T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hükûmet yolcu mu?

Anavatan'dan istifalar başladı. Bu istifalarla TÜSİAD Başkanı'nın açıklamalarının aynı zamana denk gelmesi bir tesadüf mü? Ecevit, 1978'deki TÜSİAD ilânlarını hatırlatıyor ve benzer gelişmelerin tekrarlanmaması için iş adamlarını uyarıyor.

1970'lerin sonunda, Türkiye gene çok büyük bir bunalıma girmişti; o zaman da Ecevit başbakandı. Türkiye'de yokların sayısı artıyor, kuyruklar uzuyordu. İşte o tarihte TÜSİAD gazetelere verdiği büyük boy ilânlarla, Ecevit'e karşı cephe almıştı.

Gene Ecevit başbakan ve tarih tekerrür ediyor. Bir kıtlık yaşamamış ve bir savaştan çıkmamış olmasına rağmen, Türkiye, adeta göçtü. Herkes, hiçbir zaman bu duruma düşülmediği konusunda hemfikir. Kimsede istikbale ait umut zerresi dahi kalmadı.

Anap'tan istifalar

Anap'taki istifalar acaba siyasi yapıyı değiştirebilir mi? Hükûmet düşer mi? Koalisyonun Meclis'teki tabanına bakarsak (DSP 131, MHP 126, Anap 84) 5-10 istifa ile hükûmetin yıkılmayacağı anlaşılıyor. Ama belki istifalar yeni gelişmeler doğuracak psikolojik ortamı hazırlayabilir; DSP ve MHP'den de istikbal endişesi içinde olan milletvekilleri kopabilir. İşte o zaman, farklı bir siyasi alternatif doğacaktır.

Meclis, bence, yeni oluşumlara gebe. Artık ne DSP'de, ne de Anap'da hayat kaldı. MHP ile DYP ise, ölümle hayat arasındaki o ince çizgide dolaşıyor. Siyasetteki boşluk devam ediyor. Şimdilik AK Parti'nin yüzde 20 ilâ 25 arasında bir oy potansiyeli gözüküyor. AK Parti, daha fazla kucaklayıcı olmak zorunda. Frapan isimler milletvekilliği sözü verilerek transfer edilmeli. Anayasa profesörü Mustafa Erdoğan, İzmir 9 Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı profesör Mehmet Aydın, gazeteci Cengiz Çandar, Fehmi Koru, Burhan Özfatura hatta, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Hasan Celâl Güzel gibi. Böylesine kariyer yapmış isimleri kazanmak, ısrarlı bir takibi gerektirir. Tayyip Erdoğan bizzat kendisi bu daveti yapmalı. Duyduğumuz kadarıyla bazı kişileri partiye kazandırmak için gönderilen elçiler zaman zaman adeta aksine faaliyet göstermekte.

Anavatan Partisi'nden kopuşlar, diğer partilerden ayrılanlarla birlikte yeni bir siyasi oluşuma hayatiyet kazandırabilir mi acaba? Çok sayıda siyasi proje kulağımıza geliyor. İçinde Dalan'ın, Tantan'ın, İlhan Kesici'nin, Yalım Erez'in, Hüsnü Doğan'ın, Hasan Celâl Güzel'in, Sami Selçuk'un bulunabileceği bir başka parti her an ortaya çıkabilir. Melih Gökçek bu oluşuma katılır veyahut kendi bir şeyler yapmayı dener. Hatta Süleyman Demirel'in de kapısını çalanlar olabilir. Elbette solda da yeni bir parti kurulacaktır. Zira DSP tamamen bitti. CHP pek büyük bir ümit vaad etmiyor. Erdal İnönü parti kurma yolunda kaplumbağa adımlarıyla ilerliyor. Öte yandan İnönü parti kurmaya soyundu diye, Aydın Güven Gürkan, Seyfi Oktay ile birlikte yürüttüğü çalışmaların hızını kesmişti. Fakat, her an İnönü, Gürkan, Oktay, Kemal Derviş ve Zekeriya Temizel'in DSP'den bir grup milletvekili kopararak, Meclis'te bir grup kurması mümkündür.

YAŞzedeler

Dün akşam Adaleti Savunanlar Derneği'nin yemeğine davetliydim. Orada bir konuşma yaptım. Bu derneğin üyelerinin pek çoğu YAŞ kararıyla ordudan atılan subaylar. Üyeler arasında kendi kararlarıyla emekliye ayrılanlar da var. Aslında bu pırıl pırıl emekli askerleri görünce, ne kadar yanlış yapıldığını bir kere daha anlıyorsunuz. Bırakınız bireysel hakların çiğnenmesini, adil bir yargılanma yapılmadan, insanların istikbaliyle oynanmasını, dindarlarla "laik kesim" arasına böylesine nifak sokulması, böylesine büyük bir ayırım yaratılması dahi başlı başına bir felâket.

Toplantıda bana çeşitli sorular sordular. Her biri Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle yakından ilgili. İşte bu sorulardan bazıları:

"Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin yıkılması, ABD derin devletinin, dünyanın tek süper gücü olmasını muhafaza etmek üzere, Çin'in karşısında coğrafi ve ekonomik bir mevzilenme gerekçesi olabilir mi? (Afganistan'ın işgaliyle)"

"Oltaya yakalanmış balık ne kadar çırpınırsa çırpınsın balıkçı sepetinde yerini almaktan kurtulamaz. Türkiye'deki mevcut hükûmetin ABD ve İMF'nin sepetinden kurtulmaları mümkün mü? Bu oltaya yakalanmayacak lider olarak kimi görüyorsunuz?"

"Basın, demokratik ve meşru zeminde nasıl daha edepli ve topluma faydalı hale getirilebilir?"

"Bazı demirbaş milletvekilleri var. Acaba o milletvekilleri memlekete samimi hizmet vermek için mi, her dönem seçilme çabası içine giriyorlar?"

"11 Eylül gerçekten bir milât olabilir mi?"

"Şu anki Meclis'ten dindarlar açısından bir çözüm çıkacağını düşünüyor musunuz?"

"Derin devletin üyeleri kimlerdir?"

"AK Parti iktidara gelirse, 28 Şubat zihniyeti, bu partinin vaadlerini gerçekleştirmesine ne kadar izin verir?"

"Yüksek Askeri Şûra kararlarına yargı yolunun açılması neden Anayasa değişiklik paketinde yer almadı?"

"Emekli olan generallerin genellikle büyük şirketlerin yönetim kurulu üyeleri olmaları tesadüf müdür? Yoksa engin tecrübelerinden mi istifade edilmektedir?"

"Rosa Parks olayında zenciler ve beyazlar eleleydi. Türkiye'de bunun yaşanabilmesi, toplumun bu demokrasi kıvamına gelebilmesi için, onlarca yıl mı gerekli?"

"Hortumlama konusunda yapılan gözaltı ve duruşmalardan bir sonuç çıkmıyor. Türkiye bağırsaklarını temizleyemeyecek mi?"

"Usame Bin Ladin vesilesiyle İslâm'a ve değerlerine saldırılmaktadır. İslâm'ı savunmak, Ladin'i savunmak gibi anlaşılıyor. Bu konuda bize düşen vazife nedir?"

"Türkiye'de laikliğin toplum mühendisliği gibi kullanıldığını söylediniz. Mühendis zorba olabilir mi? Toplum jandarmalığı desek daha iyi olmaz mı?"

"Batı Çalışma Grubu halâ faaliyette mi?"

"Bildiğiniz gibi Türkiye'de yargı brifinglidir. Size yasak gelmesinin sebebi, sizi susturmak için olabilir mi?"

"YAŞ kararlarıyla orduyla ilişiği kesilenler, irtica veya bölücülükle suçlanıyorlar. Böylesine büyük suç işleyenler acaba niçin mahkemeye verilip yargılanmıyorlar?"

"Bazı yazarların ne önceliği var ki, sizin hakkınızda verilen kararı önceden haber alabiliyor? (Emin Çölaşan gibi)"

"Ecevit'in sağlık durumu ortada, niçin AK Partili ve Saadet Partili milletvekilleri istifa edip, genel seçime gidilmesini sağlamıyorlar? Bu durumda vebal almıyorlar mı?"

"Tayyip Erdoğan'da istikbal görüyor musunuz?"

"Türkiye'de bireylerin inançlarına uygun hayat tarzlarını sürdürerek, kamu alanında görev almaları da dahil olmak üzere, milletin iradesinin, devlet idaresine yansımasının önünün açılması nasıl mümkün olabilecek?"

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Görüldüğü gibi, Adaleti Savunanlar Derneği'nin üyeleri Türkiye'nin her konusuyla ilgili. İnançlı insanlar olmalarından yola çıkarak, mağdur edilmeleri gerçekten yazık olmuş.

YAŞ kararıyla ordudan atılan subaylar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdular. İlk talepleri, adil bir yargılama olmadan görevlerine son verilmesi hususunu kapsıyordu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin eğilimi, YAŞ kararlarını, bir idari karar, bir disiplin kararı gibi kabul etmek. Ordudan atılan subayların herhangi bir suç isnadıyla karşı karşıya bulunmadıklarını ileri süren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, konunun bir üst mercide görüşülmemesini, adil yargılamaya aykırı mütalâa etmiyor. İhraç edilen subaylar, eşlerinin başörtüsünden dolayı da, cezaya çarptırıldıklarını ileri sürerek, özel hayatın, aile hayatının dokunulmazlığını gündeme getiriyorlar. Bu durumda mahkeme, davacılara, "Orduya girerken eşinizin başının açık olması şartı var mıydı?" diye soruyor. YAŞzede subaylar da, bu şartın, 28 Şubat ile birlikte getirildiğini anlatıyorlar. Adil yargılama açısından olumsuz bir karar çıksa dahi, belki aile hayatının dokunulmazlığı, emekliye sevk edilen subayların yüzünü güldürebilir.

Bununla beraber, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde meselenin gerektiği gibi anlatılmadığı düşüncesindeyiz. Çünkü orduya yıllarca başarıyla hizmet etmiş subaylar, daha önce hiçbir disiplin soruşturması geçirmeden ve hiçbir disiplinsiz davranışları görülmeden "irticacı" denilerek bünye dışına atılıyorlar, kendilerine bal gibi suç isnadı yapılıyor. Ve böylece, gayri memnun odaklar oluşturuluyor; kutuplaşma derinleşiyor.

Medeniyetler çatışması

Türkiye, 28 Şubat ile beraber, adeta İslâmiyet'e karşı bir savaş açtı. O tarihte bu davranışı, Nato'nun, komünizmden sonra İslâmiyet'i hedef almasına bağlayanlar vardı. Huntington'un "Medeniyetler çatışması", bu hasmane tablonun tamamlayıcı unsuru olarak öne sürülüyordu. Şimdi gene medeniyetler çatışması ve global bir 28 Şubat süreci gündeme geldi. Türkiye'deki hâkim sınıf, yöneticiler, 11 Eylül ile birlikte doğan şartlardan, irtica kampanyalarını haklı kılmak için yararlanmak yerine, Doğu ile Batı arasında köprü kurmağa çalışabilirler. Bunun şartı, kendi ülkelerinde yaşayan Müslüman insanı öcü gibi takdim etmek değil, tam tersine, bağrına basmak; İslâmiyet ile demokrasinin pekâla bağdaştığını gösteren bir siyasi yapıyla, diğer İslâm ülkeleri için model oluşturmaktır.

Ankara son dakika

Anayasa Mahkemesi Başkanı, Tayyip Erdoğan hakkında karar vermek için 76'ncı maddenin değişip değişmeyeceğini beklediklerini söyledi. Bu açıklama 76'ncı maddeyi tehlikeye soktu. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Savcısı, Tayyip Erdoğan'ın Kurucu Genel Başkanlığı'nın askıya alınmasını, Anayasa'nın 76'ncı maddesine ve Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11'inci maddesine dayanarak talep etmişti. Anayasa Mahkemesi'nde ağır basan görüşe göre, 76'ncı maddede yer alan "ideolojik ve anarşik eylem" ibaresi kaldırılır, "terör eylemi" ifadesi kabul edilirse, 312'nci maddeden doğan milletvekili seçilememe yasağı da kalkabilir. Ama bu durumun Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından ihsas edilmesi, muhalif partileri harekete geçirdi. Şimdi, kimileri, 76'ncı maddeyi 330'un altına düşürmeye çalışacak. 76'ncı madde için 330'dan daha az oy çıkarsa, madde değişmeyecek.


3 Ekim 2001
Çarşamba
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED