AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Bağ

YENİ DELHİ- Yıllar önce Türkiye'yi de kasıp kavuran Raj Kapoor ile Nergis'in başrol oynadıkları 'Avare' filminde, sevenleri birbirinden ayrı tutan farklı kastlara mensubiyetleri miydi, yoksa farklı dinlerden oluşları mı? Aradan neredeyse yarım asır geçtiği için hatırlamak güç. Ancak, o ünlü filmin geçtiği Hindistan'da, bugün bile 'kast' ve 'din' insanları ayırabiliyor.

Hindistan'da insanlar 'asil'den en 'hakir'e uzanan bir sürü kasttan birine mensup oluyorlar. Soyadları insanların mensup oldukları 'kast' hakkında ipucu verebiliyor. Kastlar arası evlilikler neredeyse imkânsız. En hakir işleri ona uygun kasttan olanlar yapıyor; daha yüksek kasttan birine aynı işi yaptıramıyorsunuz. Bu durumdan habersiz bir yabancı diplomat, yanlış adama yanlış iş buyurduğunda, sadece o kişinin değil bütün çalışanların iş bırakması oldu-bittisiyle karşılaşmış...

Gazetelerde, aynı asalet düzeyinde olmayan gençler arasındaki gönül ilişkilerinin kanla bittiğine dair haberlerle hâlâ karşılaşılabiliyor. Bu yıl her zamankinden daha fazla yağış alınınca, ciddi gazeteler bile, bu haberi, "Yağmur tanrıları ilgisini üzerimizden esirgemiyor" tarzında verebiliyor.

'Kast' sisteminin temelinde 'din' yatıyor. Hindistan yüzlerce değişik inanışın anavatanı. Ülkede en yaygın inanç sistemi Hinduizm olsa da, her türlü inanışın bağlılarına rastlanabiliyor. En fazla inananı olan ikinci din ise, 200 milyondan fazla müntesibiyle İslâm. Müslümanlar, geleneksel olarak, 'kast sistemi' dışındalar ve toplumda genellikle saygın bir yerleri var. Şimdiki cumhurbaşkanı Dr. A.P.J. Abdul Kalam da Müslüman.

Farklı sınıfları ve inanışları birarada tutmanın fazla formulü yok dünyada; bu sebeple Hindistan da bağımsızlıktan beri temelde 'demokrasi' ve 'lâiklik' ilkeleri üzerine oturuyor. 'Dünyanın en kalabalık demokrasisi' diye de anılıyor Hindistan ve siyasi hayatta dalgalanmalar yaşansa, kanlı-bıçaklı olaylarla karşılaşılsa da, demokrasiden vazgeçmiyorlar. Başbakan Vajpayee'nin partisi BJP 'Hindu milliyetçisi' bilinen bir parti ve bu sebeple, hükümet, ara sıra, muhalefetin "Lâiklik karşıtlığı" suçlamalarına muhatap olabiliyor. Vajpayee, en son suçlama dalgasını, daha dün, "Lâiklikten vazgeçmeyeceğiz" teminatıyla savuşturdu.

Demokrasi ve lâiklik, özellikle değişik renk, ırk, inanış ve sosyal sınıftan insanlardan oluşan toplumlarda tek başlarına yeterli olmayabiliyor; Hindistan böyle bir ülke ve esas tutkalı 'çoğulculuk' ilkesinde buluyor. Ülkede aydınların üzerine hassasiyetle titrediği de bu ilke; çoğulculuğu siyasi sistemden çıkarttığınızda Hindistan'da demokrasiyi ve lâikliği ayakta tutabilmek zor. Hoşgörüyü, zıtları birarada yaşatabilmenin sırrını 'çoğulculuk' ilkesinde aramak gerekiyor. Hindistan, Müslüman cumhurbaşkanı seçebildiği gibi, yine 'çoğulculuk' ilkesi gereği farklı dinlerin sembollerine de ses çıkartmıyor. 'Dinî semboller' ile ilgili kısıtlama yapılamayacağına, kısıtlayıcı yasa çıkartılamayacağına dair bir madde var Hindistan anayasasında...

Türkiye'nin yüzünü döndüğü Batı, nispeten homojen özellikler gösteriyor; benzer bir uygarlık çemberinde yoğrulmuş toplumlar birbirinden fazla fark göstermeyen ülkelerde, üç aşağı beş yukarı aynı yapılara sahip devletler kurmuş bulunuyorlar. Avrupa Birliği'nin, Türkiye'nin adaylığı güçlendiğinde tartışmaya başladığı konu bu. AB üyesi ülkelerin, çalışan kadınların ve orta öğretimde okuyan gençkızların 'başörtüsü' konusunda tereddüt geçirmesinin sebebi de sistemin özündeki bu yeknesaklık.

Bu noktada, Türkiye'nin biraz doğusuna gözünü dikmesinde yarar var. Batılı kavramlar olan demokrasi ve lâiklik zaman içerisinde evrenselleşti; 'Batılı olmayan' toplumlar da, sözgelimi Türkiye ve Hindistan da, bu iki ilkeyi benimsemiş durumdalar. Ancak, Hindistan, toplum yapısının kendine özgülüğünü, iki evrensel kavramı 'çoğulculuk' ile birleştirerek zenginleştirmiş bulunuyor. Başından geçen bunca bâdireye rağmen, Hindistan hâlâ demokratik ise ve 'Hindu milliyetçiler' iktidara geldiklerinde lâikliği gözden çıkaramıyorlarsa, bu, 'çoğulculuk' ilkesi sayesinde oluyor.

Elbette model arayışında değiliz, ama Hindistan'ın ülkemize duyduğu ilgi, Türkiye açısından bir fırsat aynı zamanda. Dünyada tek bir siyasî model yok; toplumları birarada tutmanın başka formülleri olabileceğini de unutmayalım.

Raj Kapoor ile Nergis'i ve 'Avare' filmini 1950'ler Türkiye'sinde 'hit' yapan 'bağ' neydi? Bir düşünelim...


15 Eylül 2003
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED