T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 10 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Kem gözlere şiş...

Spor sayfası okuru değilim; o sebeple, ilginç spor yazıları için kendi kendime her çarşamba randevu verdiğim halde, Ali Bayramoğlu'nun benimle ilgili bu haftaki dokundurmasını görmeyebilirdim. Ama ne mümkün. Kimbilir kaç tanıdığım dikkatimi Ali'nin yazısına yönlendirmem için birbiriyle yarıştı. Ne çok okuru varmış o yazıların...

Bir dostum, "Trabzonspor yenildiğinde benim için de 'uğursuz' diyorlar" demek için aradı. "Tatlı canımızı üzmeyelim" dedim o dostuma; "Bize bu sıfatı yakıştıranlar o yenilgiler sırasında aynı maçı seyretmiyorlar mıydı?" Fener'in maçlarını, ya onun evinde ya da stadyumda, ama mutlaka Ali Bayramoğlu'yla izlerim ben... Ayrıca, sahada izlediğim nice maçtan yüzü gülerek çıkan Fenerliler arasında ben de vardım...

O gün diğer gazetelerdeki spor haber ve yorumlarına da göz attım. İyi ki öyle yapmışım. İsviçre maçı yüzünden milli takımımıza FİFA'nın verdiği olağanüstü ağır cezaya giden yolun nasıl açıldığını bir kez daha hatırladım. İsviçre'deki maç, yenilgimizle bitince, bizimkiler, "Gösteririz onlara" deyip daha dönüş yolunda kolları sıvamış... Konuyu 'içeriden' bilenlerin seçtiği yazı başlığı aynıydı: 'Organize işler'...

Maç öncesi, sırası ve sonrasında neler olduğunu hatırlayalım: "İsviçre'yi taşıyan uçak körüğe yanaşıp kapı açıldığı anda ellerinde 'Cehenneme hoşgeldiniz' pankartlarıyla kafileyi karşılayan Havaş görevlileri, alan içinde aleyhlerine tezahürat yapan kalabalık grup, pasaport kontrolündeki 1.5 saat bekleyiş, ekibi taşıyan otobüsün şehir trafiğinde yumurta yağmuruna tutulması, maçtan sonra çıkan kargaşada soyunma odası koridorlarında alınan güvenlik önlemlerinin yetersizliği, federasyon tarafından verilen akretide kartlarıyla olaylara karışan şahıslar, hakem odası kapısının bilinmeyen kişilerce kırılması, İsviçreli S. Grichting'in yerde tekmelenmesi..."

Bu olayların en ince ayrıntısına kadar önceden planlandığı kulaklara gelmekteydi. Bazı isimler de verilerek, "Her şey onların başının altından çıktı" deniliyordu. FİFA kararına kadar susan spor basını, ceza ağır çıkınca, gerçekleri nihayet sayfalarına taşımaya başladı. Bu sayede, spor sayfası okuru Türk futbolseveri, ilk defa, milli takımımıza altı maçı başka ülkelerde ve seyircisiz oynama cezasına mâlolan olayların senaryosunun nerede ve kimler tarafından yazıldığını öğrendi.

Conrad Otel'de buluşmuş bazı federasyon yetkilileri ve teknik sorumlular, çağırdıkları İstanbul Emniyeti'nden bir isme de aldıkları kararları dikte etmişler... Bir federasyon yöneticisi öyle aşırı şeyler istemiş ki, Emniyet yetkilisi, "Ben bunu yapamam, yaparsam beni sürerler" itirazında bulunmuş. O toplantıyı anlatanlar, neredeyse tek ses halinde, "İktidara yakınlığıyla tanınan" diye tanımladıkları bir federasyon yetkilisinin "Merak etme, gerekirse talimat verilir" dediğini yazıyorlar...

"Gerekirse talimat verilir" cümlesi Emniyet yetkilisinin yelkenlerini indirmiş olmalı...

Son zamanlarda en fazla işittiğim cümlelerden biri bu. Kendisini "İktidarın yakını" diye tanıtan veya kamuoyu tarafından zaten öyle tanınan birileri, pek çok işe müdahil olmaya kalkıyormuş... İddia bu. Büyük ihalelere katılan veya yüklü yatırımlar yapan işadamlarına, "İşlerinizin pürüzsüz yürümesini arzuluyorsanız, bunun yolu bizden geçer" türü ahlâksız tekliflerin geçmiş iktidarlar döneminde yapıldığını, hatta "Bizi ortak almazsanız başınıza gelecekleri garanti edemeyiz" tehdidi savrulduğunu hep işitirdik... İddia, buna benzer ahlâksız tekliflerin bazıları tarafından şimdi de dile getirildiği...

İktidarın tepe noktalarında yer alanları hasbelkader tanıyorum, aralarında buna cevaz verecek pek yok. Geçenlerde önemli bir bakanın oğlu büyük bir trafik kazası geçirmişti de, saatler sonra bir muhabir tanıyana kadar kendisini polislere tanıtmamıştı. Böyle insanlarla dolu iktidarın önemli kadroları... Bu gerçek göz önünde dururken aykırı iddialara kulaklarımı tıkarım ben...

Bir dostum, "Şahıslarıyla ilgili iddialara kulak tıkamaya devam et sen, ama onlar adına devreye girdiğini söyleyen kişilerin varolduğu iddiasını da yabana atma" dedi bana. 'Ahlâksız teklif' iddiaları doğruymuş dostuma göre, o tür insanlar ortalıkta geziyorlar ve peynir-ekmek ister gibi isteyebiliyorlarmış milyonlarca dolarlık imtiyazları... "İktidarın işbaşına getirdiği dürüst yüksek bürokratlar arasında bu tür münasebetsizliklere muhatap edildiği için ne yapacağını şaşıranlar var" dedi bir başka dostum.

Ali Bayramoğlu haklıysa ve bende gerçekten negatif bir enerji varsa, esas bu tiplere 'uğursuzluk' getirmek isterim...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi