T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv
Ali Murat GÜVEN

Türk Serpico'ları teker teker intihar ederken...

Düzenli okurlarımız, gazetemizde geçen aralık ayında beş bölüm olarak yayınlanan "Rozetini Satmayan Aynasız: Efsanevî Dedektif Frank Serpico" yazı dizisini hemen hatırlayacaklardır.

Bu diziden sonra elektronik posta adresime düşen polis mesajları arasında bir tanesi var ki onu hâlâ unutamadım. Diyarbakır'da görev yapan, her hâl ve tavrından mesleğini büyük bir onurla ifâ ettiği belli gencecik bir emniyet âmiri, dostane övgülerle bezeli mektubunu aynen şu satırlarla bitirmekteydi: "Murat Bey, şu gerçeğe adınız kadar emin olabilirsiniz. Bu teşkilâtın pek çok üyesi, dürüstlükte, namusta, çalışkanlıkta ve vatanseverlikte birer Frank Serpico'dur. Serpico, yüzüne o mermiyi yerken belki çok şanssızmış, ama sonradan onun bu trajik öyküsüne değer verip sinemaya uyarlayanlar da olmuş. Bu da onun Amerikalı olmaktan kaynaklanan şansı. Bizim ise sorunlarımızı anlatabileceğimiz, içimizdeki değerleri kamuoyuna lâyıkıyla tanıtabileceğmiz bir sinemacımız dahi yok. Gariban ve sahipsiz Türk polisinin dost olarak bir tek Allah'ı vardır."

Frank Serpico'dan Türk polisine özel bir mesaj göndermesini istediğimde, bana suçbilim tarihinin en güzel nasihat metinlerinden birini iletmişti. O mesajında, "Hiç kimse bu dünyaya bir alçak olarak gelmez" diyordu efsanevî dedektif, "Sistem onları adım adım alçaklaştırır. Ben New York Emniyet Müdürlüğü'nde aktif görevdeyken; evinin kirasını ödeyemediği, karısını tedavi ettiremediği ya da çocuğuna okul kitapları alamadığı için sinir krizleri geçiren meslektaşlarım vardı. Bu insanlara böyle bir zulmü revâ görmek, o toplumun temellerine dinamit koymak demektir. Polis yozlaşırsa, bütün bir toplum yozlaşır. Yöneticiler emniyet ve adalet kuvvetlerine maddî ve manevî olarak sahip çıkmalı. Gerekiyorsa başka yatırım alanlarından kısmak pahasına..."

Ne kadar da güzel, ne kadar da doğru söylemiş ihtiyar kurt Serpico. Bugünlerde ardı ardına gelen polis intiharlarıyla toplum olarak bu tesbitin değerini şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Önce TBMM'de görevli polis memuru Bayram Kafalı (34), Ardından İstanbul-Sultanbeyli'de oturan polis memuru Kemal Cengiz (37), en sonunda da Adana Yarbaşı'nda bölge müfettişi olarak görev yapan Emniyet Müdürü Zülküflü Akbaba (53) ardı ardına canlarına kıydılar. Üstelik kurbanlardan sonuncusu bu acılı yolculuğa çıkarken bütün aile üyelerini de yanında götürdü.

Bu insanlar birbirlerini hiç tanımıyorlardı. Ama meslektaşlıklarının dışında bir başka ortak yönleri daha vardı: "Banka kredisi" mağduru olmaları... Kiminin derdi ödeyemediği kredi kartı borcuydu, kimininki ise birazcık daha yüksek bir hayat standardına terfi edebilmek için alınmış tüketici ya da otomobil kredisi...

Bu insanlar, hayatta zengin bir babaya sahip olmaktan başka hiçbir meziyeti bulunmayan züppelerin beş yıldızlı bir otelde metresleriyle ortalığa savurdukları bir kaç saatlik zamparalık parasından çok daha az bir meblağ nedeniyle yitip gittiler. Çünkü hepsi birer Frank Serpico'ydu. Kapılarına haciz memurunun gelmesini onurlarına yediremeyen Türk Serpico'ları...

Oysa ki bizler için ölümlerinden sonra gazetelerin üçüncü sayfasında küçük birer vesikalık fotoğraftan ibaret olan bu insanlar, mesleklerinde geçirdikleri zorlu yıllar boyunca bizim huzur ve mutluluğumuz için çırpınmışlardı. Ama sistemin onlara güç bela sunduğu ortalama 1000 YTL tutarındaki maaşlarla kendilerine bir huzur ve güven ortamı kurmayı başaramadılar doğal olarak...

Bir toplumun böylesine güvendiği, kendilerine canını, malını ve namusunu emanet ettiği üniformalı bir insan grubu eğer ki böylesine umutsuzsa, ruhen pes etme noktasındaysa ve çoğu bir aileye sahip olmasına rağmen kafasına mermiyi bu kadar rahat sıkabiliyorsa, o takdirde durum gayet tehlikeli demektir.

Gerekirse benden daha fazla vergi kesin ve onlara verin. Ama polis teşkilâtını ne yapıp edip ayakta tutun. Çünkü demokrasi için, güvenli bir gelecek için bu insanlara ihtiyacımız var.


Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi