YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Gazete ve televizyon

 
Bir düşünceyi ve politikayı cerhetmek için, sürekli demeçlere ve açıklamalara baş vurmak!.. Öyle sanıyorum ki, Türkiye'de gazeteciliği ve televizyonculuğu öldüren bir yol olmaya başladı.

 

İçinde yaşadığımız yüzyılı iletişim çağı biçiminde adlandırıyoruz. Şunun şurasında, sekiz-on yıl önce, daha farklı kavramlaştırmalar dikkati çekerdi. Bilgi Çağı, bunlardan sadece biri.

Bilgi ve iletişim, aslına bakılacak olursa, birbirini dışlamaktan ziyade tamamlayan kavramlar. Bilgi üretmek, düşünceyi bilgiye istinad ettirmek, devreye sokulacak politikaları sağlıklı bilgilerle takviye etmek vs. Bunun yanısıra bilginin tedavülü, uluslararası ticarî bir metâya dönüştürülmesi!.. Yani bilginin hayrî bir hizmet olmanın daha ötesinde, patent hakkı adı altında hukûki teminatlar altına alınması vs.

Bilginin tedavülü ve borsası

Bugünkü bilgisayar ortamı da, üretilmiş bilginin borsası mesâbesinde. Bilginin, yani ticarî bir metâya dönüştürülmüş bilginin tedavül ettiği borsaya, ancak bilgisayarla ulaşabiliyorsunuz. Tabiî ki bu borsaya üretilmiş bilginin bütünüde arzedilmiyor.

İster istemez buradan varacağımız nokta şurası:

Bilgiyi üreten ve bunu ticarî bir metâya dönüştüren kaynaklar!.. Bir de bilginin arzedildiği tüketici piyasalar!.. Biz bu ilişkinin neresindeyiz? Asıl düşünmemiz gereken nokta burası.

Bu tabloya bakarak, anlamsız bir karamsarlık üretmek de değil amacım. Bilginin tedavülünde ve temininde, mevcut ortamın sağladığı iyi-kötü bir kolaylığın değeri asla ihmal edilememelidir.

Bu satırları kaydederken kasdım, içinden geçtiğimiz sıcak ortamın, biraz olsun dışına taşmak değil. Bilâkis içinde yüzdüğümüz süreci daha bir anlamlandırmak ve geleceğe yönelik ihtiyaç duyduğumuz enformasyonu süratle edinmek zaruretini vurgulamak.

Demeç TV ve gazeteciliği

Gazetecilik ve televizyon haber/program yayıncılığı günümüzde, o kadar önemli hale geldi ki tahmin edemezsiniz. Bu tür yayın organları bizde, genellikle fikir ve kanaat açıklamak aracı olarak kullanılıyor. Biz ne düşünüyoruz, neye karşıyız gibi!.. Karşı kesimler ne yapıyor, hangi politik eylemi icra ediyorlar? Bunun sözel planda cerhedilmesi ve takbihi biçiminde anlayacağınız.

Kuşkusuz buna ziyadesiyle ihtiyaç var. Türkiye genelinde ne olup bittiğini kavrayamayan milyonları düşününce, bu ihtiyaç daha bir ortaya çıkıyor.

Fakat birşeye karşı olmak ve o şeyi, kendi içinde barındırdığı bazı argümanlarla cerhe yeltenmek bir yol olmakla beraber, şahsen bana asla yeterli görünmüyor. Zira buradan iyi ile kötünün, yanlışla doğrunun sürekli çatışma haline girdiği, sanal bir düzleme ulaşıyoruz. Sonra bu tezatlı ilişki, yola çıktığı argümanlardan da bağımsızlaşarak, kanaatlerin ve politik tutumların savaşına dönüşüyor. Yani işin içine hislerin, kanaatlerin ve ön yargıların da girmesiyle, alabildiğine gergin ortamlar doğuyor.

Bir düşünceyi ve politikayı cerhetmek için, sürekli demeçlere ve açıklamalara baş vurmak!.. Öyle sanıyorum ki, Türkiye'de gazeteciliği ve televizyonculuğu öldüren bir yol olmaya başladı. Kim daha sert demeç verirse o öne çıkıyor, kim hakaretâmiz açıklamalar yaparsa, o daha makbül hale geliyor.

Anlayacağınız, televizyon ve gazetelerimiz birer demeç mezarlığı halinde.

Peki, karşılaştığımız bir olgu, politik tutum veya tercih ettiğimiz bir kınama veya eleştiri için kullandığımız argümanların ne kadarını kendimiz üretiyoruz? Doğrusu bu soru beni ürpertiyor, dehşete sevkediyor.

Neredeyse 28 Şubat'tan beri, Türkiye'de tartışılan konuların çoğu, bizim etrafımızda cereyan ediyor.

Daha iyi düşünmenizi sağlamak için, izninizle şöyle bir soru sormak durumundayım: Bu ortamda bize ilişkin bilginin ekseriyetini kim üretiyor, kim sergiliyor? Varın gerisini siz düşünün!..

Kuşkusuz üretilmiş bilginin ekseriyeti ya istihbarat kaynaklarına âit, ya bazı Batılı kaynaklara, ya da sol/liberal çevrelere!.. Dindar çevrelere ve topluma âit eksik yanlış, fakat makro politikalara zemin teşkil edecek seviyede bir bilgi zemini oluşturuluyor, ondan sonra da kapsamlı saldırılar başlatılıyor.

Gazeteciliğin çıkmazı: Bilgi zaafı

Benim gördüğüm zaaf da işte bu noktada.

Bu saldırı karşısında, sonu gelmez demeç ve açıklamalar üretmek!.. Karşı tarafın ürettiği bilgi ve argümanın iç çelişkilerine sığınmak!..

Bu zaaf, son yılların İslâmî tutumunu alabildiğine zora sokuyor. Onu sonu gelmez sözel tartışmalara mahkûm kılıyor. İslâmın evrensel mesajını temsilden bizi kopardığı yetmiyormuş gibi, kendimize ilişkin, fakat kendimizin de üretmediği eksik-yanlış enformasyona mahkûm hâle getiriyor.

1990'dan beri, içerideki ve dışarıdaki üniversitelerin ve vakıfların, üzerinde çalışma yapmadığı bir cemaat ve tasavvufî cereyan kalmadı Türkiye'de. Bir de buna, farklı farklı istihbarat kuruluşlarının (yerli ve yabancı) geliştirdiği bilgi ve dokümanı ekleyin siz.

Türkiye'deki yerli basın ve televizyonların, içine düştüğü sıkıntıyı varın siz tahmin edin!.. Demeç ve kınamacılık esasına dayalı yayıncılık nereden kaynaklanıyor? Fakat iyi kötü, bunun bir telâfi yolu yok mudur diyecek olursanız, buna da hayır diyemem. Belki ayrıca yazarım, burada ihtisas gazeteciliği alabildiğine önem kazanıyor.


24.OCAK.2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...