına sessiz kalamayız, ama insanlığın felaketini hazırlayacak şeytani bir planın parçası da olmamalıyız. Çok şükür ki, Türkiye'deki siyasi irade, bu konuda son derece dikkatli ve "insanlık yararı"nı gözeten bir politika yürütmektedir. Bizzat Başbakan Erdoğan, İspanya Başbakanı Zapetero ile birlikte bütün dünya liderlerine bir mektup göndererek, "İnsanlığın ortak yararı adına, daha ağır bedeller ödenmeden evvel herkes bütün taraflar açılan bu büyük tahribatın tamiri için gayret göstermelidir. Hiç vakit kaybetmeksizin yapmalıdır" mesajını vermiştir.

Yine Başbakan Erdoğan, karikatürlerin esas itibariyle İslam toplumlarını bir "şiddet" tuzağının içine çekmeyi hedeflediğinin altını çizerek önemli mesajlar vermiştir: "Bu küstah tavır asla mazur görülemez. Ancak buna karşı gösterilen tepkilerin de sorumluluk sahibi herkes tarafından dikkatle analiz edilmesi ve şiddet içermemesi şarttır. Dikkat edin söz konusu karikatürler vasıtasıyla zaten amaçlanan bu tahriktir. İslam dünyasından bütün dünyaya şiddet fotoğrafları yansıtılmak istenmektedir. Bu oyuna Türkiye ne de İslam dünyası gelmemelidir. Bu açık bir tuzaktır. Bu tuzağa da düşmemeliyiz."

Kısacası, bu kampanyanın, "basın özgürlüğü" ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. O kadar yoktur ki, mesela "Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü" neredeyse bütün Avrupa'yı Müslümanlar'a karşı neredeyse "Haçlı seferi"ne çağırmaktadır.

Çünkü, bugün Müslümanlar'a karşı öfke kusan Avrupa basını, Avrupa'nın "özgürlük suçları" sözkonusu olunca suskunluğa gömülmektedir. Mesela, Avrupa'da yabancılara yönelik "ırkçı yasalar" yabancılardan kurtulma seferberlikleri, "vicdan testleri", aynı Avrupa basını için özgürlükler bağlamında bir anlam ifade etmemektedir.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi