T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dört eğilim gerçeği ya da fantezisi

Yenilikçilerin muhtemel kurucu listesi yayınlandıktan sonra, geniş yelpaze beklentisi içinde olanlar düş kırıklığına uğradılar ve tavır koymaya başladılar.

Ben kişilik olarak her mezhep ve meşrebe mensup insanla iyi diyaloğu olan, hemen her siyasi görüşe mensup insanlarla iyi ilişki içinde bulunan bir insanım. DYP'de, ANAP'ta MHP'de BBP'de LDP'de ve diğer partilerde çok samimi olduğum arkadaşlarım var. Yani sadece dört eğilime mensup insanlarla değil toplumun bütün kesimleriyle insani ilişkiler içinde olmayı, kavga ve çatışma yerine biribirlerinin hukuklarını gözetmelerini ve farklılıklara tahammülkar olmalarını kabul eden ve bunu fiilen de uygulayan bir insanım.

Ancak farklı grupların bir araya gelerek ortak bir siyasi güç oluşturacaklarına ve ülke sorunlarını çözeceklerine hiçbir zaman inanmadım. Hele Türk siyasi hayatındaki karizmatik lider hayranlığı ve beklentisi varken; parti içi demokrasinin bir kızıl elma olduğunu düşünmemeyi bile hayalcilik olarak gören bir insanım.

Türkiye'nin ve Türk siyasetinin gerçeği bu değil mi?

Bu nedenle bana göre yenilikçi harekete olan aşırı rağbet ve toplumun bu hareketi umut olarak görmesi de bu hareketin değişik kesimleri bir araya getireceği varsayımına dayanmıyor. Şu anda halkın bu harekete yönelmesinin tek sebebi var o da Tayyip Erdoğan'a duyulan sevgidir. Doğrudur yanlıştır o başka mesele ama gerçek bu. Son iki ay içinde Anadolu'yu baştan sona kat etmiş bir insan olarak gördüğüm manzara yenilikçi hareketin Tayyip Erdoğan sevgisi üzerine oturduğudur. Tayyip Erdoğan'ı yenilikçi hareket içinden çekin alın, desteğinin de olmadığını ilan edin ne bu kurucular kurulu ne de dört eğilimin bir araya geldiği başka bir oluşum yüzde 10 barajına bile yanaşamaz.

Halkın bu harekete karşı bir güven sorunu da yok. Bu harekete karşı güven sorunu olan sadece elitlerdir. Elit tabaka istiyor ki Tayyip Erdoğan kendini yetiştiren ve ülkeye kazandıran çevreyi tamamen terketsin ve çevresine elitlerin öngördüğü bir takım insanlar yerleşsin.

Yayınlanan muhtemel kurucular listesinin büyük bölümünü eski RP-FPlilerin oluşturması hareketin eksisi değildir. Hareketin eksisi, eski partinin arıza ve hastalıklarını taşıması ihtimalidir. Yoksa FP tabanı ve kadrosu şu anda bile ülkeye hizmet veren dünyanın en nezih, en başarılı ve en temiz kadrosudur.

Geniş kitleleri kucaklamak ile farklı kitlelerin temsilcilerini kurucular ya da yönetim kuruluna almak farklı şeylerdir.

Bence önemli olan siyasetçinin kendi kimliğini muhafaza ederek geniş kitleleri kucaklayabilmesidir. Kucaklamak da, başarısız olmuş siyasi düşüncelerin mensuplarını yönetime getirmek değil, kendi kadrosuyla o kesimlere de ayırım yapmadan hizmet vermek insani ilişkilerini saygılı bir biçimde devam ettirmek ve ürkütmemektir.

Geçmişte dört eğilim diye de adlandırılan geniş kitlelerin temsilcilerinin yoğun biçimde yeni partide yer alması fikri bence yanlıştı. Çünkü bu eğilimler zaten yıllardır ülkeyi yönetmişler ve yönetememişlerdir. Yönetme becerisini gösterememiş eğilimlerin yeni bir partide bir araya gelmesi demek memleketi kurtarmak demek değildir. Aksine -diğer partilerdeki şahsiyetli politikacıları tenzih ederek söylüyorum- memleketi batıran dört eğilimi bir araya getirip batmasına katkıda bulunmak demektir. Şu anda milliyetçi, solcu ve liberal eğilimlerin bir araya geldiği bir hükümet tarafından batırılmıyor muyuz?

Geniş açılımlı olmak solcuyu, liberali, milliyetçiyi ve İslamcı'yı yönetimde bir araya getirmek ve öylece memleketi idare etmekse bu son derece isabetsiz ve hatalı bir yaklaşımdır. Düşünceleri, programları, tavırları farklı dört eğilimi bir araya getirirseniz ortaya bir siyaset çorbası çıkar ki bu çorba kimsenin karnının doyurmayacağı gibi memleketin de bağırsaklarını bozar. Örnek olarak Özal'ın ANAP'ını göstermek de yanlıştır çünkü Özal mazisi itibariyle dört eğilime mensup insanları vitrine almıştır ama o insanlar eğilimlerini ANAP'a taşımamışlar hepsi Özalcı olmuşlardır. Mesela eski 'Milli Görüş'çü Sayın Mehmet Keçeciler'in 'Milli Görüş'çülüğü mü kalmıştır? Ya da eski hızlı ülkücü Sayın Yaşar Okuyan'ın ülkücülüğü mü kalmıştır? Eskiden solcu Sayın Cavit Kavak'ın solculuğu mu kalmıştır? Türk siyasetinde dört eğilimin bir araya gelmesi bir fanteziden ibarettir ve Türk siyasetinde hâlã karizmatik lider gerçeği devam etmektedir, yenilikçi hareketin gücünün tek kaynağı da Erdoğan'a olan sevgidir.

Benim kanaatime göre Tayyip Bey bu noktada Özal'dan daha avantajlıdır. Tayyip Bey birkaç tane küçük devlete bedel İstanbul gibi bir şehirde ayırım yapmadan hizmet vererek her kesimi kucaklayacağını ispat etmiş bir siyasetçidir. Hatta kendi seçmenlerini üzecek derece geniş açılımlı hizmet vermiştir. Sadece bir misal, Adalar seçmen itibariyle RP'ye oy vermemiş ve gayri müslim vatandaşlarımızın da yoğunlukla ikamet ettiği bir ilçemizdir. Tayyib Bey belediye başkanı olduğunda bütün İstanbul su sıkıntısı çekiyordu. Kendisine oy veren varoşlara öncelik verip diğerlerini ihmal etmek gibi bir partizanlık yapmadı, Adalar gibi kendisine oy vermemiş bir ilçeye deniz altından boru döşeyerek dünyanın masrafını yapıp şebeke suyu götürdü. Bu hizmeti dünya yaratılalıdan beri Adalar'a sağlayan tek yönetici Tayyip Bey oldu. Örnekler sayılmayacak kadar çoktur. Bunun için de dört eğilime mensup halk onu sevmiştir.Dolayısıyla önemli olan Tayyip Bey'in parti yönetimine her kesimi yerleştirmesi değildir, önemli olan kendi kişiliği ile her kesimi bu şekilde kucaklamasıdır.

Kurucular listesinin kendi arasında uyumlu isimlerden oluşması bu açıdan bence isabetli bir yaklaşımdır. Teker teker isimler üzerinde durduğumuzda ne kadar isabetli olduğu tartışılır ama Türkiye gibi lidere bakarak oy veren bir seçmen kitlesine sahip olduğumuz için listedeki isimler çok da önemli değildir. Eğer istenmeyen isimler seçimlerde aday listesinde yer alırlarsa bir miktar oy kaybına sebep olurlar hepsi o kadar. Oyların tamamını liderler topladığı için yenilikçilerin oylarını da tek başına Tayyip Bey toplayacaktır. Bunları, Türkiye fotoğrafını okuyarak söylüyorum yoksa Tayyip Bey'i desteklemek ve kurucular listesini beğendiğimi ifade etmek için söylemiyorum. Eleştirilecek noktalar az değil ama henüz zamanı da değil.

Medya düne kadar Milli Görüş'ü bölmek için yenilikçi diye isimlendirdiği kanada destek verip durdu şimdi de bölünen parçaları ortadan kaldırma gayreti içinde çırpınıp duruyor. Bir gerçek daha var ki, tıpkı 27 Mart 1994 seçimlerinde olduğu gibi bu karalama kampanyası -olağanüstü bir gelişme olmazsa- karalanan kesime yarayacak gibi görünüyor.

Başka bir gerçek daha var. AİHM Erbakan Hoca'ya büyük haksızlık yaptı. AİHM kararı hukuki bir karar olsaydı bugün Erbakan Hoca da siyasete dönecek ve siyaset meydanında iki dindar lider yarışacaktı.


5 Ağustos 2001
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED