AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
"Bir okul yarattım yalnız kendi çocuğum için"

I-

Kadın stres topu. Stresi alan cinsinden değil, veren cinsinden. Dokunduğuna geçiriyor elektriğini. Yayılmakta olan elektrik kadın polisler tarafından zapt u rapt altına alınmaya çalışılıyor. Bu kadar kadın polis de nereden çıktı? Bu kameralar?

Kameralar da olduğuna göre birler bine dönüşecektir. Şiddet; dilini görüntü eşliğinde inşa edecektir.

II-

"Haksızlık bu ama. Şikayet edeceğim. Biz bu okula masraf yaptık."

"Masraf yaptık" dediği okul bir devlet okulu.

Masraf yaptılar.

"Çocuklarımız terlemesin" diye öncülük etti birisi. Pamuk eller cebe indirilip yüz milyonlar çıkartılıverdi. Sınıflara klimalar alındı.

Bilgisayar-tv, son sistem ekranlarla donandı ortalık.

"Özel okullarda bile böylesi yok diye övündüler" sağda solda.

Onlarınkisi devlet okuluydu ama, öteki devlet okullarından farklı bir devlet okulu. Tek ve biricik olmak için her şeyi denediler.

Okul devlet okuluydu, fakat "sorumluluk sahibi veliler" kendi çocuklarının en iyisine layık olduğunu düşündükleri için, özel okulda olup da kendi okullarında olmayan her şeyi ilave ediverdiler. Kendi çocukları için ölümüne fedakar, öteki çocuklar için ölümüne umursamaz.

Arkalarında kapı gibi bir müdür fedakarlıklarını görünür kılan.

Okulun ünü yayıldıkça yayıldı. Çalışan anneler, sınıf atlamaya meraklı anneler saçlarını süpürge edip, tutmayan adresleri tutar hale getirmek için, müdür vasıtasıyla okulu ihya etmeye çalıştılar.

Kendilerince bir hesap yaptılar. Özel okula yılda on milyar vermektense, bu özel okul şartlarındaki devlet okuluna bir defalık olmak üzere on milyar vermek daha kârlı idi. Çocukları seçkin bir muhitte, yirmişer kişilik sınıflarda okuyacaktı. Bu kadar fedakarlık kaçınılmazdı elbette.

Müdürün avucuna on milyarı sayarken ne makbuz istediler ne bir belge. Kendilerini bu okula alan müdüre o vakit on milyarı anasının ak sütü gibi helal ettiler.

Bu okulda okumak kendi çocuklarının hakkı değildi esasında. Onlar bu okula gelebilmek için semt semt en az yirmi okulu atlıyorlardı. Olsun. Bu okul başkaydı. Bütün devlet okullarından başka. Kendi çocuklarının gideceği okulu el birliği ile "başkalaştırırken" ağızlarından ne hak çıkıyordu ne adalet. Müdürün avucunun içine parayı sayıp "her gereken durumda hazır ve nazır olarak okula manen ve madden takviye yapacaklarını" beyan ediyorlardı saygılı bir vücut diliyle.

Evi, okulun karşısında olan, ama bu başka okul için uygun olmayan çocuklar üç mahalle öteye gönderilirken mutluydu anneler. Eğitim bir sınıf işiydi. Paralarıyla, kendi çocuklarına arkadaş satın aldıklarını düşünüyorlardı kilometrelerce yolu servis tekerlekleriyle kat etmeye çalışırken.

Para yoluyla olmazlar olduruluyordu. Devletin koyduğu kural çiğneniyordu. Devletin koyduğu kural çiğnenirken 'adalet mülkün temeli' filan olmuyordu. Müdür beyin kendilerine göstermiş olduğu on milyarlık anlayış her şeyi hakimiyeti altına alıyordu. Bütün ahlak kurallarını, adaleti. Hak yoktu vazife vardı o zaman. El birliği ile yalnız kendi çocukları için standart üstü bir devlet okulu oluşturma vazifesi.

Müdürün spor model arabası göze batmıyordu o vakit. Görgülü ve bilgili bulunuyordu. Okulun temizliği, okulun temizliğinin temizleme şirketine yaptırılışı hep takdir konusuydu. Gelecek yalnız kendi çocuklarınındı. Ve onlar geleceği para ile satın alırken öteki çocukların seksen kişilik sınıflara mahkum olmasını kendi çocukları adına bir şans olarak görüyorlardı.

Şimdi isyan ediyorlar. Şimdi rüşvet verdiklerini haykırıyorlar hak aramak için. Adaleti ararken bile verdikleri rüşvetin bedelini istemekten utanmadan.

2005-2006 öğretim yılının ilk günü okulu dolduran kadın polislerle başlıyor. Kameraları görenler daha bir hak ve adelet vurgusuyla vuruyorlar. Kimi? Kendilerini en çok. "Biz bu okula masraf yaptık" diyor geçen sene on milyar verdiğini söyleyen kadın. "Tek tedrisat diye yaptık. Yirmi kişilik sınıflar diye yaptık. Seçkin bir okul diye yaptık onca masrafı. Ta Küçükçekmece'den ne diye gelseydim ki buraya? "

Sistem içinde yalnız kendisi için havalandırma deliği arayanlar nümayiş yaptılar. Tarihe geçecek bir nümayişti, bencilliğin elle çizilmiş portresi olarak. Tarihe geçecek bir nümayişti, ev kadınlarının standart belirleyen dillerini "görünür" kıldığı için.




16 Eylül 2005
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED