T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Koray DÜZGÖREN

Jandarma albay Şemdinli dosyasının ne olacağını komisyona söyledi

Hamas liderinin Türkiye'yi ziyareti vesilesiyle çıkan tartışmalar nedeniyle 'Şemdinli Çetesi' davası ile ilgili gelişmelere gereken önemi vermedik.

Oysa, özellikle bu amaçla kurulan Meclis Komisyonu'na ifade veren bazı kamu görevlilerinin açıklamaları birçok gerçeğe ışık tutacak nitelikteydi.

Belki, "Bu açıklamalara gereken önem verilse ne olur? Ne değişir?" diyenleriniz olacaktır.

Öyle ya, şimdiye kadar Susurluk'la, şu ya da bu olayla ilgili, en son da Kulp'ta bulunan toplu mezarla ilgili birçok gerçek -hem de çoğu resmi- ortaya çıktı da ne oldu?

'Şemdinli Çetesi' meselesini araştırmak üzere kurulan Meclis Komisyonu'nda dinlenen resmi görevlilerin ifadeleri açıklandıkça bir yandan olayın boyutları ve bağlantıları somutlaşıyor.

Bir yandan da, somutlaşmasına ve gerçekler bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaya başlamasına rağmen, bu davadan herhangi bir şey çıkmayacağına inanların karamsarlığı artıyor.

Tabii meselenin bu boyutunun, hükümeti de yakından ilgilendirmesi gerekir.

Çünkü hükümet yetkililerinin, Şemdinli meselesinde nereye kadar gidilebilirse gidileceğine ve Şemdinli'de ortaya çıkan karanlık ilişkiler yumağının bu sefer çözüleceğine ilişkin kararlılığını boşa çıkaracak bir yığın gelişme söz konusu.

Üstelik de daha 'Şemdinli Çetesi' meselesi çözülmeden yine devlet içindeki illegal yapıyla bağlantılı ve içinde subayından, MİT'çisine, eski emniyet müdürlerinden faal polis görevlilerine kadar birçok devlet görevlisinin yer aldığı başka bir çete ortaya çıkarıldı. (Acaba çıkarıldı mı?)

Türkiye'nin bir 'çeteler ülkesi' olduğu gerçeği her gün yeni bir çete haberiyle kanıtlanıyor.

Çünkü Susurluk'lar, Şemdinli'ler ortaya çıkartılmadıkça, örtbas edildikçe, bu hastalıklı yapı yeni çetelerin oluşmasına neden oluyor.

Devleti, devlet içindeki kurumları yıpratmamak bahanesi ile çeteleşme olgusu resmileşiyor, olağan hale getiriliyor. Hatta bu anlayış, milliyetçilik ve vatanseverlik soslarıyla da bezenerek 'Kurtlar Vadisi-Irak' gibi bir film oluyor.

Bu film, devletin ilgili birimleri tarafından destekleniyor ve bir psikolojik savaş propaganda malzemesi olarak bazı gazeteler eliyle tanıtımı yapılıyor.

Öte yandan devletin bir görevlisi, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun Meclis Komisyonu'na, Yüksekova ve Şemdinli'deki patlamaların bazılarından devletin içinde yer alan bir gücün sorumlu olabileceğini söylüyor.

Sonra da üzerinde çok konuşulacak olan 'Hırsız evin içinde olursa kilit işe yaramaz' benzetmesini yapıyor. "Kilit bozuk" diyor. "Olaylarda kullanılan patlayıcıların bu nedenle yakalanamadığını" söylüyor.

Bunu söyleyen sıradan bir emniyetçi de değil, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı.

Bombalanan kitapevinin sahibi Seferi Yılmaz için şunları söylüyor:

"Bizim hedefimiz değil. Hakkâri istihbaratının da değil. Örgütle ilişkisini bulamadık. Bize göre yok. Jandarmada varsa bize bildirmek zorunda. Hakkâri Valisi'nin, Emniyet Müdürü'nün, İstihbarat Şube'nin bilgisi olmayacak, böyle bir operasyon yapılacak. O zaman bir keşmekeş çıkar. İnsanlar (Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş) Şemdinli'ye operasyona gidiyor, ama bundan vali, emniyet müdürü ve istihbarat şubesinin haberi yok. Veya bilgi verilmiyor. Böyle bir şeyi kabul edemem."

Buna karşılık Hakkari İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Kubat komisyonda tutuklu olan astsubaylara sahip çıkarak onları kendisinin görevlendirdiğini açıklıyor. Yalnız yapılan işi kitapevi sahibi Seferi Yılmaz'ın izlenmesi (istihbarat) olarak ifade ediyor.

Buna karşılık Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Uzun Şemdinli olayının kesinlikle bir istibarat meselesi olmadığını söylüyor. "Operasyondu" diyor.

Komisyon albaya soruyor:

"Bu istihbaratı Ankara'nın göbeğinde, Çankaya'da de yapabilir misiniz?"

Cevap çok açık:

"Evet, yapabiliriz. Buna yetkimiz var. İstihbaratta asker, polis bölgesi ayrımı olmaz"

İşin püf noktası bu iki yetkilinin yaptıkları açıklamalarda yatıyor.

Biri, "Her istediğimizi yaparız, bizi sınırlayan bir güç yok" diyor.

Diğeri de, "Bu işi yapanlar evin içindeyken kapının kilitli olması bir şey ifade etmez" diyor.

Bu laflara karşılık başta hükümet ve o memurların amirleri olmak üzere bütün yetkililer susuyor.

Bu açıklamalardan sonra herkes biliyor ki Şemdinli meselesi de albayın söylediği gibi, bir istibarat faaliyeti olarak kabul edilecek!

Böyle bir ülkede çete kurulmaz da ne yapılır?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi