AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
K R O N İ K  M E D Y A
Röportajın faydaları

Vatan gazetesinde "Pazartesi röportajları" ile karşımıza çıkan genç gazeteci Devrim Sevimay, bize göre daha şimdiden ülkenin iyi röportajcıları arasında yerini almış görünüyor. Röportaja giderken hazırlıklı; röportaja gittiği kişi karşısında sırasında "lafını esirgemeyen" bir üslup; ve de çoğu kez iyi seçilmiş konu ve "konuklar"... Daha ne olsun?

Adlarını sıralamayalım ama "Türk medyası"nda "röportaj"ın hakkını veren röportajcılar yok değil doğrusu... Gazeteci sınıfında yer alıp da (yine adları lazım değil!) bu kategoriye giren bir başka gruptan da haberiniz vardır muhakkak. Bunlar genellikle işin "hafif" faslına katılanlar; bir iki "hoşbeş"ten sonra daha çok eğlendirici konuları didiklemeye koyuluyorlar... Hele bunlar içinden bir tanesi var ki, röportaj boyunca muhatabına kendi adını tekrarlatmaktan usanmıyor... Ne diyelim, demek ki onun da önem verdiği husus bu!

Bir şey dediğimiz yok tabii ki; medyaya hepsi lazım...

Ama biz dönelim birinci gruba giren röportajcılara ve röportajlara.

"Röportaj" herşeyden önce, genellikle kolay okunur olmasından dolayı hepimizin önümüzdeki gazete ve dergilerde ilk el attığımız habercilik türü herhalde... Bu röportajlar hele de türünün iyi örnekleri ise, yani "sorgucu" ve "sorgulanan" arasında bilgi vermek açısından verimli ve mümkün olduğunca açık bir dil oluşturulabilmişse, tadından yenmez doğrusu! Otuz tane sıradan köşe yazısı ya da geçiştirilmiş haberle ulaşamayacağınız ölçüde bir "aydınlanma" sürecinin içine düştük demektir...

DEVRİM SEVİMAY

Tahmin ettiğiniz gibi lafı bir yerlere getirmeye çalışıyoruz. Madem öyle gecikmeden açıklayalım: Lafı, üç beş aydır (belki daha fazlası da vardır ama biz bu kadarını biliyoruz) Vatan gazetesinde "Pazartesi Röportajları" ile karşımıza çıkan Devrim Sevimay'ın röportajlarına getirmek istiyoruz.

Bize göre bu genç gazeteci daha şimdiden ülkenin iyi röportajcıları arasında yerini almış görünüyor. Röportaja giderken hazırlıklı; röportaja gittiği kişi karşısında sırasında "lafını esirgemeyen" bir üslup; ve de çoğu kez iyi seçilmiş konu ve "konuklar".... Daha ne olsun?

Devrim Sevimay'ın yakın zamanda yayımladığı iki röportaj, yani eski MGK Genel Sekreteri (adı neydi, gerçekten unuttuk!) ve Talim Terbiye Kurumu Başkanı Prof. Ziya Selçuk ile yaptığı röportajlar özellikle dikkatimizi çekmişti. Bu röportajlarda biraz önce sözünü ettiğimiz "uyum" çok iyi sağlanmıştı ve sonuçta okurlar olarak epeyce bilgilenmiştik.

KENDAL NEZAN

Sevimay'ın geçtiğimiz pazartesi ve salı günleri Vatan'da yayımlanan röportajı da bu "best"ler grubuna giren cinsten. Sevimay bu kez Paris'te bulunan Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan ile görüşmüş.

Kendal Nezan'ı tanıyorsunuz; adından son olarak Avrupa'da yayımlanan iki gazetede çıkan "Türkiye'de Kürtler Ne İstiyor?" başlıklı "ilan" çerçevesinde söz edilmişti. Söz konusu "ilan"ın ülkenin "Kürt sorunu"nu ciddiye alan çevreleri tarafından bile (hiç değilse) zamansız ve yersiz olarak değerlendirildiğini de hatırlıyorsunuzdur. Söylendiğine göre Kendal Nezan işte bu "ilan"ın arkasındaki en önemli isimdi.

Fakat biliyorsunuz, Türkiye toplumu Nezan'ı "Türk medyası" dolayısıyla asıl olarak "Madam'ın yakını" olarak tanıyor.... "Türk medyası" açısından bu "bilgi" fazlasıyla yeterli görüldüğü için de, bizim bildiğimiz kadarıyla, bugüne kadar hiç kimse bir zahmet Paris'e kadar gidip Nezan'dan mülakat alma girişiminde bulunmamıştı. Gerçi Devrim Sevimay, "Yabancı medyaya dahi özel röportaj vermeyen Nezan uzun yıllar sonra ilk kez bu kadar samimiyetle VATAN'a konuştu" diyor ama bugüne kadar (sonuç alınamasa da) bu yönde bir girişim olup olmadığından da haberimiz yok doğrusu...

Neyse, sonuç olarak Sevimay iyi bir iş yapmış. "Madam'ın yakını" olması dışında hakkında hemen hiç bir şey bilmediğimiz Nezan'ı bize etraflıca tanıtmış.

DANIELLE MİTTERAND

Madem söz "Madam'ın yakını" mevzuundan açıldı, isterseniz, önümüzdeki röportajın önce işin bu faslına yönelik bölümünü aktaralım:

"- Danielle Mitterrand inatçı, hırçın, dediğim dedik bir kadın mı?

- Hiçbiri... 14 yaşındayken Alman işgaline karşı dağa çıkıp, halkın özgürlüğünü savunan, çok cesur bir kadın. Sadece Avrupa'da değil dünyada saygın bir isim.

- Sizinle özel bir ilişkisi olduğuna dair iddiaları siz de duymuşsunuzdur.

- Ortadoğu masalları... İşi magazinleştirmek için böyle söylüyorlar.

- Dostlarınız da söylüyor bunu...

- Benim öyle bir dostum yoktur."

Görüyorsunuz; siz ne düşünürsünüz bilemeyiz ama bizim açımızdan Sevimay'ın bu ünlü "dosya"yı açıp kapaması "Türk medyası" başta olmak üzere ülkenin fikir üreten bütün çevreleri için çok isabetli olmuştur. Nezan'ın bu açıklamalarından sonra, ülkenin siyasi-toplumsal ve kültürel bir meselesini "özel hayat" ile açıklama yolundaki gayretlere bir nokta konmuştur!

Gündelik hayatta da zaten böyle değil midir; tanımadığımız, hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olmadığımız insanları ya göklere çıkarır, ya da yerin dibine batırmaz mıyız? Oysa Sevimay'ın bu son röportajından da anlaşılıyor ki, birilerini yargılayabilmek için herşeyden önce onlar hakkında bilgi edinmemiz gerekmektedir. Nitekim röportaj dolayımıyla hakkında bilgi sahibi olduğumuz Nezan, görüyoruz ki, bazı yönleri ile bize tutarsız görünse de, bazıyönleriyle de dikkatle takip edilmesi gereken bir kişiliktir.

Lafı fazla uzatmamak için bu çerçevede birkaç örnekle yetinelim:

ABDULLAH ÖCALAN

Nezan'ın Abdullan Öcalan'ın mahkemedeki savunmasını, "Hukuki değil özet olarak siyasi bir savunma yapmalıydı" yorumuyla "yanlış" bulması bize hiç de "tutarlı" bir bakış olarak görünmedi. Çünkü aynı Nezan, röportajın birden fazla yerinde, Öcalan'ın seçtiği "siyaset tarzı"nın (bu ifade bizim) "silahlı mücadele" olması dolayısıyla PKK ile farklı yolların yolcusu olduğunu söylüyor. Yani şu soru: "Kürt sorununun hep barışçıl yöntemlerle çözümlenmesini savundum" diyen ve "silahlara veda"yı savunan bir kişinin "silahlı mücadele"yi savunmuş bir kişiden "siyasi bir savunma" yapmasını beklemesi ne derece tutarlıdır?

Ama söylediğimiz gibi Nezan'ın Sevimay'ın Öcalan'dan bahisle "Hangi konuyu anlatacak olsa Descartes'ten falan başlıyor meseleye de; o yüzden soruyorum" şeklindeki "nefis" sorusuna verdiği şu cevabın güzelliğine de bakın: "Ortadoğu siyasetçilerinin bir kısmında o özellik vardır. Halkın Mücahitleri Örgütü'nün sorumlusu da bir soruya yanıt vermek için milattan öncesinden başlar ve iki saat konuşur. Öyle bir kültür var, evet."

Nezan'ın Avrupa'daki üçüncü kuşak Kürtlerden "Euro-Kürt"ler olarak söz etmesi; "demokratik yöntem tabii ki daha fazla zaman alıyor ama uygar olanının bu yol olduğunu kanıtlamış olabiliriz" demesi; "Silahlı mücadeleyi her zaman yanlış buluyoruz" diye ısrar etmesi; "PKK'nın ne istediğini açıkça şu anda ben tam olarak bilemiyorum" itirafında bulunması; röportajın bize taşıdığı yeni bilgiler arasında.

"Peki ya federasyon isteği, onun hakkında ne düşünüyor?" diye soranlarınız olabilir. Nezan bu sorunuza da cevap versin: "Bir Kürt halkı olduğuna göre ayrı bir devletin olması da gayet normal."

Haklısınız, eğer "Bu ne sürat böyle; bir halkın varlığından ayrı bir devletin gerekliliğine ne hızlı bir geçiş bu böyle!" diyorsanız, bizce de haklısınız...

Ama şurası muhakkak ki, Sevimay'ın bu röportajı -Nezan'ın açıklamalarının bir bölümü bizi rahatsız etse de- bize epeyce bilgi taşıdığı için faydalı bir yayındır.

Yani bir kere daha tekrar etmek gerekirse: Her toplum gibi bizim de bilgi içeren habere ihtiyacımız var. Önce bilelim ki, sonra doğru karar verebilelim...

Sonuç olarak Devrim Sevimay mesleğinde iyi bir yolda; bakalım bizi başka kimlerle tanıştıracak... (K.B.)


30 Aralık 2004
Perşembe
 
YÖNETENLER: Kürşat Bumin
Alper Görmüş


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED