YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Dizi

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

Kamerasız çıkmam!

TRT'cilerin önerisiyle harekatın filme alınmasına karar verildi. Ama kameralar dolapta kitli kalmıştı. "Harekat" emri gelince Merkez Komutanı Kemal Yüksel Paşa isyan etti: "Kameralar gelmeden bir yere adım atmam. Bu tarihi olay tespit edilmelidir."

Genelkurmay'da PTT'ci ve TRT'cilere verilen yemekte, Evren, radyo ve televizyonun yapacağı yayınlar konusunda talimatlar verdi, görüşlerini sıraladı:

"- Radyo ve televizyon yayınlarında heyecan verici bir şey olmasın. Durduk yerde tansiyon yükselmesin. Çok sakin bir yayın yapılsın. Herşey normal olsun. TRT günlük yayınlarını yapıyor gibi davransın."

Evren, bir taraftan da TRT Genel Müdürü'nün gözlerine bakıyordu.

"- Heyecan istemiyorum."

Generallerin hazırladığı ve TRT Genel Müdürü Doğan Kasaroğlu'na sunulan program, Evren'in söylediklerine uymuyordu. Askeri marşlar ve sloganlarla doluydu. Normal bir tarafı yoktu.

"YAYIN SİZİNDİR DOĞAN BEY"

Doğan Kasaroğlu, yemekten sonra Koramiral Doğan Toktamış'a döndü:

"- Sizin hazırladığınız programı uygularsak, halk sokaklara dökülür."

Toktamış, Evren'in yemek salonunda söylediklerini duymuştu:

"- Yayın sizindir Doğan Bey" dedi, "Bizimkilerin hazırladığı programı yok farzedin. Bildiğiniz gibi yapın."

Kasaroğlu, "generallerin gecesi"yle ilgili olarak gazeteci Ahmet Kahraman'a şunları anlatacaktır:

"Yayın programını yeniden düzenledik. Tansiyonu düşürücü şeyler, şarkılar, türküler yerleştirdik. 12 Eylül günü, her şeyi normal göstermek için televizyonda Metin Akpınar ve Zeki Alasya'nın oynadıkları bir güldürü filmini yayınladık. Askerlerin, ihtilal bildirilerini okuması için buldukları Devlet Tiyatrosu oyuncusuna da karşı çıktım.

"Bakın" dedim, "Siz normal spikerin yerine başkasını koyarsanız bu normal olmaz. 27 Mayıs'ta da Albay Alparslan Türkeş radyoda anonsları yapmıştı. Bütün dünyada başka türlü yorumlandı. Şimdi siz bunu tekrarlamak istiyorsunuz. Eğer normal hava vermek istiyorsanız TRT'nin spikerleri var. Bu gece Mesut Mertcan nöbetçi, onu çağırırız."

"BU İÇMİŞ, BUNUNLA OLMAZ"

Amiral, Mesut Mertcan önerisini konseye sundu.

Konseyden "olur" cevabı alınınca, Kasaroğlu kararlaştırıldığı gibi Mesut Mertcan'ı evinden aradı.

Mertcan uykulu bir sesle çıktı telefona:

"- Efendim?"

"- Mesut, biz Genelkurmay'dayız. Hazırlan, biri gelip seni alacak."

Mesut Mertcan kalkıyor, uykulu uykulu giyinip hazırlanıyor. Gelip kendisini alacak olanları beklerken de can sıkıntısından birkaç kadeh viski yuvarlıyor.

Amiral Doğan Toktamış, Mesut Mertcan'ı sarhoş bir vaziyette karşısında görünce bağırdı:

"- Bu yapamaz, sarhoş..."

"- Siz o işi bana bırakın" dedi Doğan Kasaroğlu.

Kahve limon karışımı bir kokteyl yapılıp içirildi Mertcan'a. Uzun bir uğraştan sonra normal hale döndürüldü.

"EYVAH, BUNU UNUTTUK"

Harekat 02.00' de başladı.

O yıllarda TRT'de çalışan gazeteci Muammer Yaşar bir fikir attı ortaya:

"- Afedersiniz, bu çok önemli bir olay. Filme almıyor musunuz?"

Bu "hayırlı olay"ın kameralarla tespit edilmemesi yanlış olurdu.

"- Eyvaaah, bunu unuttuk" dedi Doğan Toktamış.

Muammer Yaşar'ın önerisi konseye sunuldu.

Cevap olumluydu:

"Harekat filme alınacak."

Harekat filme alınacaktı, ama kim yapacaktı bu işi? TRT Genel müdürü bu "hayırlı olay"a bulaşmak istemiyordu. Bir anda bütün gözler onun üzerine çevrildi.

"- Bu işi siz yapacaksınız Doğan Bey."

"- Amiralim" dedi Kasaroğlu, "Bu saatte kimseyi bulamam ki. Bizim kameraman arkadaşlar çoktan evlerine dağıldılar. Sizin Foto Film Merkezi diye bir daireniz var. İhtilalin filme alınmasını bu daire gerçekleştirebilir."

"- Neden olmasın!" dedi bir general.

Hemen harekete geçildi, Foto Film Merkezi'nin başındaki albay aranmaya başlandı. Ancak albay ve ekibi bulunamıyordu. Onlar, siyasilerin "derdest" edilmesini görüntülemek üzere gerekli mevzilere konuşlandırılmışlardı.

"- Bu işi TRT yapacak" dedi Amiral.

Görev, TRT Haber Müdürü Özcan Vardar'a verildi. Önce TRT kameramanlarının oturduğu adresler tespit edildi, sonra her biri evlerinden toparlanarak palas pandıras merkeze getirildi.

Amiral'in telefonu çaldı:

"- Harekat başlıyor, kameralar nerede?"

Kameralar yoktu. Çünkü, kameraların konulduğu dolabın kilidi açılmıyordu. Anahtar arandı, uygun anahtar bulunamadı.

"- Siz harekata başlayın" dedi Toktamış, "Kameralar geç gelecek. Sizi bulup çekimi mutlaka yapacaklar. Siz çıkış yapın..."

Karşı telefonda Merkez Komutanı Kemal Yüksel Paşa vardı:

"- Hayır" diyordu, "Kameralar gelmeden çıkmam. Bu tarihi olay tespit edilmelidir."

Çaresiz, dolaplar kırıldı, kameralar çıkarıldı, harekat başladı.

Tanklar Ankara caddelerinde akmaya başladı.

Genelkurmay karargahındaki generaller mutluydu. Birbirlerine sarılıyor, zaferi kutluyorlardı.

"- Hayırlı osun..."

"- Hayırlı olsun...

"- Memleket için hayırlı olsun..."

"O RUHİ SU DENİLEN ADAMIN BANDINI KİM KOYDU?"

TRT Ankara Radyosu'nu ele geçirme görevi Servet Bilgi Paşa'ya verilmişti. Servet Paşa, yanına Radyo Müdürü Gökçen Solok ve TRT Genel Müdür Yardımcısı Ertan Karasu'yu alarak, bir tanka binip radyoevinin yolunu tuttu.

Radyoevi kısa sürede ele geçirildi.

Harekat başarıyla sonuçlanmış, kontrol tamamen Türk Silahlı Kuvvetleri'ne geçmişti.

12 Eylül sabahı yeni Genel Müdür Servet Bilgi ve iki TRT'ci (Gökçen Solok ve Ertan Karasu), yayın odasında oturmuş, o sırada yapılmakta olan anonsları ve Hasan Mutlucan'ın kahramanlık türkülerini dinliyorlardı.

Telefon çaldı. Servet Bilgi'yi istiyorlardı.

"- Buyrun efendim!" dedi Servet Bilgi.

Der demez, yüzü allak bullak oldu. Konuşurken kekeliyordu:

"- Nasıl olur efendim, imkansız..."

Telefonu kapattıktan sonra hışımla Ertan Karasu'ya dönüp bağırmaya başladı:

"- O Ruhi Su denilen adamın bandını kim koydu yayına?"

Karasu can havliyle "Bir yanlışlık var paşam" demeye hazırlanırken, Servet Bilgi'nin eli tabancasına gitti. Nasıl olur da, ihtilal günü devletin radyosundan solcu bir adamın türküleri yayınlanırdı!

Gökçen Solok girdi devreye:

"- O Ruhi Su değil paşam" dedi, "Hasan Mutlucan'dır. İşte bandı burada..."

Radyodaki sesin Hasan Mutlucan'a mı, yoksa Ruhi Su'ya mı ait olduğu araştırıldı.

Hasan Mutlucan'ın Ruhi Su değil, Hasan Mutlucan olduğu anlaşıldı ve durum karşı tarafa bildirildi:

"- O ses Ruhi Su'ya değil, bizzat Hasan Mutlucan'a aittir."

"- Haklısınız... Bir yanlışlık olmuş."

Servet Bilgi o günden sonra TRT Genel Müdürlüğü'nden ayrılmadı. Görevi, konsey adına yayınları denetleyip, sakıncalı bulduğu programları ayıklamaktı.

1981 Şubat'ına kadar bu görevde kaldı, sonra yerini emekli generallerden Macit Akman'a bıraktı. Kendisi PTT Genel Müdürlüğü'nün başına geçerken, halefi Macit Akman da işe Halid Refiğ'in Kemal Tahir'in romanından uyarladığı "Yorgun Savaşçı" filmini yakmakla başladı.

 

Yarın : Ulusu yumuşaktır, olmaz

&

 


Kağıda basmak için tıklayın.


TRT'de 12 Eylül kıyımı
Askerler işi sıkı tutmuşlardı, reklamlara varasıya bütün programları didik didik ediyorlardı, uygun bulmadıkları kısımları da kimseye sorup danışmadan çıkarıyorlardı.
TRT Genel müdürü Doğan Kasaroğlu 12 Eylül günlerini şöyle anlatıyor:
"Gerçeği söylemek gerekirse konseyden çok sıkıyönetim komutanlarından sıkıntı çektik. Çünkü, her birinin değerlendirmesi farklıydı. Kimi sıkıyönetim komutanlarına göre, TRT'nin bazı yayınları memleket çıkarlarına aykırıydı. Şaşırıp kalıyorduk. Sonra bir yolunu bulduk. Böyle diyenlere, yayının metnini göndermeye başladık. Yine de tatmin olmuyorlardı. Bunun üzerine bantları göndermeye başladık. Sola karşı çok duyarlıydılar. Genellikle, yayınların sol çağrışım yapabileceğinden kuşkulanıyorlardı. Yayınlarımızla, özellikle tutuklulara mesaj gönderebileceğimizi sanıyorlardı. Servet Bilgi'den sonra albaylar geldiler. Her yayını önceden izliyorlardı. Konulu filmlerden, reklamlara kadar her şeye müdahale ediyorlardı. Sabahtan akşama kadar, oturup televizyon programlarını izliyor, beğendikleri yayın için onay veriyorlardı. Tabii yetişemiyorlardı. O yüzden programlar aksıyordu. Programlara, kamuoyundan tepkiler geliyordu. Tabii kimse işin iç yüzünü bilmiyor, biz de açıklayıp, anlatamıyorduk.
Sıkıyönetim komutanları, ayrı ayrı her çalışmalarının filme alınıp yayınlanmasını istiyorlardı. Kameraman, teknik imkânlarımız yeterli değildi. Yetişemiyorduk. Bu da sorun oluyordu..
TRT'den bir çok insan atıldı. Bunların günahı bana yüklendi. Ben 40 yıllık bir gazeteciyim. Meslektaşlarım beni bilir tanırlardı. Dünya görüşleri ne olursa olsun kimsenin kılına dokunmuş adam değilimdir. Çalışanın dünya görüşü beni ilgilendirmiyordu. TRT'de görevli albaylar uzun çalışmadan sonra oturup listeler hazırladılar. Sonra da uygulandı. TRT'den bir çok değerli eleman atıldı. Bunun günahı da, bilmeyenlerce benim omuzuma yüklendi."




 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...