T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bakan Bey'in kardeşi gazetemizde

İnsanoğlu, sabah yatağından kalkarken, o gün başına neler geleceğini bilse, hiç kıpırdamak istemeyeceği günler çok olur.

Şükür ki bilmiyoruz.

Sen bugün öğle vakti trafik kazasında yaralanacaksın...

Sen ikindi üzeri patlayan bir bomba ile öleceksin...

Senin kolun kırılacak...

Kaza kurşununa kurban gideceksin...

Akşama doğru tutuklanacaksın türünden bilgiler ulaşsa insana, ilk yapılacak iş, tedbir almaktır.

Oysa insanın başına neler geliyor neler! Acı, tatlı; üzen, sevindiren; ağlatan, güldüren...

Dünyanın binbir türlü hali var.

Hepsi de insanlar için.

* * *

Evvelki gün, gazetede işimizle meşgulken bir telefon... Arayan danışmadaki görevli.

Gelen birini haber veriyor.

İlgilenmemek olmaz, işimiz var diyemeyiz.

Üstelik gelen 'önemli biri' imiş.

Siyah mersedesten inmiş.

Kapıyı şoförü açmış.

Gazetenin kapısına yönelmiş.

Güvenlik görevlileri giriş kartı vermek için kimlik rica etmişler.

"Abdullah Ali Yücelen" ismini görünce, hemen haber vermek istemişler.

- İçişleri Bakanı sayın Rüştü Kazım Yücelen'in kardeşi geldi.

"Buyursun" dedik.

Beyefendi biriydi.

Yarım saate yakın sohbet ettik.

Çay kahve ısmarladık.

Sözü ağabeyi bakan beye getirmeye çalıştıkça, o başka taraflara çekiyordu.

Sonunda açıkça sormaktan başka çare olmadığına karar verip sordum.

- Beyefendi, siz İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in kardeşi değil misiniz?

Cevap çok net:

- Değilim.

İnanmadık.

Fakat bunu yüzüne karşı söylemek, adama düpedüz sen yalancısın demek anlamına gelecek.

Herhalde bir iş takibi ricasında bulunacağımızdan endişe ediyor.

Bir ara izin isteyip lavaboya gider gibi yaparak, yan taraftan güvenlikteki arkadaşlara telefonla sorduk.

- Bakın bakalım baba adı, doğum yeri neresi? Bakan beyle aynı mı değil mi?

İşe bakın ki farklı çıktı.

Gazetedeki müdürleri, yan taraftaki arkadaşları da boş yere telaşlandırdığımızı anladık.

Bu arada istihbarat servisinden bir muhabir, kamerasını almış habire fotoğraf çekiyordu.

Abdullah Ali Bey, gördüğü ilgiden hem memnun kalmıştı, hem de şaşkınlık içindeydi, gizleyemiyordu.

Fakat bu ilginin bir yanlış anlamadan kaynaklanmış olabileceğini tahmin etmeliydi.

Onun da biraz kabahati var. Bu memlekette kim kimin beyanına hemen inanır!

Adamcağız "Efendim ben bunca yıllık birikimimi kitaplaştırdım, kendi gayretlerimle bastırdım. Bu kitabın gazetenizde tanıtılmasını istirham edecektim,.. ediyorum,.. etmiştim..." sözünü üçüncü defa tekrar edip, çantasından da kitabını çıkararak takdim edince, artık inanmaktan başka yol kalmamıştı.

Sonuçta, güvenlik görevlilerimizin titizliğini dikkate alarak kendilerine teşekkür ettim.

Dersimiz coğrafya çocuklar...

Coğrafya dersinde öğretmen:

- Asya kıtasının itmesi sebebiyle Türkiye her yıl Avrupa kıtasına bir santim yaklaşıyor çocuklar...

Öğrencilerden biri:

- Demek ki AB'ye giriyoruz, hocam.

Milletvekili sayısı kaç olsun?

Cumhurbaşkanı Sezer, milletvekili sayısının 400 olmasını istiyor.

Hak vermemiz mümkün değil.

Bize göre 4000 olmalı.

Hem de süre kısa tutulmalı.

Mesela bir yıl, en fazla iki yıl.

Maksat, pasta paylaşımında daha çok insana imkan tanınması.

Nasılsa normal yollardan vatandaşın refah seviyesini yükseltmek mümkün gözükmüyor.

Hiç değilse bu şekilde daha çok kişinin yüzü gülmüş olur.

Sezer'le ters düşme pahasına, bu teklifimizin ciddiye alınmasını rica ediyoruz.

Taraklı'da gün doğarken

Taraklı'da gün doğarken, bu resimde görülen evlerden birinde açık olan radyoda Grup Gündoğarken'in bir parçası çalınıyordu.

Tahmin edebilir misiniz, hangi ev, hangi parça?

Edemediyseniz mühim değil. Zaten soru da "muhtemelen" diye başlamalıydı.

Asıl, şu resimdeki güzelliğe bakın siz.

Vedat Gezgin'in 1999 tarihini taşıyan bu fotoğrafı, Adapazarı Büyükşehir Belediyesi'nin özel arşivinde yer alıyor. Ve 2001 takviminin Ekim yaprağında.

Global 28 Şubat başlamadı

Sabahattin Önkibar, Star'daki Alternatif'in ilk programında Süleyman Demirel'le konuştu.

"11 Eylül 2001'den sonra dünyanın 'Global 28 Şubat' sürecine girdiği söylenir oldu, katılıyor musunuz?" sorusuna Demirel hemen tepki gösterdi.

- Ne münasebet! Şimdi bir defa 28 Şubat'ı iyi anlamak lazım. 28 Şubat, Türkiye'yi ilgilendiren bir olaydır. Cumhuriyete, Atatürk'e, çağdaşlığa sahip çıkmaktır...

Haklı...

Her ne kadar aksini düşünenler bulunsa da ben Demirel'e hak vermek zorundayım.

Hem de ne zamana kadar biliyor musunuz?

Başkan Buş çıkıp bir senfoni orkestrası önünde kollarını kaldırarak "İşte çağdaş dünya bu!" diyene ve akabinde bütün salon hep bir ağızdan "Vi ar dı vörld" şarkısını söyleyene kadar.

BAZI POLİSLER CMUK'U MUCK ANLAMIŞ GALİBA.


3 Ekim 2001
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED