AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Rezerv

Gerçek Hayat dergisinin 24 Aralık 2004 tarihli 218. sayısında Bekir Fuat'ın Düşünsel Duruş kitabı çevresinde bu satırların yazarıyla yaptığı bir mülâkat yayınlandı. Mülâkatın bazı soru ve cevapları, biraz uzun kaçtığı için, bizim de onayımız alınarak metinden çıkartıldı. Ancak çıkartılan parçanın, bazı açılardan işimize yarayacağını düşündüğüm için buraya almak istiyorum.

"Türkiye'nin kendini eleştirme imkânından mahrum bırakıldığı, yapılan eleştirilerin rejime hakaret sayıldığı için önlenmek istendiği, bu yüzden bir sürü insanın canının yandığı, hapislerde çürütüldüğü, eleştirinin önü tıkandıkça iç dinamiklere daha baştan pranga vurulduğu" yolundaki söyleşimizden hareketle Bekir Fuat'ın AB'yi kastederek: "Gene de bu adamlara güvenmiyorum…" demesi üzerine şunları söylüyorum:

"Sen bunu (yani özeleştiriyi ve onun sonuçlarını) kendi iç dinamiklerinle başaramıyorsun. Şunu belki söyleyebilirsin, 1839 yılında da Türkiye kendi iç dinamikleriyle kendini aşamıyor idi, diyebilirsin. Dolayısıyla o zaman da dış güçlerin, yani İngilizlerin ve Fransızların zorlamasıyla Tanzimatı ilân ettiler. Ama o günle bugün arasında gene önemli bir farklılık var. O gün insanlar İslâmî platformda duruyorlardı. O platformda durduklarının bilinci içindeydiler. Tanzimat Fermanı her ne kadar bu günden geriye dönüp bakıldığında Osmanlı Devleti'nin gavurlaşmasının ilk resmî belgesini tescil ediyor olsa bile, neticede o ferman besmeleyle başlayan bir fermandır. Bizim kendimizin ne istediğimizi bilmemiz lazım. Biz kendimizi aşma işini kendi iç dinamiklerimizle yakalayamadık. Bu, aslında Türklerin bariz vasıflarından biri: Türklerin Batı'ya olan göçü… Özellikle son 40-50 yıldır da Batıya doğru göç devam ediyor. Bu gidişlerin her biri sonuçta fetihle neticelenmiş. Evet, kucağındaki taşı dökmeyen tek millet biz kalmışız, Müslümanlar kalmış. İslâm'ı doğru dürüst konuşamamışız. Umulur ki bundan sonra da kendini ifade imkânı daha rahat bir ortama kavuşur." Bu sözler üzerine Bekir Fuat araya giriyor ve soruyor:

"Ben gavurlara güvenmemeye devam edeyim mi?" Cevap:

"Güvenmemeye devam et, rezervlerin kalsın. Onun da çünkü sana karşı rezervleri var. Fakat bu rezervlerin olması demek, onlarla irtibata geçmeyeceğin anlamına çekilmemeli."

İmdi…

Söz konusu rezervlerin saklı tutulması gerektiği hususunda hiç kuşku duymuyorum. Nitekim Avrupa'da da, bazı kesimler İslâm'a ve Türklere karşı iflah olmaz bir düşmanlık içinde. Dahası kin duyduklarını bile ileri sürmemiz mümkün. Ancak bunun böyle olması, Avrupa siyaset yapıcılarının Türkiye ile yakınlaşmasını önlemiyor. Çünkü Türkiye marifetiyle elde etmeyi düşündükleri yarar, bazı kesimlerde yerleşmiş ve kemikleşmiş bu önyargıları aşmayı gerektiriyor, hatta zorluyor. Ancak böyle oluyor diye, bizim, buradan, Türkiye'den, Avrupalı insana ait bu önyargıların izale edilmiş olduğunu farz etmemizi sonuçlamaz. Aynı şekilde, bizim de Avrupa'ya karşı bazı rezervlerimizin bulunması, onlarla ilişkiye girmemizi önlemez. Bilakis, bu rezervlere rağmen ilişkiye girmekten ve onu sürdürmekten doğacak yararla, böyle bir ilişkiye girmekten kaçınmamız halinde elde edeceğimiz sonuç arasında bir mukayese yapılabilir. Böyle bir durum muhakemesinde tablo neyi gösterir? Uluslar arası ilişkilerde ebedî dostluklar ve ebedî düşmanlıklar mı müşir olmalı, yoksa reel şartların isterleri mi?

Avrupalı insanın tam açıklıkla ifade etmekten kaçınmakla birlikte Türkiye ile ilişki kurmakta çekingen davranmasının başlıca saiklerindan biri de, Avrupa'nın Türkiye üzerinden İslamlaşacağı kaygısıdır. Avrupalı insan, böyle bir akıbetten çekinebilir. Ama biz niye çekinelim? Böyle bir sonuç amaçlanmamış bile olsa, her sonucun içinde biraz da amaçlanmamış semereler yer almaz mı?


30 Aralık 2004
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED