İsim benzerliği mi?

Geçtiğimiz hafta köşemizde yer verdiğimiz "Bu kartları kim verdi" başlıklı yazımıza Ziraat Bankası açıklama gönderdi. Biz, Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı'ya Ziraat Bankası tarafından uluslararası Gold kart verildiği yolunda duyum aldığımızı, merak içinde olduğumuzu ve cevap beklediğimizi yazmıştık. Sağolsunlar banka yönetimi bu çağrımıza yanıt verdi ancak verdikleri yanıt merakımızı daha da artırdı. Açıklamada, Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı isimli iki şahsa klasik Master ve Visa kartı verildiği kabul ediliyor ancak bu kişilerin yazıda belirtilen şahıslarla hiçbir ilgisinin olmadığını söyleniyor. Banka yönetimi, bu olayı isim benzerliği ile açıklıyor. Bu olay dışında, yazıda ismi geçen kişilere kredi kartı verilmediğini belirten banka yönetimi, söz konusu şahısların yurtdışında yaptığı harcamaların da Ziraat Bankası'nca ödenmediği üzerinde duruyor. Bizim merakımızı artıran husus ise, isim benzerliği konusu. Bu benzerlik bana çok ilginç geldi. İsim benzerliği olmaz mı? Olabilir tabii ki. Ancak yine de böyle bir olay karşısında kuşku duymamak imkansız. Acaba Ziraat Bankası yönetimi hem bizim hem de kamuoyunun içindeki kuşkuları gidermek amacıyla, bizim kastettiğimiz şahısların olmadığını söyledikleri Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı ile ilgili daha geniş bir bilgi verebilirler mi? Mesela bu kişilerin adresleri, kimlik bilgileri gibi. Merak işte, ne yaparsınız?

Hazine'nin ayıbı

Bakanlar Kurulu kararı ile Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredilen 5 banka ile ilgili her gün yeni gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeler, aslında bankaların zor durumda olduğundan haberdar olunduğu ve buna rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı yolunda. Bizim son olarak öğrendiğimiz bir gelişme de bu yargıyı destekler nitelikte. Edindiğimiz bilgilere göre, 1999 yılının Haziran ayından birkaç ay önce Egebank yöneticileri hakkında Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuş. Savcılık, Haziran ayında dosyayı Hazine'ye göndermiş. Geri gönderme nedeni ise suç duyurusuna neden olan konunun yeni Bankacılık Kanunu'na göre tekrar incelenmesi isteği. Ancak o günden bugüne Selçuk Demiralp'in başında olduğu Hazine'den hiç ses çıkmamış. Bu süre zarfında da bildiğiniz gibi Egebank'a el kondu ve binlerce mevduat sahibi mağdur oldu. İşte size, herşeyin önceden bilindiğine dair öne sürülen yargının bir kanıtı daha.

Turkcell'in hassasiyeti!

Geçtiğimiz hafta Müstakil Tüketiciler Birliği'nin, cep telefonlarına getirilen ek vergileri protesto etmek için, organize ettiği 15-16-17 Ocak tarihlerinde "cepler susacak" kampanyası gerçekleştirildi. Bu kampanya çok büyük destek gördü. Birlik Başkanı Bülent Deniz'le yaptığımız görüşmede 500 binden fazla kişinin kampanyaya destek verdiklerini öğrendik. Bu kampanyanın bir özelliği de Turkcell ve Telsim'in faaliyetleri ile ilgiliydi. Kampanyada bu iki şirket de eleştiriliyordu. Ancak her iki şirketten de ses çıkmadı, en ufak bir açıklama yapılmadı. Biz de bunun üzerine iki şirketi de aradık ve kampanya hakkında ne düşündüklerini ve nasıl bir etkisi olduğunu sorduk. İşte işin ilginç yanı bundan sonra başlıyor. Turkcell'in, 3 gün beklemeden sonra gönderdiği açıklama bizi çok şaşırttı. Açıklamanın gecikmesi nedeniyle aradığımız yetkililer, hazırlanan metnin onaylama aşamasında olduğu için geciktiğini söylemişlerdi. Sonunda sabırla beklediğimiz, 3 gün boyunca hazırlanan ve onay aşamasından binbir güçlükle geçen Turkcell açıklamasının sadece bir cümleden oluştuğunu gördük. Açıklama aynen şöyle; "Cepler susacak kampanyasını biz de basından takip ettik, Sözü geçen günlerde şebeke trafiğimizde herhangi bir azalma görülmemiştir." İşte bu kadar. Turkcell'in kamuoyunu yakından ilgilendiren bir konuya gösterdiği hassasiyet bir cümleyle sınırlı.