YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Dizi...

  Arşivden Arama

 

 

AB ve İslâm kaygısı

Dün İtalya ve Katolik Kilisesi örneğinden yola çıktığımız gibi, bugün de yine aynı ülkeyi hareket noktası olarak alacağız. (AP) ajansının geçtiği ve "Vatikan'dan Yine Tuhaf Açıklama" başlığıyla Yeni Binyıl'da yayınlanan bir haberde, Vatikan'a Bağlı Bologna Başpiskoposu Giacomo Biffi'nin görüşlerine yer verilmiş. (Diğer gazetelerde haber yok.)

Vatikan'ın kaygısı

Bolonya Başpiskoposu demiş ki, "Bu ülkenin kimliğinin korunması için, İtalya'ya kaçak girenlerden müslümanlar yerine katoliklere öncelik tanınmalıdır. Katolik öğreti ve geleneğin muhafazası için (yani hristiyan kilisesinin zihin konforunun alt-üst olmaması için - vurgu bize ait) Latin Amerika, Eritre ve Filipinli katoliklerin ülkeye girişlerine izin verilmelidir."

Peki, AB'a Türkiye girdiği takdirde ne diyecek ve ne yapacak bu adamcağız? Ayrıca İtalya'ya kaçak yollardan giriş yapan müslümanların ya Kürtler, ya da Kuzey Afrikalı müslümanlar olduğunu da burada kaydediverelim.

Bolonya Başpiskoposu Biffi'ye göre katolikler, "İslâm ideolojisinin çok ciddi ve büyük bir saldırısı ile karşı karşıya imişler." Haydi bunu da kabul edelim. Fakat İtalya'da, Anamuhalefet partisi lideri Silvio Berlusconi, başpiskoposun uyarılarını onaylar mânâda, "dikkate değer" bulmasın mı? Küçük mü, büyük mü bilmem ama, Kuzey Birliği Partisi de Biffi'nin açıklamalarından ziyadesiyle memnun olmuş.

Bütün bu olup bitenlere karşılık İtalyan Sosyal Dayanışma Bakanı Livia Turco (?), daha medenî ve çağdaş bir tavır takınarak, Biffi'ye şu cevabı vermiş:

"İslâma karşı duvar örmeye kalkışmak büyük bir sorumsuzluktur. Bu tür sözler, evrensel ilkeleri yerleştirmeye çalışması gereken bir din adamına asla yakışmaz." (Dünkü Necaşi'lerden kasdımız işte bu tipler.)

Peki, ya Alman muhalefeti?

Burada size, birkaç gün önceki Zaman'da yer alan (ama hayli kısa) ve diğer gazetelerin hiçbirinde yer bulmayan bir Almanya haberinden daha söz etmek isterim. Alman Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) yanlısı Alman-Türk Forumunda, "Helsinki'den sonra Avrupa Birliği - Türkiye'nin Görevleri ve Perspektifleri" konulu sempozyumda, neler konuşulmuş neler?

Meselâ Federal Meclisin AB Komisyonu Türkiye raportörü Ralf Brauksiepe, Alman hükümetini kasdederek, "Hükümetten hiç kimsenin gerçekte Türkiye'nin AB üyeliğini istemediğini" iddia etmiş. Bir başka (CDU) üyesi İngo Schmitt de: "Doğu Avrupa ülkelerinin (Ortadoks ülkeleri kasdediyor) AB'ye alınmalarıyla ilgili sürenin 20 yıl bile sürebileceğini kaydederek, bu süre içerisinde Türkiye'nin üyeliğinin gündeme geleceğini sanmadığını söylemiş.

Önce size hem çok küçük, hem de kocaman bir soru: Bu tür haberler bizim basında gereği şekilde niçin yer almıyor? Oralardan para toplarken, bin bir gönüllü veya kiralık adam bulunabilirken, haber geçecek bir âdeme rastlanmaz mı?

Ya tekelci basının yaptığı? Onlar yoksa bu ülkede bir sansür komisyonu olarak mı vazife görüyorlar? Bunun anlamı halkın, Avrupa Birliği gerçeği ile doğrudan yüz yüze gelmesini engellemek olmasın sakın? Eğer durum böyleyse, bizim vazifemiz, onlara kafiye kalmak mı olmalıdır?

Kuşkusuz bize düşen Türkiye kamuoyunu, AB'a ilişkin batı kamuoyundaki iç dinamikler hakkında sağlıklı şekilde bilgilendirmek olmalıdır. Avrupa Birliği hakkında bu toplumun ihtiyacını duyduğu sağlıklı bilgilenmeyi biz üretmezsek, ne olur o zaman? Herşeyden önce sorumluluk duygusuyla bağdaşmaz bu tutum. Ya da hadisenin bu tarafları ortaya dökülürse, halkın nevri döner, iç siyasette pozisyon kaybına uğrarız diye mi düşünülüyor? Veyahutta, AB'ı istemeyen güçlerin ekmeğine yağ süreriz düşüncesiyle mi, umûmî sansür korolarına iştirak ediliyor?

Vaz geçen biz değil onlar olmalı

Takdir size ait!.. Ve de bir hatırlatma:

Şu anda Avrupa ülkelerinde, ekseriyetle sosyal demokratlar iktidarda. Muhafazakâr partiler ise muhalefette!.. Nitekim hem İtalyan anamuhalefetinin, hem Alman Hrıstiyan Demokratların İslâm ve Türkiye kaygılarını yukarıda okudunuz. Bu tür partiler, üç gün sonra iktidar olursa, Türkiye hakkındaki kanaatlerini hemen değiştirecekler mi sanıyoruz?

Realite bu olduğu için; hem teslimiyetçi, hem hayalperest politikalardan uzak durmak, AB'a giriş meselesinde de gerçekçi olmak gerekiyor.

Fakat asla yılmayarak!.. Ayrıca devam edelim mi, ne dersiniz?


18.EYLÜL.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...