T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kutsal'ın güneşi asla batmaz

Tarihe geniş bir açıdan bakıldığında, Kutsal'ın güneşinin hiç batmadığı görülür. O bir coğrafyada batarsa, başka bir coğrafyada doğar. Çünkü Sezai Karakoç'un dediği gibi: "Allah'ın ışığı sönmez, Allah'ın medeniyeti batmaz. O ışığı söndürmeye, o medeniyeti batırmaya kimsenin gücü yetmez."

New York'a "11 Eylül 2001"de yapılan saldırıdan sonra Kutsal'ın yıldızının hem Amerika ve Avrupa'da, hem Asya ve Afrika'da yeniden yükseleceği gözleniyor. Özellikle Batı'da İslam'ın entellektüel hazinelerine olan ilgi katlanarak artıyor. Çünkü İslam İbrahimi geleneğin sonunda yer almakla birlikte, aslında en başta olandır. İslam'ı anlamadan Hristiyanlık ve Musevilik özüne uygun bir biçimde kavranılamaz.

Yirmi yılı aşkın bir süredir önde gelen Amerikan üniversitelerinde hocalık yapan Prof. Dr. Seyid Hüseyin Nasr geçen hafta sonu Yazarlar Birliği'nin İstanbul Şubesi'nde "dünyadaki gelişmeleri" değerlendiren bir konuşma yaptı. Türk aydın çevreleri Nasr'ı çok yakından tanır. Onun Türkçe'ye ilk olarak "İnsan ve Tabiat" isimli kitabı, Nabi Avcı tarafından çevrilmişti.

Ben onun kitaplarıyla ilk defa 1970'de Londra'da, kendisiyle de 1993'de Washington'da karşılaştım. O günden bugüne neredeyse kitaplarının hepsi Türkçe'ye çevrildi. O Batı dünyasına Guénon, Schuon, Burckhardt ve Lings gibi "Batılı Müslümanlar"la birlikte İslam ve İbrahimi geleneği anlatanların başında gelir. Onların Batı'nın özellikle tasavvufa ilgi duyan entellektüel dünyasında önemli bir yerleri vardır.

Nasr konuşmasında çok çarpıcı bir anekdot anlattı. Amerika'nın önemli televizyon kanallarından birinde önde gelen bir Katolik düşünür farklı açılardan Peygamber'leri ele alan bir dizi program hazırlamış. Nasr da programın Hz. İbrahim ile Hz. Yusuf'un tartışıldığı kısmına katılmış.

Nasr'a iki saat süren programın sonunda, kırk ya da elli kişilik çekim ekibinden beyaz saçlı bir kişi gelmiş. "Ben bir Yahudiyim, bizim peygamberimizi, bizimkilerden daha saygılı, daha güzel ve daha doğru anlattınız" demiş. Nasr bir Hadis'ten hareketle "Son yıllarda Hristiyanlık'la birlikte Musevilik te aslını İslam'da bulacak ve Müslümanlar tarafından korunacak" dedi.

İslam ilk Peygamber'le son Peygamber arasında gelen bütün Peygamber'lerin geleneğini kuşatır. Kutsal'ın ışığı Hz. Adem'le yanar, Hz. Peygamber'le de zenit noktasına ulaşır. Hristiyanlık artık geiçmişte olduğu gibi, İslam'ın karşıtı ya da düşmanı değil, aynı ortak geçmişe sahip İbrahimi geleneğin ana halkasından biridir. Aynı değerlendirme başka bir kitaplı din olan Musevilik için de geçerlidir.

Hristiyan ve Musevi'lerin kendi dinlerinin özüne dönmeye çalışmaları, bir yanıyla İslam'la olan ortak miraslarını anlamaya ve kavramaya gayret etmeleri demektir. İslam dünyasıyla birlikte bütün dünyayı tehdit eden kültür kitaplı dinler değil, Kutsal'dan arındırılmış seküler, metafizik hiçbir iz taşımayan ateist kültürlerdir.

Batı dünyası görünmeyen dünyayı yok sayarak, bütün gücüyle görünen dünya üzerinde yoğunlaştı. Kutsal değerlerden arındırılarak büyütülen bilim ve teknoloji cinnet getiren insanın elinde iki dünyayı birden tehdit eder hale geldi. Uçaklar DTM'ni yerle bir etti. Bir nükleer bomba bütün Manhattan'ı Hiroşima'ya çevirebilir.

"Öldürmeyeceksin" diyen seküler değil, İbrahimi gelenektir.


3 Ekim 2001
Çarşamba
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED