T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
3 dakikalık ziyaret

"Plutodemokrasi-medya-siyaset-kapital" adını taşıyan kitabında Gold Finger, hukuk devleti ile kanun devleti arasındaki farkı ortaya koyuyordu: "Hukuk devleti, duvara benzer, çarpan düşer. Kanun devleti örümcek ağı gibidir. Delen geçer, delemeyen takılır."

Şimdi, bütün çabalar, Türkiye'yi bir hukuk devleti yapma istikametinde yoğunlaşıyor.

312 ve Erdoğan

12 Aralık'ta toplanacak olan Kopenhag zirvesi, Türkiye'nin demokratikleşmesinde teşvik edici, hatta "kışkırtıcı" bir rol oynuyor. 57'nci Hükûmet giderayak, 3 Ağustos 2002 tarihinde bir dizi düzenleme gerçekleştirdi. Abdullah Gül hükûmeti ise, önümüzdeki hafta, Meclis'e sevkedeceği paket ile, eksiklikleri tamamlamaya çalışacak.

Her şeyden önce, 312'nci madde yeni haliyle Siyasi Partiler Yasası ve Milletvekili Seçimi Kanunu'nda yer alacak. Böylece siyasi yasak kapsamına alınanların "sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak, halkı birbirine karşı KAMU DÜZENİ İÇİN TEHLİKELİ OLABİLECEK BİR ŞEKİLDE düşmanlığa veya kin beslemeğe alenen tahrik etme suçlarından mahkûm olması" gerekecek.

Bu durumda 312'den evvelce hüküm giyenler, -Tayyip Erdoğan da dahil- siyasi haklarına kavuşacak. Anayasa'nın, -milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen- 76'ncı maddesinin değiştirilmesi, Tayyip Erdoğan'ı siyasi hakkına kavuşturmak için şart değil. Milletvekili Seçimi Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılan düzenlemeler kâfi geliyor. Buna mukabil, -Siirt formülü işletilemezse- Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi ise anayasal değişikliği icap ettiriyor.

Demokratikleşme adımları

Uyum yasaları paketi, 3 Ağustos 2002'de atılan adımları çok daha ileriye taşıyor.

Meselâ, eski pakette, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında yargılamanın iadesine gidebilmek için, "Başvurunun, tazminat ile giderilemeyecek sonuçlar doğurduğunun anlaşılması" lâzımdı. Oysa, yeni düzenlemede, böyle bir şart bulunmadan, yargılamanın iadesine imkân veriliyor. İstem, süresi içinde yapılmışsa, dosya, davaya bakması için kararı veren mahkemeye gönderilecek ve mahkeme duruşma yapmaksızın karar verecek.

İşkence yapan tüm kamu görevlilerinin yargılanmaları, izin prosedürü kapsamı dışına çıkarılıyor ve işkence davalarında zaman aşımı kaldırılıyor.

Ayrıca derneklerle ilgili özgürleştirici tedbirler alınıyor. Dernekler, Türkiye Cumhuriyeti resmi kurumlarıyla yazışmalarda Türkçe kullanacak ama, yurt dışı temaslarını ve resmi olmayan yazışmalarını yabancı dilde yapabilecek. Anayasa'nın düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetine ilişkin 26'ncı maddesinde yapılan değişikliğe paralel olarak, Dernekler Kanunu'nun 44'üncü maddesi de değiştiriliyor; "Kanunla yasaklanmış herhangi bir dille ve yazıyla yazıldığı" ibaresi madde metninden çıkarılıyor.

Siyasi Partiler Kanunu'nun 104'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının son cümlesi yürürlükten kaldırılarak, Yargıtay Başsavcısı'nın ihtarının yerine getirilmemesi yüzünden parti kapatma imkânına son veriliyor.

3 dakikalık ziyaret

Hükûmetin, büyük bir gayret içinde, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne yaklaştıracak adımları attığını görüyoruz. Bir ülke, hem Avrupa Birliği üyesi olup, hem de irticaya prim verebilir mi? Ama nedense, halâ, bu gibi kuşkuları dile getirip, tehlike çanları çalanlar var. Kuvvet komutanlarının, Abdullah Gül'ü 20 dakika ziyaret etmeleri, Bülent Arınç'ın makamında ise sadece 3 dakika kalmalarının anlamı ne? Medyanın yorumu: Askerler bu şekilde, Arınç'a, eşinin başörtüsünün protokole girmesinden dolayı duydukları rahatsızlığı belli etmişler. Üstelik, Milli Güvenlik Kurulu'nda da türban konusunda uyarı yapılmış.

TV 8'in Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı, bana, bu konulardaki yorumumu 13.00 Haber Bülteni'nde sordu. Ona söylediklerimi burada da tekrarlamak isterim:

1) Komutanların kasıtlı hareket ettiklerini düşünmüyorum.

2) Kasıtlı hareket etmişlerse, bu, mantıkî bir tavır değil. Çünkü Abdullah Gül'ün eşi de başörtülü. O da, şüphesiz kocasının yanında devletin resmi protokolünün içinde yer alacak. Hiç kimse Başbakan ve Bakan eşlerinin "peruk takarak" resmi davetlere katılacağını aklından bile geçirmesin.

3) Bir gerginlik ve güvensizlik olduğu doğru. 28 Şubat zihniyeti artık yavaş yavaş terk edilmeli. Her iki taraf da birbirine güven duymayı öğrenmeli. Komutanlar, AK Partilileri tanıdıkça, ortada bir meydan okuma değil, dinî inançtan kaynaklanan bir giyim kuşam biçimi olduğunu anlayacak ve dayatmacı tavırlarından vazgeçecekler. Bugüne kadar kapılarını "İslâmcı" denilen kesime kapattıkları için, hatta bizim gibi onların yanında, yakınında duranları dahi "personanongrata" ilân ettikleri için, hatalı düşüncelere saplanmış olabilirler. Tanıştıkça, AK Partililerin, eşi başörtülü olan Bakanların ve Başbakanın, gizli bir gündemi bulunmadığı anlaşılacaktır.

4) Türkiye'de bir siyasi irade boşluğu vardı. 3 Kasım seçimlerinden sonra durum değişti. Siyaset itibar ve irtifa kazandı. Çünkü arkasında milli irade mevcut. Yeni bir 28 Şubat denemesi kök salabileceği müsait bir zemin bulamayacaktır.

MGK ve türban

Milli Güvenlik Kurulu başörtüsünü tartışabilir. Askerler bu kurulda endişelerini dile getirebilirler. Ama Milli Güvenlik Kurulu'nun kararları bağlayıcı değildir. Kaldı ki, 3 Ekim 2001 tarihinde Anayasa'nın 118'inci maddesi değiştirilerek, MGK kararlarının tavsiye kararı olduğu dikkatlice vurgulanmış; eskiden "MGK'nın alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulu tarafından öncelikle değerlendirilir" denilirken, "öncelikle" ibaresi metinden çıkarılarak, işin aciliyeti de bertaraf edilmiştir.

Kısacası, kimse, yeni bir 28 Şubat beklemesin. Siyasette boşluk yok; dünya konjonktürü farklı, Türkiye Avrupa Birliği'nin kapısında. Kimse suyu bulandırmasın ve bulanık suda balık avlamaya çalışmasın.

Hâkimlere irtica uyarısı

Bir zamanlar başörtülü kızların lehine karar veren Bölge İdare Mahkemeleri'nin hâkimleri, özel yaşantıları da kurcalanarak taciz edilmişlerdi. Bunlara ait örnekleri hem sütunumuzda, hem de Parlamento'da dile getirmiştik.

Münevver Hanımın "irtica eylemi" dolayısıyla iki örneği yeniden hatırlatmakta fayda var:

Adalet Başmüfettişliği'nin 3.10.2000 tarihinde, İstanbul 2'nci İdare Mahkemesi üyesi Musa Albayrak'a gönderdiği yazı: "Sosyal ve ailevi yaşantınız ile eşinizin benimsediği çağdaş olmayan giyim tarzı itibari ile, laiklik karşıtı düşüncelere yakınlık duyduğunuz hususunda kanaat uyandırdığınız ileri sürüldüğünden, yazının tebliğinden itibaren üç gün içinde savunmanızı Teftiş Kurulu Başkanlığı'na göndermenizi, göndermediğiniz takdirde savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağınızı bildiririz."

Adalet Başmüfettişliği, İstanbul 8'nci Vergi Mahkemesi üyesi Ahmet Güler'e de benzer bir yazı göndererek, savunmasını istemiştir: "Sosyal ve ailevi yaşantınız ile eşinizin yakın zamana kadar benimsediği çağdaş olmayan giyim tarzı itibariyle, laiklik karşıtı düşüncelere yakınlık duyduğunuz hususunda kanaat uyandırdığınız, bu arada, evinize gelen misafirleri 'Haremlik-Selâmlık' tâbir edilen şekilde ağırladığınız ve keza dairedeki odanızda radyo ve teypten dini yayınlar ve ilâhiler dinlediğiniz ileri sürülmektedir. Üç gün içinde savunmanızı yapmanızı rica ederiz."

Ülkemizin üzerine çöreklenen irtica paranoyasının başka örnekleri de mevcut. Kimse, İdare Mahkemesi hâkimleri gibi, ülkenin Başbakanı'nın veyahut Meclis Başkanı'nın hizaya sokulabileceğini aklından geçirmesin.

Şanslı noktadayız

Benim bildiğim kadarıyla, AK Parti ileri gelenleri, lüzûmsuz gerginliklerden kaçınacak. Hatta, gerginlik yaratan adımları hoşgörüyle karşılayacaktır. Ama milletin temsilcileri oldukları bilinciyle hareket edecekleri için, ilkelerinden taviz veren bir teslimiyet içinde olmayacakları kanaatini taşıyoruz.

İki kesimin de biribirini tanıması için biraz zaman gerekiyor. Mesele bir irade savaşına, bir güç yarışına dönüşmesin. Bundan Türkiye zararlı çıkar. Gündemi türban ve irtica işgal etmemeli. Avrupa Birliği vizyonunu benimseyen bu hükûmetle milletimiz büyük bir şans yakalamıştır. Bu şans lüzûmsuz korkulara, bazı menfaat hesaplarına ve sonuçsuz kalacak heveslere feda edilmesin.


30 Kasım 2002
Cumartesi
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED