T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Küskünler aritmetiğine boşverin; çünkü...

Türkiye, haftalardır Kemal Derviş ismi ekseninde siyasete ısınıyor. Kemal Derviş'in tüm 'siyasi aktivitesi' ise Türkiye'nin siyaset sahnesindeki 'aşırı parçalanmışlığı' mümkün olduğu kadar asgariye indirmek ve bu çerçevede mümkün olabilecek en geniş zeminde 'merkez-sol'un birleşmesi'ni sağlamak. Bunun 'örgütsel çerçevesi' olarak ise, 3 Kasım seçimlerine giden süre azaldığı ölçüde CHP'yi görüyor. O yüzden, Türkiye'nin dikkatleri Deniz Baykal-Kemal Derviş görüşmesine odaklandı.

Bu yazı görüşme tamamlanmadan kaleme alındı. Tarafların kafasında neler olduğunu ve 'işin doğası'nı oldukça yakından izlediğimiz için, tek bir görüşmede 'dramatik' bir sonucun alınacağını beklemiyorduk. Bu yazı kaleme alınırken, Baykal-Derviş görüşmesi dört saate yaklaşmıştı. Bu; 'içerikli', 'kapsamlı' ve durumun gerektirdiği 'ciddiyet'te bir görüşme yapıldığını bize söylemiş oluyor.

Bu hafta içinde, 'Baykal-Derviş görüşme süreci'nden 'ürün verici' bir sonuç çıkması ihtimalini, çıkmaması ihtimalinden daha yüksek görüyoruz. Baykal-Derviş görüşme sürecinin 'ürün vermesi', Türkiye'nin siyaset sahnesini yeniden ve İstanbul'da yuvalanmış 'toplum mühendisleri'nin Türkiye'yi 'çıkmaz sokağa' yöneltecek 'dış müdahaleleri'ni devre dışı bırakacak şekilde 'dizayn' edebileceği için, çok önemli ve çok olumlu sonuçlar getirebilecek.

Bu arada, İstanbul'da yuvalanan 'toplum mühendisleri', Derviş'in YTP ile yürümeyeceği belli olduktan bu yana yürüttükleri 'Derviş'in itibarını kemirme ve Baykal ile Derviş'in arasını açma kampanyaları'na, Ankara'daki 'siyaset esnafı'nca yürütülen '3 Kasım seçiminin iptali' girişimleri nezdinde 'müttefik' buldular.

YTP'nin yelkenlerinin sönmesi ve ANAP'ın 'baraj altı kalma ihtimali'nin artması ile birlikte, 11 Eylül'de aday listelerinin açıklanmasının ardından bir 'küskünler bloku' oluşumuyla 3 Kasım'ı takvimden çıkartma hesapları başladı. Önüne gelen kalemi kağıdı eline alıp, toplama-çıkarmayla aritmetiğe daldı.

Unuttukları bir husus var: İç ve dış piyasalar, kimi gazete manşetleri ve köşe yazarlarının zehirli diline değil, Kemal Derviş'e 'endeksli' olmaya devam ediyorlar.

3 Kasım'da seçimler yapılmazsa ne olacak?

Bu hükümetle 'seçimsiz devam' söz konusu olamayacağına göre, 'senaryo', DYP'li ANAP'lı (ve hatta YTP'li) bir hükümetin kurulmasıyla, seçimlerin 20 ay geriye atılması. Kamuoyu; buna, 'olur mu olur'a hazırlanmak isteniyor.

Bu bilgiler bana da ulaşınca ve bu konudaki sorulara muhatap olunca, şu cevabı veriyorum:

"Eğer, Kemal Derviş ile CHP arasında bir mutabakat sağlanır ve bu sayede CHP, AK Parti ile seçilme rekabetine girişebilecek bir güç ortaya koyarsa, bu senaryo, asla gerçekleşemez. Aksi bir durumda ise, belki. O da belki..."

Kemal Derviş'i, -İstanbul medyasının bir bölümünde azalarak devam etmekle birlikte, 'toplum mühendisleri'nin 'senaryo'sunun suya düşmesinden ötürü doğan hayal kırıklığından kaynaklanan ve hale dinmeyen hıçkırıklara rağmen- kendi başına bir 'dinamik' olarak görmekte yarar var. Derviş, kendisine inanan ve güvenen Türkiye'nin iç dinamikleriyle, dış dünyanın –ve, özellikle finans merkezlerinin- dinamiklerinin bir ilginç ve kendine özgü 'kesişme noktası'.

Kemal Derviş'in, belli ilkeler ve yeni yapılanma anlayışıyla 'sinerjisi'ni katacağı yer, seçimlerde 'yükselen değer' olarak ortaya çıkacak. Seçimlerin halihazırdaki 'yükselmiş değer'i AK Parti ile 'düzeyli bir seçim rekabeti' imkan dahiline girecek.

Böyle bir durumda, bunalımdan henüz çıkmayan Türk ekonomisi için zorunlu 'dış kaynak akışı', Derviş'in öngördüğü 'siyasi belirsizliğin giderilmesi için erken seçim'e 'olumlu' bakacaktır. Dolayısıyla, bu seçimin yapılmasını engelleyecek herhangi bir girişim, Türkiye'yi iflasın eşiğine getirmek sorumluluğunu üstlenmiş olacaktır. Seçimleri erteletecek ve bu arada bu erteleme üzerine oturacak 'hükümet modeli', sözde 'iktidarı'nın ertesi gününde öyle bir 'enkaz' altında kalır ki, bunu, hiç kimse göze alamaz ve 'haris siyaset esnafı'na bunu kimse göze aldırtmaz.

Kaldı ki, CHP-Derviş birlikteliğinin gerçekleşmesi halinde yeniden 'dizayn' edilmeye mecbur olacak siyaset sahnesinin 'sağ yönü'nde DYP'nin bu tür 'komplo senaryoları'na itibar etmemesini sağlayacak bir 'yeni enerji kaynağı' oluşabilir. AK Parti, zaten 'muhkem' konumda.

Seçimin ertelenmesi zaten AK Parti'nin çıkarına değil; DYP de bunu istemeyecektir. MHP, zaten 3 Kasım'ın sorumluluğunu üstlenmiştir. DSP'yi 65 kişilik bir 'sabit blok' olarak görmek, CHP-Derviş birlikteliği halinde gerçekçi olmaz. Saadet Partisi bile seçimlerin ertelenmesine soğuk bakmaya başlamıştır.

Tümüyle 'konjonktürel' gerekçelerle ortaya çıkan ve dağılmaktan başka bir ufku bulunmayan YTP'nin devamı ve 'baraj altında kalmaması' için binbir 'desisenin üretimi'nin konusu haline gelen ANAP'ın 'kurtarılması' amacıyla, Türkiye'yi müthiş ve nerede, nasıl sonuçlanacağı belli olmayacak olan bir 'siyasi belirsizliğe' sürüklemek ihtimali imkansıza yakındır.

O nedenle, kalemi kağıdı ve aritmetikle uğraşmayı bir yana bırakın; 'siyaset'le ilgilenin. Halka güvenin. 4 Kasım'a kafa yorun.

AK Parti gibi yapın. Baykal ile Derviş'i izlemeye devam edin...


20 Ağustos 2002
Salı
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED