T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 10 ŞUBAT 2006 CUMA | ||
|
Karikatür olayı sonrası ortaya çıkan iki gerçek var: 1. Bu, masum bir girişim değildir.
İlk kez Kasım ayında yayınlanan ama beklenen tepki oluşmayınca tekrar eden karikatür yayınları provokasyon amaçlı "psikolojik harekat"ın birer parçası gibi görünüyor. Terör ile İslam'ı özdeş hale getirmek isteyenler bunun en iyi yolunun İslam Peygamberini bu şekilde tanımlamak olduğunu düşünmüş olsalar gerek. Bu şekilde hem sadece belli bir örgütü değil, tüm dini lekelemeyi, hem de kitlesel bir tepki çekebilmeyi başarmış olacaklardı. Biliyorlar ki, Hz. Muhammed bu dinin kalbi, Müslümanların her şeyidir. Peygambere hakaret, sessiz kalınamayacak bir olaydır ve büyük infial uyandırır. Avrupalı kimi ülkelerin bu meseleyi bir özgürlük meselesi olarak takdim etmesi ve Müslüman dünyayı "test etme", "sınama" yaklaşımı sergilemesi yanlışın ikinci boyutudur. Hiçbir kültür diğer kültürü "terbiye etme" edasıyla hareket edemez. Tahkir, tezyif ve karalama hiçbir özgürlük tanımında yer alamaz. Bir kültürde dine, o dinin Peygamberine hakaretamiz yayınların yapılmasına tepki gösterilmemesi, bunun tolere edilmesi, başka kültürlerin din ve Peygamberlerine yönelik aynı hakaretlerin yapılabilmesine göz yumulmasını gerektirmez. Avrupa'nın Hıristiyanlığın kutsallarını zorlama sınırı, Avrupa'nın İslam'ın kutsallarını zorlama sınırı değildir. Diğer din ve kültürlerin hassasiyetlerini gözetmek gerekir. Demokratik hoşgörü perdesi arkasına sığınarak ve özgürlükleri istismar ederek açıktan bir karalama kampanyası başlatılması, daha da önemlisi küresel bir siyasal mühendislik projesinin devreye sokulması hiçbir şekilde kabul edilemez. İslam dünyasına yönelik yapılan itidal çağrılarını pasiflik değil, yasal ve meşru yöntemlerin dışına çıkılarak haklılığın haksızlığa dönüşmemesi duyarlılığı olarak görmek gerekir. Diğer bir mesele de olayların doğurduğu toplumsal psikolojidir. ABD ilk günden karikatürleri yanlış bulduğunu açıkladı, bu tür yayınlara destek vermedi. Bununla birlikte şöyle bir durumun da altını çizmek gerekiyor: ABD, 11 Eylül sonrasındaki operasyonlarına İslam dünyasından gelen tepkileri savuşturarak tüm Batı'ya yöneltmek için bilinçli bir politika izledi. ABD'nin terörle mücadelesine isteksiz yaklaşan Avrupa ülkelerinin "kötü Batı" kategorisine yerleşerek, ABD'nin küresel mücadelesinde aynı safa düşmesi bu olayların önemli bir sonucu olmuştur. Hem Batı kendi içinde türdeş bir blok gibi algılanmış, hem İslam dünyası evrensel değerleri önemsemeyen radikal bir blok gibi lanse edilmiştir. Bu sebeple Medeniyetler İttifakı inisiyatifinin, yürütülen psikolojik harekatın tam karşı kutbunda yer aldığı da söylenebilir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |