"-Seni mahkemeye verip, sürüm-sürüm süründüreyim de gör!" lafı, ağızlarda "sakız" olmuştur adeta. Adalet sisteminin yoğunluk nedeniyle "ağır" işlediğini bizzat ilgililer de söylüyor. Haklarında dava açılan kişiler, ne kadar haklı olurlarsa olsunlar, duruşmalara gidip-gelmelerle yorgun düşüyorlar.

Adliyeyi boş ve gereksiz yere işgal etme alışkanlığı taşıyanlar için yeni prensiplerin alınması gerekiyor. Adliyeyi boş yere "meşgul" etmenin ruhsal hastalık olduğunu dahi düşünebiliriz. Kimi, dost, arkadaş görünen, içleri ihanet ve nefretle dolu kişiler arasından Truva Atı da çıkar. Bunlar ilk bakışta, ellerinde "yetki" de var ya, kendilerine göre "muhteşem"dir ama tıpkı içleri Truva Atı gibi ihanetle doludur.

Milli bir sporcu olarak hiçbir zaman çetrefilli yollarla dolu "siyaset"e özenmedim. Truva Atı ya da atlarını daha çok politik arenada görürüz. İstisnalar kuralları bozmaz ama gerçek budur. Ziya Gökalp, siyaseti şöyle özetler: "Bakan sandalyası, firavun sandalyasıdır. Oraya melek ya da Musa oturduğunda firavun olur." 1 Amerikan Doları, sadece 85 kuruş iken 40 yıl zarfında 1.5 milyon Türk Lirası'nı aşmışsa, Gökalp'in sözünde isabet var demektir.

Politik çalışmaları sırasında milletin gönlünü feth etmiş, iz bırakmış değerler de var ve bu değerlere giderek daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Bakanlık koltuğundan Yassıada'ya düşen Samet Ağaoğlu, "Babamın Arkadaşları" adlı eserinde bakınız kimi eski siyasi simalardan nasıl söz ediyor: "...Sokaklarda duvar diplerinden kendilerini göstermemeğe çalışarak geçiyorlar. Hani bunlar mıydı caddelere, meydanlara sığmayanlar, hani bunlar mıydı, sesleri, kahkahaları, hiddetleri, gazapları ufukları saranlar..." Ağaoğlu, siyasi bir gerçeği vurgulamış. "Ben devletim" diyen Fransa İmparatoru 15. Lui, kafasını giyotinde bırakmadı mı? Ne yazık ki, devlete ait bir birimin tesadüfen ve elbette geçici şekilde yönetiminde bulunmak, kimileri için alikıran başkesenlik fırsatı sanılıyor.

Sponsorları ya da iş ortakları camia tarafından istenmemiş; işi bırakmak zorunda kalmışlarsa, onların yerine seçimle işbaşına gelen ekibe düşmanca davranmak, bu davranışları da normal saymak moda! Akıl unutur ama defter unutmaz, bir gün gelir, gizli ortaklıklar günışığına çıkar! Yazımın başlığı Truva Atı şeklinde, çünki, Truva hisarları önünde düzenlenen spor yarışmalarını radyo ve tv'ler nakletmese de, oradaki müsabakaların büyüklüğüne yaklaşılamadı. İlyada'nın kaç lisana çevrildiğini ve kaç yüzyıldan beri okunduğunu düşünürsek haklılığım ortaya çıkar. Truva Atı ise dostluk belirtisi olarak sunulan "ihanet" malzemesidir, içi kinle doludur. Yaradan, sporumuzu Tahta Atlar'dan korusun. Amin...

HARUN DOĞAN

Lig finallerinde Harun Doğan da güreşti, 63 kiloda müsabaka yapmasına rağmen klasını belli etti. Harun'un 100 kiloluk ağabeyi, kardeşi minderde iken yerinde duramıyordu. 1999 yılında Harun Doğan, Ankara'da Dünya Şampiyonluğu'nu kazanırken ağabeyi K. Maraş'ta kalmış, maçları tv'den izlerken kendisine hakim olamayıp odadaki masa ve sandalyeleri kırmış! Harun diyor ki: "Son Dünya Şampiyonası ertelen-meseydi birinci olarak Türk Bayrağı'na sarılacaktım. Çok hırslıydım, birbuçuk ay içinde yine kendime gelirim." Haydi Harun!

ERCAN YILDIZ

Dünya Şampiyonu (1977) Ercan Yıldız'ın esprileri güreşçiler arasında dilden-dile dolaşıyor ama o, ciddi görünmeye çalışıyor. "Ben, üniversitede öğretim göreivlisiyim" diyor. Biliyoruz Ercan, Türk Edebiyatı'nın en espritüel kişisi olan Esat Mahmud Karakurt da öğretim göreevlisiydi ve derslerinde öğrencilerini gülmekten kırıp-geçirirdi. Onlara bilgisini de aktarırdı. Mizahi güce sahip olmak bir vasıftır. Böyle bir vasfa sahip olduğun için seni kutlarım, elbette hocalığındaki başarıların gözardı edilemez.

TEVFİK TÜRKMEN

Türk Güreşi'ne hakem olarak tam 35 yıl hizmet eden Tevfik Türkmen, pazar günü yapılan lig finallerinden sonra minderlere veda etti. Tevfik Türkmen, minderlerden bir rüzgar gibi geçti, tertemiz, dürüst, tam sportmen bir hakemdi. Güle-güle Tevfik Türkmen! Fakat güreşlere yine gel, kendini özletme!

ALİ GÜMÜŞ

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu