T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 24 ŞUBAT 2006 CUMA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Yasin DOĞAN

Cumhurbaşkanlığı senaryoları

2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimine endeksli olarak 2006'nın ilk altı ayında yoğun bir siyasal gerilim ve kriz beklentisi vardı. Siyaset dışı unsurların gerilimi tırmandıracağı ve siyasal operasyonlar yapacağı düşüncesinde olan kimi siyasi çevreler de buna uygun olarak hareketlenmeye başladı.

Siyaset dışı aktörlerin siyaseti tanzimine alışan kimi siyaset esnafının kıpırdanmaya, salon toplantıları yapmaya başlaması "belki bize de görev düşer" çarpık anlayışının bir neticesidir. Demokrasiyi ve siyaseti yozlaştıran bu tür siyasal mühendislik çabalarına zımni onay veren bu çevrelerin beklentisi bir öngörü ve bilgiye değil, aslında çaresizliğin ürettiği bir temenniye dayanıyor.

Bu çerçevede üç hayali senaryo gündeme geliyor:

1. Ak Partiyi erken seçime zorlamak.
2. Cumhurbaşkanlığına merkeze yakın bir ismi seçtirmek.
3. Erdoğan'ın seçilmesini kabullenip, partiyi bölmeye çalışmak.

"Erken seçim" ilk planda denenen yoldur. Bence sanıldığının aksine kimi derin çevrelerin gündeminde olan tek ve en etkili yol değildir.

Niçin mi? Her ne kadar bu çevrelerin Türkiye'nin selametini çok da nazara alarak hareket ettiği söylenemese de bu seçenek halihazır güven ve istikrar ortamını tamamen alt üst eder. İran, Irak, Suriye, Filistin gibi sıkıntılara karşı içeriyi sağlam tutması gereken Türkiye'nin kaotik bir ortamla muhtemel dış krizleri aşma gücü ortadan kalkar.

İkincisi erken seçimin farklı bir meclis tablosu çıkarması, hiç de garanti değildir. Bu tabloyu değiştirmek için yapılması gereken operasyonlar Türkiye'yi seçime götürmek için yapılabileceklerden daha zordur. Ak Parti'nin 2006 sonunda yapılacak bir erken seçimden daha güçlü bir halde çıkarak Cumhurbaşkanını seçmesi beklenenin tersi bir sonuç doğurur.

O halde erken seçime endeksli krizler her halükarda denenecek, hükümet zorlanacaktır. Ama bu seçenek Cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek açısından hala en az gerçekleşebilir ve sonuç verir seçenektir.

O halde ikinci olarak denenecek nedir? Ak Parti içinden devletin hassasiyetlerini daha yakın olduğu düşünülen ve eşi başörtülü olmayan bir ismi seçtirmektir. Bunu belirleyecek olan dışarıdan yapılacak baskılar değil, öncelikle Başbakan Erdoğan'ın partisinin durumunu ve parti içi dengeleri düşünerek vereceği karar olacaktır. Erdoğan bir dönem daha partisinin ve hükümetin başında kalmayı tercih ederse hangi Ak Partilinin köşke aday gösterileceği dışarının değil, içerinin inisiyatifiyle şekillenecek bir karar olacaktır.

Son olarak gündeme getirilecek senaryo da, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığını kabullenip, önce partinin bölünmesi, sonra Erdoğan'ın bulunduğu pozisyonda pasifize edilmesi seçeneğidir. Daha önce Özal ve kısmen Demirel'e yapıldığı gibi Meclis desteğini kaybetmiş ve yalnızlaştırılmış bir Cumhurbaşkanı formülüdür bu.

Bu senaryo da kendi içinde çok da gerçekçi olmayan ihtimallere dayanıyor. Erdoğan günü geldiğinde siyasi şartları değerlendirerek kendi kararını verecektir. AK Parti'nin en az bir dönem daha iktidar partisi olacağı kamuoyu araştırmalarının verdiği sonuçtur. Bölme, parçalama, pasifize etme teorileri şu ana kadar Ak Parti üzerinde istenen başarıyı elde edememiştir. Özal ve Demirel'in köşke çıktığı dönemlerde iki partide Ak Parti'nin bugün yakaladığı "yükseliş trendi"nde değildi. Bir Ak Partili'nin Cumhurbaşkanı olmasının bu yükseliş trendini nasıl etkileyeceği şimdiden kestirilemez, ama bugün hükümetin yaşadığı bir kısım olumsuzlukların aşılması durumunda bu etki kesinlikle "olumlu" olacaktır.

Artık çaresizliklerini siyaset dışı müdahalelere bağlayan siyasetçilerin bu tür senaryolara bel bağlamaktan vazgeçmeleri hem kendi hayırlarınadır, hem Türk siyasetinin yararınadır.

Cumhurbaşkanlığı ne kadar tabulaştırılırsa, onun üzerine geliştirilen senaryo ve operasyon ihtimalleri de bu ülkeyi o kadar demokrasiden uzaklaştırmış olur.

Artık Cumhurbaşkanlığı kelimesiyle istikrarsızlık ve kriz kelimeleri yan yana gelmemelidir.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi