T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

G Ü N D E M
Yüzyılın savaş biçimi

İnsanlık, 21. yüzyılın daha ikinci yılında dünya tarihinin en ilginç ve en korkunç saldırısını canlı televizyon görüntüleri eşliğinde izledi. Eylemin hedefi, içinde binlerce insanın bulunduğu iki gökdelen, silahı ise, yine içinde insanların bulunduğu bir uçaktı. 11 Eylül saldırısı, üzerinden henüz bir yıl geçmesine rağmen, sadece dünya siyasetinin değil, düşünsel ve felsefik olguların da yeniden yorumlanmasını gerekli kılan bir milada dönüşmüş durumda. Bu saldırının öncesinden başlayan ve sonrasında da dozajı yükselerek devam eden 'intihar'ın bir başka biçimi de Filistinlilerin İsraillilere yönelik saldırılarıydı.

Bu saldırıları İsrail Başbakanı Ariel Şaron '21. yüzyılda insanlığı tehdit eden bir tehlike' olarak yorumluyordu. Şaron'un bu sözleri, sadece kendi eylemlerini meşrulaştırmak için kullandığı basit bir söylem değildi. Çünkü teknolojinin tahripkar silahlarıyla birleşmiş bir insan vücudu gerçekten engellenemez korkunç bir silah oluşturuyordu. Bu iki örnek, bizlere 21. yüzyılın yeni eylem biçimlerinin yaygın örneklerini verirken bu çağda intiharın, kişisellikten çıkarak, siyasal ve toplumsal kavramlarla dışsal bir olguya dönüştüğünü gösteriyor.

Toplumsal bir gerçek

İntihar olgusu, 2001 yılında dünyanın gündemine ABD'ye yapılan "intihar saldırıları" ve Filistin'deki "intihar eylemleri" ile girerken, Türkiye'de ise bir çeşit intihar sayılan "ölüm oruçları" olarak kendini gösterdi. Sonrasında da ekonomik krizin intiharları başladı. Dünyada yaşanan ekonomik ve siyasal istikrarsızlıkların tetiklediği intiharlara bakarak, kimilerine göre artık "intiharlar yüzyılı" başladı. İntiharlar bu yüzyılda kriminal bir olayın veya patolojik bir sorunun ötesinde, toplumsal ve siyasal bir kimliğe dönüşmüş durumda. Geçtiğimiz yüzyılın sonlarından itibaren intihar ya da "özkıyım", bir eylem, bir "kendini ifade etme" veya bir "hak arayışı" olarak yaygınlaştı.

İntihar savunulabilir mi?

Filistin'de beline bomba bağlayan militan, düzenlediği eylemle sadece kendisini değil, onlarca insanı da ölüme götürüyor. Ancak Filistin mücadelesinin haklılığına inanan kesimin, şiddetin tahripkarlığı karşısında bir ikilem yaşadığı da bir gerçek. Dolayısıyla "siyasal intiharları" salt bir terörist eylem şeklinde nitelendirerek bunun arkasındaki gerçekleri görmezden gelmek kadar, bu eylemleri meşrulaştırmak da bir o kadar kendi içinde karmaşık bir durumu tanımlıyor. 11 Eylül saldırısının şiddetli tahripkarlığı kınanırken, uzmanlar, ABD'nin bu saldırının adresi olmasındaki gerçeği de gözardı etmediler.

Hukukun güçsüzlüğü...

Türkiye ve Filistin'deki intiharlarla ilgili bir dizi çalışması olan Prof. Dr. Doğu Ergil, intihar saldırılarının arka planının eşelenmesi gerektiğine inananlardan. Ergil bu olgunun bilimsel yorumunu şu sözlerle açıklıyor: "21 yüzyılda sorunlar tartışılarak birlikte ve sistematik biçimde tarafları göreli tatmin edecek kurala bağlanacak kurumsal bir kalıcılık içinde çözümünü beklerken bunun böyle cereyan etmemesi bu tür saldırılara zemin hazırlıyor." Burada belirleyici olanın hukuk olmadığını "gücün hukukunun" belirleyici olduğunu belirten Ergil, intiharın ortaya çıkışını, bu tespitin ışığında, "Şimdi bu egemenliği kabul edenler baş eğiyorlar. Baş eğmeyenler ise kendilerine uygulanan şiddete karşı daha yüksek dozda şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu şiddeti meşrulaştıracak mekanizmalar üretiyorlar" diyor.

Umutsuzluğun son çıkışı

Yazar Ali Bulaç da intiharların altında dünyada var olan adaletsizliğin, bölgeler ve ülkeler arasındaki gelir uçurumunun ve kültürel dışlanmışlığın yattığını vurgulayarak özellikle Filistin'deki eylemleri insanların onurlarını ve gururlarını kurtarmak için son bir umutsuzluk çıkışı olarak tanımlıyor. Bulaç, "Direnç noktaları ellerinden alınmış bu insanlar, en son araç olarak bedenlerini ortaya koyuyorlar" diyor. Siyasal intiharlarda ruhsal bir bozukluk aranmasının yanlış olduğunu söyleyen Bulaç, sorunun, toplumsal ve siyasal yönlerine dikkat çekiyor.

Bir Filistin bombacısının hayatına yolculuk

Ariel Şaron'un 28 Eylül 2000 günü Kudüs'teki Harem-i Şerif'i ziyaret etmesiyle başlayan ikinci Filistin intifadasında Filistinli militanlar tarafından bugüne kadar toplam 43 intihar saldırısı düzenlendi. Bu saldırıların 28'i İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesinden sonra gerçekleştirildi. Saldırılarda 43 intihar eylemcisi hayatını kaybederken, çoğu İsrailli toplam 217 kişi öldü. Bu saldırılarda bine yakın kişi de yaralandı. İlk saldırı 26 Ekim 2000'de yapıldı. 24 Mart 2002 tarihinde A.S. Tekelioğlu imzasıyla The Sunday Times'ta çıkan yazıda bir intihar komandosunun dünyası anlatıldı. Gazeteci Tekelioğlu, 27 yaşında güzel sanatlar mezunu Yunus adında bir intihar eylemcisi ile tanıştırıldığını anlatıyor ve intihar eylemcisinden şunları naklediyor: "Bizler terörist değiliz. Dünya bizim eylemlerimizin soğuk kanlı cinayetler olmadığını anlamak zorunda. Zaferin Bush ya da Tony Blair tarafından değil, ancak ve ancak Allah tarafından bahşedileceğini keşfettim."

DOĞU ERGİL: OLAĞANÜSTÜ HALDE CAİZ DENİLİYOR

Şiddete yönelen kesimler, intiharı yasaklayan dinin öğütlerinin olağan koşullar altında geçerli olduğunu düşünüyorlar. Bir bakıma da doğru. Mağduriyet ve ezilme kavramları içinde dinsel sistematik kaybolmaya başlıyor. Çünkü olağanüstü bir durum ortaya çıkmıştır. Bunu neyle aşacak? En dramatik eylemle aşacak. Din, olağan koşullarda barışı ve mutluluğu tanımlarken, olağanüstü koşullarda bu insanların kafasında yaptıkları eylemi rasyonalize edecek argümanlara dünüşüyor.

ALİ BULAÇ: MEŞRUİYETİ DİN DEĞİL SİYASET

Sorunun dinsel bir temaya bağlanması yanlış. Din, kesin hükümlerle bir insanın hem kendi bedenine hem de başkalarının bedenine zarar vermeyi yasaklamıştır. Çünkü o beden ona ait değildir. Allah tarafından verilen bir şeyi yok etmek İslam'da haramdır. Bu eylemlerin meşruiyeti kesinlikle siyasal durumlarla izah edilebilir. Dünyada mevcut sistemin sürmesi halinde bu tür saldırılar gelişerek büyüyecektir. Bu eylemleri yapan insanlar, ruhsal bozuklukları olan kişiler değiller. İnsanlar, siyasi baskı altında yaşadıklarında ifade güçleri kalmadığı için bu eylemlere başvuruyorlar.



14 Eylül 2002
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED